FETÖ’de semerci değişti, kavganın “maslahat”ı 15 Temmuz

A -
A +
Birkaç gündür internet sitelerini izliyorum. Haberler “FETÖ üst yönetiminde çatlak” ya da “FETÖ elebaşı ABD imamını bizzat atadı” içerikleriyle verilmekteydi.
Olay şu:
Fetullah Gülen, FETÖ’nün ABD İmamı İsmail Nazlı’yı değiştirdi, yerine Sait Kaya’yı atadı.
Haberleri okuyorum, bu değişikliğin sebepleri arasında sıralanırken yolsuzluklar, Star Chain adlı şirketin firari FETÖ’cüleri 5 milyon dolar dolandırması, ABD’deki Board adlı yapılanmalardan Fetullah’ın rahatsız olduğu gibi argümanlar ileri sürülüyor.
Bildiğim bir şey var. Fetullah Gülen yolsuzluk, hırsızlık, örgüt içi tecavüzler ya da aşağılık işler yaptı diye adamlarını değiştirmez. Adam örgütüyle memleketimizi soydu. Bizzat kardeşi Erzurum’da bir küçük kız çocuğuna tecavüzden yargılandı da FETÖ’cü hâkimler tarafından kurtarıldı. Bir adamı FETÖ’cü firarileri dolandırıp 5 milyon dolarlarını almışsa FETÖ elebaşı çok çok adamını yanına çağırıp “O paranın 4 milyon dolarını bize vereceksin” der. Alamazsa kovar.
Basit gibi görünen ve “Çatlak” gibi klişe sözcüklerle izah edilmeye çalışılan olayın arka plânı aslında çok çok mühim.
Çatlama çoktan oldu. Bu hem örgütü toparlayıp çatlağı kapatma girişimi, hem de 15 Temmuz darbe girişimi öncesi ve darbe başarısızlığına yönelik bir hesaplaşma aynı zamanda.
Konuyu ve kafamdaki şüpheleri bizim Ümit Akdemir’e açtım. Kulağı deliktir, mutlaka bir şeyler duymuştur diye. Ümit bana çok ilginç şeyler anlattı:
“Fetullah Gülen, İsmail Nazlı’yı görevden alıp yerine ABD imamı olarak Sait Kaya’yı getirince örgüt içinde tartışmalar oldu. Heyetler hâlinde Fetullah’a gidip kararı gözden geçirmesini ve geri almasını istediler. İş adamları örgüte para vermemekle tehdit etiler. Fetullah ise gelen heyetlere, aynen şu kelimelerle ‘Bildiğim bir maslahat var ve onu size açıklayamam’ dedi.”
Maslahat “Önemli mesele, iş” anlamına geliyor. Fetullah “maslahat” sözcüğünü metafor olarak kullanarak olayın bir “iktidar” meselesi olduğunu da ima ediyor. Çünkü maslahat erkekler için bir iktidar organı olarak da kullanılıyor malum.
Ümit’in anlattıklarından derleyerek yazıyorum şimdi.
Fetullah Gülen için esasında birden fazla “maslahat” vardı. En önemsizinden başlayarak sıralayalım:
1-İsmail Nazlı ABD’de himmet toplamada başarısızdı.
2-Nazlı, Mustafa Özcan ve ekibine karşı yeterince sert mücadele yürütemiyordu. Neredeyse tüm himmet kaynakları Özcan ve ekibinin eline geçmişti. Dahası İsmail Nazlı, Mustafa Özcan ile sık sık görüşmekteydi. Fetullah’ı zıvanadan çıkaran hususlardan biri de buydu.
3-Gelelim en bomba olan kısmına. Fetullah’ın “Bildiğim bir maslahat var” dediği şey de İsmail Nazlı ve onun etrafındaki isimlerin 15 Temmuz Darbe Girişimine karşı olmaları. Daha ağırı ise Fetullah iblisi, darbe hazırlığının İsmail Nazlı denetimindeki bu ekip tarafından sızdırıldığına inanıyor.
Zavallı İsmail(!) çok üzüldüm ona.
Hâlbuki bizim Ümit Akdemir şifreli konuşmayı marifet sanan Fetullah iblisinin sözlerinden, giydiği yeşil-askerî cübbelerden, hususilerin hareketlenip Ankara’da toplanmalarından çözmüştü meseleyi. Ben de yazmıştım. Darbeyi haber veren bizzat kendisi. Allah’tan eline ayağına dolaşıyor.
Şimdi yerine getirdiği yine Erzurumlu olan Millî Eğitim İmamı FETÖ’cü Sait Kaya ise makamında Mustafa Özcan’ı tokatlamasıyla ünlü, sert biri olarak tanınıyor. Fetullah, artık örgütü Özcan’ın elinden onun kurtaracağına inanıyor.
Ancak ilginç bir gelişme de bir dönem Fetullah ile çok yakın temas içinde çalışan ve bugüne kadar da Mustafa Özcan’a karşı olan Halit Esendir’in tepkisi. Esendir sosyal medya hesabından herkesin bildiği bir eşek fıkrasını paylaşmış. İma edilen de İsmail Nazlı yerine Sait Kaya’nın getirilmesi.
Hani eşekler köy meydanında toplanmış birbirini kutluyormuş semercileri öldü diye. Artık sırtlarına semer vuracak kimse yok, istedikleri gibi kırda bayırda dolaşacaklarını düşünerek. Ancak duvar dibinde düşünüp duran yaşlı bir eşek tüm “bilge”liğiyle onlara seslenmiş:
“Şaşarım aklınıza. Sevineceğinize yas tutun. Semerci Bekir (İsmail Nazlı) iyi kötü sırtımızın ölçüsünü biliyor, bizi rahatsız etmeyecek semerler yapıyordu. Yarın acemi bir semerci (Sait Kaya) getirirler, sırtımız yaradan kurtulmaz. Siz iyisi mi semerciden değil eşeklikten kurtulmanın yolunu arayın. Siz eşek kaldıkça sırtınıza semer yapacak biri mutlaka bulunur...
Bu kıssadan hisseyi anlatan Halit Esendir’in vermek istediği mesajın adresi artık belliydi.
Şimdi konumuzla çok ilgisi yok ama bunların cibilliyetini anlamak için yeri gelmişken Halit Esendir ile ilgili bir ahlaksızlığın haberini vereyim de tam olsun.
Halit Esendir geçen aylarda Müslümanlığı seçmiş, Duisburg’da örgüte ait bir kurs merkezinin sekreterliğini yürüten bir Alman kadınla “dinî nikâh” yapmış. Nikâhı kıyanlar da örgütün Almanya’daki üst düzey isimlerinden; Cuma Hoca ve Halil Şimşek adıyla bilinen iki FETÖ’cü. Halit Esendir bir süre gönül eğlendirdikten sonra kadını boşamış. Kadın perişan hâlde ne yapacağını bilemiyor. Aklından acaba “Bana söylenen Müslümanlık böyle değildi, ben nereye düştüm” diye geçiriyor mudur bilmiyorum ama Duisburg’daki Türkler bu ahlaksızlığı konuşuyor son zamanlarda.
 
Anladım, İYİ Parti ve Buğra Kavuncu yazılarım FETÖ’cülerin canını acıtmış
 
İnstagram hesabımda genellikle hafif konular paylaşıyorum.
Önceki gün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın şık bir kıyafetle çekilmiş fotoğrafının altına sanki “moda editörü” gibi eğlenceli bir kritik yazdım.
Takipçilerime de “Nasıl bu yorumumla moda programlarında jüri üyesi olabilir miyim?” diye sordum.
Çok tatlı, muzip yorumlar aldım. Moda kritiğimi(!) beğenenler de vardı, dalgaya alanlar da. Hatta beni Acun Ilıcalı’nın keşfetmesi gerektiğini söyleyen sevgili takipçilerim de vardı.
Fakat dün birdenbire, pek çoğu yurt dışından, bir kısmı da İYİ Partiye sızmış oldukları belli FETÖ’cülerden hakaret dolu mesajlar yağmaya başladı bu paylaşımın altına. Bu türleri, kendilerini “Türk milliyetçisi” gibi göstermelerinden tanımak mümkün oluyor. Şu anda “Ne mutlu Türk'üm diyene” paylaşımları yapıyor. Hakaretlerinde kendilerini sanki muhalif ve Atatürkçü gibi gösterirken cümlelerinin arasına sızan “Bankasya’ya 5 lira yatıranlar bile yargılanıyor” laflarından cibilliyetlerini anlıyorum.
Tacizcilerden biri (@mküçük02) de “Fetullah Gülen’in cübbelerine de yorum yapıyor muydun modacı?” diye yazmış.
Cevabını verdim tabii:
“Evet yapıyordum. En son darbeden aylar önce yeşil cübbe giyerek askerî darbe mesajları vermişti. Yeşil cübbenin hâki renkli askerî üniformaya gönderme olduğunu belirterek ve şifreli konuşmalarından yola çıkarak FETÖ’nün darbe hazırlığı içinde olduğunu yazmıştım(*). Yazının başlığı GÜLEN’İN YEŞİL CÜBBESİNİN SIRRI idi.”
Bu yazı o vakit dikkati çekmemiş. Tıpkı “Cemaatçi askerlere son uyarı; Tavuk tarda sayılır” ve diğer darbe hazırlıklarını haber veren yazılarım gibi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra “kıymete” bindi yazılarım. Hatta Wall Street Journal’ın, yukarıda bahsettiğim “Gülen’in yeşil cübbesinin sırrı” başlıklı yazımı alarak, daha doğrusu çalarak “Yeşil cübbeyle darbe mesajı vermiş” diye yayınladığı haber bizdeki tüm gazetelerde büyük puntolarla yeraldı. Ama benim ismim anılmadan. Bu da gazeteciliğin cilvelerinden biri.
Neyse, asıl meseleye gelelim. Yani FETÖ’cülerin durup dururken saldırmalarının sebeb-i hikmetine...
Anladık. İYİ Parti’ye genel başkan olarak hazırlanan Küçük Prens Buğra Kavuncu için yazılanlar pek çok hesabı bozdu. Ben de dâhil pek çok gazeteci bu konunu didikleyip yazdılar, yazıyorlar. FETÖ’cüler bu yüzden çok kızgın. Olayın üstüne gitmemizden fazlasıyla rahatsızlar. Talimatla saldırıya geçtiler.
Şunu söylemek zorundayım. FETÖ alçaklarıyla uğraşmaya devam edeceğim. Kimseyi de durup dururken FETÖ’cü diye suçlamam. Nitekim Ümit Özdağ Buğra Kavuncu için “O FETÖ’cüdür” demesine rağmen ben böyle bir isnatta bulunmadım. Çünkü Buğra Kavuncu iyi korunmuş, FETÖ’nün okul, dershane, ışıkevi, üniversite ve STK’ları dâhil belli başlı odaklarının rahle-i tedrisinden geçmiş görünmeyen bir isim. Şimdi savcılık hakkında soruşturma açmış. Dün Ulusal Kanal’da da söyledim. Buğra Kavuncu için işletilecek hukuki süreçten nasıl bir sonuç çıkar göreceğiz ama beklenti çıtam çok yüksek değil. Ama Kavuncu eğer TSK’da, Emniyet’te ya da yargıda olsaydı, FETÖMETRE uygulanarak, bu aile yapısıyla ve ilişkiler ağıyla bulunduğu yerden rahatlıkla ihraç edilirdi.
Buğra Kavuncu gerçi “Enver dayım (Altaylı) 75 yaşında ve bir hücrede tutuluyor” diyerek bir mağduriyet çağrısı yapıyor. Enver Altaylı hakkındaki iddianameyi okudum. Yok yok o iddianamede. Her şey o kadar net, o kadar dolu ki oradan kurtulması imkânsız görünmekte. Kısaca Buğra Kavuncu’nun Enver dayısı 75 yaşında da olsa bu işten sıyırabilir görünmüyor.
Önceki gün Meral Akşener’in grup konuşmasını dinledim. Nedense bu konuya değinmedi bile. Sadece kendilerine yönelik tertipler olduğunu vb. klişeleri tekrarladı...
Akşener meseleyi unutturmak istiyor. Partisinin koridorlarında dolaşan FETÖ gölgesinin bu kadar görünür olması hesaplarını bozuyor tabii.
Bakalım unutulacak mı?
.....
(*)https://m.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/590725.aspx
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.