Merkez Bankası’na baskın gibi ziyaretin asıl sebebi anlaşıldı

A -
A +

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun memurları tehdit ettikten sonra tutup bir de Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’ndan acil randevu istemesi ve maiyetiyle birlikte kuruma gidip ardından basın toplantısı yapmasından söz ediyorum. Maiyeti dediğim, yanında 2001 ekonomik krizinin mimarlarından, ülke ve banka batıran, sonra da topumuzu birden IMF’ye teslim eden eski bürokrat yeni CHP Sözcüsü Faik Öztrak’tan başkası değil.

Öztrak’ın IMF sevdası hâlâ devam etmekte biliyorsunuz. Birkaç yıl evvel İyi Partili eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'la kendisi IMF heyet ile hotelde basılmıştı hatırlarsanız. Tabii hiç rezil olmadığı için Kılıçdaroğlu tarafından vezir yapıldı.

 

TEHDİTLER TOPLANTIDA DA DEVAM ETTİ

Neyse, Kılıçdaroğlu’nun bu tuhaf ziyareti esnasında Kavcıoğlu ve yardımcılarına “Kararlarınızı alırken Cumhurbaşkanı’ndan talimat almayın, sorumluluk altına girersiniz” gibi tehditkâr cümleler ettiği bilgisini de aldım.

Merkez Bankası Para Politikaları Kurulu (PPK)’nun faiz kararını açıklayacağı gün yine bir açıklama yaparak “Talimat almayın, faiz kararını liyakatli kişiler versin” diyordu.

Dilinin altındakini okursak FAİZİ İNDİRMEYİN demek istiyordu Kemal Kılıçdaroğlu.

Yani “Cumhurbaşkanı’ndan talimat almayın” diyen Kılıçdaroğlu Merkez Bankası Başkanı’na talimat veriyordu.

Ve o gün Merkez Bankası FAİZİ 200 BAZ PUAN birden indirince hikâye ortaya çıktı:

Küresel tefeci sermayeye bağımlı olan, yatırım yapıp üretmek ve istihdam oluşturmak yerine faiz gelirlerini en büyük kazanç kapısı olarak planlayan Türk tekelci sermayesi ile finans ortakları Merkez Bankası’ndan çıkacak FAİZ KARARININ TÜYOSUNU önceden haber almışlardı.

Acaba Kemal Kılıçdaroğlu’nun tehditleri bu kararı ENGELLEMEKLE mi ilintiliydi?

Aldığım istihbarat bunu doğrular nitelikte.

Çünkü milyarlarca lirasını faize endekslemiş olan yerli ve küresel tefeciler büyük zarar edeceklerdi bu indirimle birlikte. Devamının gelmesi ise en büyük korkularıydı. Önce Millet İttifakı’nın gevşek bileşenlerinden Deva’nın sıcak para uzmanı ve yüksek faiz kompedanı Ali Babacan’ı düşünmüşlerdi bu iş için ama hafif kalacağı, etkili olamayacağı düşüncesiyle tehdit operasyonunda geriye çekilmişti tefeciler tarafından.

En büyük klişeleri ise MERKEZ BANKASI’NIN BAĞIMSIZLIĞI lâfı.

Oysa Merkez Bankası’nın kuruluş yasası bile kurumun ARAÇ BAĞIMSIZLIĞI olduğunu yazıyor. Yani MB para politikası araçlarını etkin ve bağımsız olarak kullanır ama iktidarın ekonomik politikalarından AMAÇ BAĞIMSIZLIĞI olamaz. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu yok.

İktidar bir ekonomi politikası belirleyecek ve “Ben halkın refahını bu yöntemle sağlayacağım” diyecek ve sen bu istikamete paralel adım atmak yerine küresel tefeci sermayenin vahşi, Friedman’cı neo liberal politikaları doğrultusunda yüksek faiz, ithalat ve borçlanmaya dayalı bir ekonomi politikasının yolunu izleyeceksin.

Yağma yok.

Türkiye faizi düşürerek ihracata yönelen ve büyük başarı sağlayan orta ölçekli işletmeler ve KOBİ’leri yüksek faiz girdabından kurtarmayı amaçlıyor tefeci sermayenin şişkin karnını daha da doyurmak yerine. Onların elini rahatlatıyor. Daha da kolaylaştıracak.

Türkiye’ye bakalım:

Döviz girdileri pandemiye rağmen iyi, dış yatırımlar hayli artmış durumda, dünyanın en önemli üretici marka firmaları Türkiye’de yatırım yapma ve üretimlerini devam ettirme kararlarını peş peşe alıyor, ödemeler dengesinde bir problem yok, ihracat rekor üstüne rekor kırıyor, teknoloji ve sanayi ürünleri ihracatındaki payımız sürekli artıyor, bütçe açığı Gayri Safi Millî Hasılası’nın yalnızca yüzde 3’ü (Dünyada en düşük).

Burada soru şu:

 

DOLAR YÜKSELİYOR. TÜRK LİRASI DEĞER KAYBEDİYOR.

 

Paranız değerliyse ekonomi iyi midir?

Ürdün’ün parası çok değerli. Hatta ABD dolarından bile. Ama bu ülke ABD yardımı olmadan yaşayamayan ve ekonomisi tamamen dışa bağımlı bir ülke.

Bugün teknoloji ihraç eden, dünya çapındaki markalarıyla en büyük ekonomiler arasına giren Japonya’nın parası YEN ise çok değersiz görünmekte. 1 Dolar 113 Yen.  

Ama dövizin yüksek olması bu da girdi maliyetlerini yükseltiyor, HALK HAYAT PAHALILIĞI ALTINDA EZİLİYOR.

Doğru.

O hâlde Hükûmetin vatandaşını hayat pahalılığından, üreticiyi de üretimdeki yüksek maliyetlerden koruması gerekiyor.

Sıralıyorum:

-Asgari ücret derhâl ciddi oranda yükselmeli.

-Asgari ücret üzerinden alınan vergi kaldırılmalı ya da devlet üstlenmeli.

-Dolaylı vergiler düşürülmeli,

-KDV oranları düşmeli.

-Çiftçinin ve üreticinin üretime dayalı girdilerinin maliyetlerini düşürmek için onlara destek sağlamalı.

-Aylardır anlattığımız üzere tüketiciyi hayat pahalılığı altında ezdirmemek için Tarım Kredi Kooperatif marketleri kesinlikle UCUZLATMAK gerekli.

Hükûmetin tüm bunları yapabilmek için BÜTÇEDE GEREKLİ PAYI var.

Benzin için yapılan diğerleri için de yapılır.

Yeni ekonomik politika uygulayacaksan halkı ezdirmeden yola devam etmek zorundasın.

Halkı ezdirmeyeceksin ki halk da sana yola devam etmen için vize versin.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.