Hintli dokumacıların parmaklarını kesen emperyalizm CHP’nin de sahibidir

A -
A +
Bulunmaz Hint kumaşı. Çok kullanırız bu lafı. Oysa bir tarihi vardır.
1800’lü yıllar. Hindistan İngiltere sömürgesi. İngilizlerin gözü değerli Hint kumaşında. Yüz binlerce tezgâhta elle dokunan değerli kumaşlar pazarın sahibidir. Oysa majesteleri, Lancashire’da devreye soktuğu enerjiyle çalışan dokuma makinelerinin ürettiği ucuz İngiliz kumaşlarının pazarı ele geçirmesini istiyordu.
İngilizler bir formül buldu. Binlerce Hint dokumacının başparmaklarını kesti ve onları kumaş üretemez hâle getirdi. Böylece değerli Hint kumaşı, bulunmaz Hint kumaşı hâline geldi.  
İngiliz emperyalizminin dünya durdukça unutulmayacak olan bu vahşetine komünizmin kurucusu Das Kapital’in yazarı Karl Marx, 25 Haziran 1853 tarihli New York Daily Tribune gazetesindeki köşe yazısında şöyle diyerek alkış tuttu:
Hintli eğirici ve dokumacının her ikisini birden yok eden İngiliz müdahalesibu küçük yarı-barbar, yarı uygar toplulukların iktisadi temellerini dağıtmış ve böylece Asya’da o zamana dek görülmüş en büyük toplumsal devrimi meydana getirmiştir. Bize ne kadar korkunç gelse de İngiltere bu devrimi getirmekle tarihsel olarak devrimci bir işlev görmüştür.”
Sol ve sosyalizmin tarihindeki vahşet ve barbarlığın ilk tohumları da Marx tarafından böyle atıldı. Stalin’ler, Beria’lar, Pol Bot’lar, Mao’lar, Çavuşesku’lar, Enver Hoca’lar, Todor Jikov’lar bir sonuçtu.
İngiltere Hint dokumacılığını yok ettiği gibi aynını Osmanlı’ya da yapmak istemişti.
Merhum Sinema Yönetmeni ve Yazar Metin Erksan “Türk-Avrupa Topluluğu İlişkileri” adlı eserinde İngilizlerin ta 1583 tarihinden itibaren Osmanlı’daki Türk dokumacılığının sırlarını çalmak için Sir William Harborne’u görevlendirdiğini anlatır. 
Daha ötesi de var. 1838 yılında Kraliçe Victoria, Fransızlarla iş birliği yapıp İngiliz mallarının Mısır ve Suriye’de satılmasını yasaklayan Mehmet Ali Paşa’ya karşı Padişah II. Mahmut ile Balta Limanı Anlaşmasını yapmış, Osmanlı tahtının Mehmet Ali Paşa’nın eline geçmesini önleme karşılığında İngiliz mallarının üzerindeki gümrüğü kaldırtmıştı. Böylece Osmanlı pazarını ucuz İngiliz fabrika kumaşlarıyla doldurmuştu. Anlaşmanın ardından İngiliz Albay Handerson Ankara’dan seçtiği damızlık tiftik keçilerini Güney Afrika’daki İngiliz çiftliklerine götürmüş ve çoğaltarak 1856 yılına gelindiğinde, yani anlaşmadan 18 yıl sonra Osmanlı’nın tiftik kumaşı tekeline de son vermişti. Ankara ve çevresinde o yıllarda 1000’den fazla dokuma tezgâhı vardı.
Evet, durum buydu. Osmanlı yalnızca askerî değil, sanayi olarak da çökertilmişti.
Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte yerli ve millî sanayileşme hamleleri de aynı şekilde İngiliz ve Amerikan emperyalizmin hedefi olmuştu.
Cumhuriyet döneminde okutulan Osmanlı Tarihi’nde yer alan “Osmanlı Türk sanayisi 1299’dan 1700’lü yıllara dek Avrupa Sanayisinden üstündü. Osmanlı’nın Avrupa’ya askerî üstünlüğü bilimsel ve teknolojik üstünlüğünden geliyordu” tespiti, 1949 yılında İsmet İnönü’nün ABD ile yaptığı Fullbright Anlaşması ile unutturulmuş, ders kitaplarından çıkarılmıştı
ABD ve İngiltere, Atatürk’ten sonra iktidara el koyan İsmet İnönü’yü partner olarak seçmişti. İnönü, Atatürk ölür ölmez dizginleri eline geçirdiğinde İngiltere ile ithalatı yüzde 1’e ihracatı yüzde 4’e düşmüş Türkiye’yi Türk-İngiliz Ortak Bildirgesi ile yeniden Anglo-Sakson eksenine soktu. 1945 yılından itibaren de adım adım İngiliz-Amerikan uydusu yapıldı ülkemiz. Marshall Anlaşması’na giden yolda Nuri Demirağ’ın uçak fabrikasını ve üretimini barbarca engelletti ve sonunda gizli bir eli devreye sokarak fabrikasını yaktırdı. Gerekçesi Sovyet korkusuydu. Stalin Kars-Ardahan’ı istiyordu. Bu iki ilimizi Ruslara vermeyeyim diye ABD’ye topraklarımızı verdi yaptığı anlaşmalarla. İnönü 4 Aralık 1946 yılında yaptığı anlaşma ile Amerikalılara Türkiye’de diledikleri toprak parçasını satın alıp tapusunu üzerlerine geçirme hakkı tanıdı. Çünkü İsmet İnönü “Türkiye kimsenin kiralamak istemeyeceği kadar harap bir ev. Kiralanabilmesi için onarılması gerekir” diyen kişiydi. 1948’de 705 bin dolar olan döviz varlığımızı iktidarı Demokrat Parti’ye teslim ettiğinde eksi 12 milyon dolara indirmişti. 1946’daki 214 ton altın varlığını da 123 tona...
Hintli dokumacılardan konunun buraya kadar gelmesinin sebebi dün önümüze düşen sevindirici haberdi.
Türkiye ekonomisinin 3. Çeyrekte yüzde 6,7 büyüdüğü haberi bu. Son bir yılda tarım ihracatı 26,5 milyar dolara ulaştı. TEKSTİL gibi, tarıma dayalı işlenmiş ürünler ihracatı ise 12,09 milyar dolar oldu.
İngiliz emperyalizminin bu topraklarda yok ettiği dokuma ve tekstilin başarısıydı bu.
“Tarım öldü” derler Türkiye dünyada Tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Sıralamasında 56 milyar dolarla ilk 10 ülke arasına girer.
“Tarım önemli değil asıl sanayiye bak”tır sonraki sözleri. Sanayi her alanda göz doldurur. Özellikle savunma sanayimizde yerlilik oranı yüzde 70’e çıkar. Üretilen silah, helikopter, tank, İHA, SİHA; saysak sayfalar yetmez. Ama onlar efendilerinin işaretiyle başlarlar karalamaya. Tank Palet fabrikasını işletmeci olarak kiralayan BMC şirketinin yüzde 49 ortağı Katar sermayesi diye “TSK satıldı” diyen ahlak yoksunlarının geldiği yer bu.
Türkiye’nin ilk uçak fabrikası 1925’te kurulan Tomtaş’ın yüzde 49 hissesinin Alman Junkers Uçak Fabrikası olduğunu gizleyen, hissedarı oldukları İş Bankası’nın yüzde 44’ünün başta Citybank olmak üzere yabancılara satıldığını saklayan bir ihanet örgütü CHP artık. Türkiye Cumhuriyeti’ne ait tank bakım fabrikasında tüm denetim yetkisi Millî Savunma Bakanlığı'nda. 25 yıllığına BMC'ye kiralanmış. Sana ne BMC'nin ise yüzde 49 ortağının Katar olmasından? Nihai karar hakkı Türkiye'de, fabrikanın tüm denetimi Türk ordusunda, sahibi Türkiye Cumhuriyeti.
Tüm dünyada savunma sistemleri sanayii çok ortaklı. F-35 uçaklarının üretiminde yer almayan ülke var mı?
Peki, Nurol Holding tarafından kurulan FNSS Savunma Sistemleri AŞ'deki yabancı sermaye yapısı neden sıkıntıya sebep olmadı bunlarda? Çünkü oranın yüzde 49’luk hissesi İsrail-Amerikan-Suud iş birlikçisi, BAE’ye ait.
“TSK satıldı” dedikten sonra altında kalan rezilin şimdi Tank Palet Fabrikası üzerinden yalan sarmalına girmesi bizi şaşırtmıyor. Siz sanıyorsunuz ki CHP’deki bu ihanet geni Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte yeni ortaya çıktı. Yukarıda anlattım, geçmişi taa 1939’lara dayanıyor.
.....
Not: Yukarıda yer alan bilgiler Cengiz Özakıncı’nın “Türkiye’nin Siyasi İntiharı, Yeni-Osmanlı Tuzağı” adlı eserinden alındı.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.