Koronalı vakaların ve vefat edenlerin kimlikleri açıklanmalı

A -
A +
Yukarıdaki başlığı atmak kolay değil, biliyorum. Pek çoğunuz belki de irkildiniz.
Çok zor bir süreçten geçiyoruz. Birkaç gündür aile hekimleri dâhil çeşitli branşlardaki doktor ve hemşirelerle konuşuyorum. Önerileri bu yönde. Özellikle “yeni normal”e geçtiğimiz günümüzde.
Sebebini anlatacağım.
Önceki akşam Yılmaz Erdoğan’ın Kanal D’de yayınlanan Çok Güzel Hareketler adlı programında bir skeç izledim. BKM mutfağın yetenekli oyuncularından Hilmi Deler ve Cihan Talay yazmış. Skeçte baba rolündeki fırıncı, doktor anne ve polis memuru abla evde kalmak zorunda kalan ve artık isyan edip “Ben de sizin gibi alkışlanacak bir meslekte çalışmak istiyorum, okulu bırakıp kargocu olacağım” diyen 18 yaşın altındaki erkek çocuklarına “Alkışlanacak hareket herkesin kendi sorumluluğunu bilip üzerine düşeni yapması oğlum. Biz de seni sorumlu davranıp, bu yaşta çok sıkılmana rağmen evde oturduğun için alkışlıyoruz” diyorlar.
Şaka maka beni ağlattı bu skeç. Baktım, başarılı skeçleri zil çalarak ödüllendiren Yılmaz Erdoğan da allak bullak olmuş bir yüz ifadesiyle tek kelime etmeden uzun süre zili çaldı.
Evet, insanın kendiyle birlikte başkalarını koruması, üzerine düşeni yapmasıdır alkışlanacak hareket.
Ama hayat bu. İnsanlar doğal olarak tornadan çıkmış gibi aynı değil. Kimileri çeşitli yamukluklar yapabiliyor. Halkımızın yüzde 70-80 gibi ağırlıklı bir kesimi kendi hayatından feragat ediyor salgın yayılmasın diye. Ama yaklaşık yüzde 10-20’lik bir grup da inanılmaz derecede sorumsuzca, kendi küçük konforları ve keyifleri, saçma sapan takıntıları için milyonların hayatını tehlikeye atmaktan çekinmiyor.
Yukarıda belirttim, kimileri yakın dostum olan pek çok sağlık çalışanı ile görüştüm.
Biliyorsunuz aile hekimleri koronalı vakaları kontrol ve takip etmekle görevli. İnanması güç ama bir aile hekimi dostum, Aradığımda 10 kişiden üçünü ancak evde bulabiliyorum. Akşam tekrar arayıp soruyorum neden evden çıktığını, tabii nasıl insanları tehlikeye attığını da belirterek. Bana patronunun çağırdığını, giderken dikkat ettiğini filan anlatıyor. Bir diğeri sıkıldığını söylüyor” diye dert yandı.
Hematolog bir hekim arkadaşım, kendisine kandaki bir problemi nedeniyle gelen hastanın geçmişine baktığında şehir hastanesinde Covid-19 tedavisi gördüğünü anlıyor ve evine göndermek istiyor. Ama aynı kişi tarafından tehdit ediliyor ve güvenliği çağırmak zorunda kalıyor.
Van’daki taziye çadırı rezaletini biliyorsunuz. Sorumsuz ve edepsiz birkaç kişinin taziye saplantısı yüzünden iki köy karantinaya alındı ve 170 kişiye koronavirüs teşhisi kondu. Diyarbakır’da dünkü haber de aynı şekilde. Bir kişi 54 kişiyi hasta etti.
Yine dünden bir haber. İstanbul’dan Artvin Borçka’ya düğüne gelen bir kişi tüm köyü hasta etti. İki köy de karantinada.
Konya Ermenek’ten bir tanıdık aradı, iki köy karantinada altı ya da yedi kişide korona vakası tespit edildiği için ama tüm köy dışarıda, herkes birbiriyle görüşüyor. Neden? Çünkü kimin hasta olduğu belli değil.
Onlarca örnek var.
Bu yüzden diyorum ki, artık vakalar biliniyor olmalı ki insanlar onlara dikkat etsin. Uyarılarda bulunsun. Hatta o vakalar nedeniyle filyasyon uygulananların da aynı şekilde kimlikleri açık olmalı. Başka türlü bu sorumsuzluğu önlemek mümkün olmayacak. Aramızda dolaşan sinsi katiller bu süreci kangren hâline getirecekler. Dediğim gibi yamuklukları düzeltmenin tek bir çözümü var. Ağır yaptırım.
Tabii bu görüşün karşıtları, koronalı ailelerin dışlanacağından başlayıp birçok “insani” durumdan söz edebilir.
Peki, o zaman ben de şunu söyleyeyim.
Sağlıkçılar ve polisler başta, tüm riskli meslek gruplarında çalışanlar iki buçuk aydır çocuklarından ayrı yaşıyorlar. O çalışanları biz biliyoruz. Öldüklerinde de isimlerini öğreniyoruz üstelik. Sağlık Bakanlığı sitesinde de yayınlanıyor.
Peki, başta onlar kendi kendilerini izole edip deşifre olurken insani de; “kripto” koronalı vakaların ve temas ettiği kişilerin bilinmesi mi gayri insani?
Alkışlayıp, sonra da kendi sorumsuzluğumuzla onları ve tüm diğer insanları ölüme göndermenin bir adı olmalı değil mi?
Bence Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Bilim Kurulu bu konuda acilen bir karar vermeli.
Ve son acil öneri…
Yeni normalleşmede maske ve fiziki mesafe yasal zorunluluk hâline getirilmeli, maske takmayanlara ceza uygulanmalı. Normalleşmeyle birlikte hastanelerde yeniden hizmete sokulan polikliniklerde de başhekimler 10 dakika değil, yarım saatte bir randevuyu zorunlu tutmalı ki sıkışıklık olmasın. Dünkü gördüğüm fotoğraflar korkutucuydu.
Yoksa küçük bir sorumsuz insan grubu yüzünden 80 milyonu, esasında tüm Türkiye’yi tehlikeye atmak işten bile değil.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.