Ateşe saygı duyana kadar kaç kere yanmak gerekiyor?

A -
A +

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin nükleer kartını çıkardı.

ABD Başkanı Joe Biden “Ya 3. Dünya Savaşı ya da yaptırım” dedi.

Almanya silahlanmaya 100 milyar avro ayıracağını açıkladı.

Almanların bu “tarihî dönüş”ü çok ilginç.

İkinci Dünya Savaşı ile büyük bir yıkıma sebep olan Adolf Hitler’in ve Nazilerin ülkesi Almanya’nın ve bu ülkedeki yönetimlerin ne kadar çabuk değişebildiği, ne kadar kolay katliam makinesi olabileceği tarih sahnesinde defalarca test edildi ve milletlerin hafızasına kalıcı olarak kazındı. Özellikle de Rusya’nın, NATO ve nükleer silah tehditleri yüzünden Ukrayna’yı işgale başlamasının ardından ve ortalık toz dumanken yapılan bu açıklama durumun nasıl tehlikeli boyutlara evrileceğinin işaretlerini veriyor.

Rusların bir sözü vardır:

“Alman’a silah ver, er ya da geç onu Ruslara çevirecektir...”

Savaş ve ölüm söz konusu olunca kendinden geçen iki ülke var; Almanya ve Amerika... Dünya üzerindeki hegemonyalarını tesis edebilmek ve var olanı korumak uğruna tüm dünyayı ateşe atmaktan çekinmeyen, o ateş kendilerini yaktıktan sonra da akıllanmayan, açgözlü ve obur olmaları nedeniyle balık hafızalı iki millet ve onların seçtiği yönetimler.

Almanlar iki dünya savaşı geçirdi, geldikleri nokta bu.

ABD 40 bin gencini Vietnam’da kaybetti, bir ülkeyi napalm bombalarıyla yaktı yıktı, insanlık tarihinin en korkunç katliamlarından birini yaptı. Bu barbarlığından dolayı hiç hesap vermedi. ABD kamuoyunun bencil “barışsever” bireyleri “Evlatlarımız ölüyor” diye bu savaşa karşı çıktı. Yoksa katledilen Vietnamlı milyonlarca masum çocuk, kadın, sivil umurlarında bile değildi...

Yukarıdaki açıklamalara yeniden bakın.

Hiç akıllanmadıkları belli.

Dünyayı 30 kere yok edecek nükleer silah depoladıkları yetmedi, şimdi ateşle oynuyorlar.

Kaçıncı kez?

Ateşe saygı duyana kadar kaç kere yanmak gerekli?

Yeni bir dünya düzeni tesis etmek için açık bir kışkırtma var.

Rusya “Dağınıklığımızdan, güçsüzlüğümüzden istifade edip kapımızın önündeki ülkeleri NATO üyesi yaptınız. Üstelik 1991’de Elbe Nehri'nin öte tarafında NATO üyesi ülke olmayacağı sözünü vermenize rağmen. Artık bıçak kemiğe dayandı. Ukrayna NATO üyesi olmayacak ve orada nükleer silah konuşlandırılmayacak. Bunu savaş sebebi sayarım” dedi.

Rusya’nın Küba’da askerî tesis kurmasına, füze konuşlandırmasına 1962’de “Burnumun dibinde nükleer tesis kuramazsın” diyerek şiddetle karşı çıkıp 3. Dünya Savaşı çıkarmaya bile kalkışan ABD, tam tersini neden Rusya’ya yapıyor peki?

Çünkü dünyada tek egemen devlet olmak istiyor. Sonrasında sıra Çin’e gelecek. Onu da hallettikten sonra tek kutuplu dünya ve imparatoru ABD ile baş başa kalacağız.

Putin geçen hafta “ABD ve Avrupa askerî olarak Rusya’dan güçlü ama Rusya’nın nükleer kapasitesini dikkate almak gerekir” diyordu.

Ülkesindeki silah donanımının farkında. Ama köşeye sıkıştırıldığında ne yapacağının ipucunu verdi.

ABD’nin parmağında oynattığı Zelenskiy’yi aparat olarak kullanarak Rusya’yı ekonomik olarak çökertmek istiyorlar. Oysa Rusya işgale başlamadan bir gün önce Zelenskiy ile anlaştı. Zelenskiy Ukrayna’nın tarafsızlığını ilan edecekti.

Fakat ABD ve koalisyon ortağı Rusların “Neo-Nazi partisi” olarak nitelediği Aşırı Milliyetçi Sağ Sektör partisinin baskısıyla bu sözünden caydı.

Zelenskiy, işgal başladıktan iki gün sonra yine bir açıklama yaparak Rusya’nın şartlarını kabul ettiğini, yani NATO’ya girmeyeceğini ve tarafsızlık ilan edeceğini duyurdu, tekrar caydı.

Amaç dediğim gibi yaptırımlarla Rusya’yı köşeye sıkıştırmak.

Ancak yaptırım dediğin iki ucu keskin bıçak. Ucu Batı’ya da dokunur.

Batı Rusya’yı “Ayı” ile sembolleştirir. Ruslar da öyle.

Ayıları bıçaklamaya kalkın bakalım, ne olacağını yaşayanlar anlatsın.

Türkiye’ye dönelim...

Bazıları dengeli dış siyasetten rahatsız.

Habire “Ukrayna direniyor, Rusya masaya oturmak zorunda kaldı, Rus ayısı ölüm döşeğinde. Türkiye de yaptırım uygulasın, hava sahasını kapatsın, Boğazlardan Rus gemilerini geçirmesin” çığlıklarıyla kamuoyunu domine etmeye çalışan medyaya, siyasete ve onların takipçilerine de bir sözüm var:

“Bu savaş çığlıklarını atanları dinler ve söylediklerini yapabilirsiniz. Ama bunun şöyle bir çıkmazı var. Hiçbirimiz hayatta kalıp onlara yanıldıklarını söyleyemeyiz”

Bakın Gürcistan Başbakanı bile “Pragmatik nedenlerle Rusya’ya karşı yaptırıma katılmayacağız” demiş.

Neden sizce?

Tarihçi Koray Şerbetçi’nin şu muazzam BATI tarifiyle bitireyim yazıyı:

“Moskof, Türklerin rakibidir. Düz bir rakiptir. Nerelerde çatışacağımız bellidir uyanık durursunuz. Batı sinsidir. Kahve içtiğiniz dostunuz gibidir. En ufak dalgınlığınızda kahvenize siyanür kapsülünü atar. Sizi hastaneye o götürür refakatçiniz olup oksijen hortumunuzu da keser. Bana; Türkiye’deki tüm darbelerde parmağı olan, PKK'yı alenen besleyen, her zor durumda bizi yalnız bırakan, Yunan palikaryasını bize kışkırtan, 15 Temmuz'un karanlık mimarı NATO-BATI'ya ve onun beslemelerine güzelleme yapmama konusunda zihin açıklığı veren Allah'a hamdolsun.”

 


Sarı saçlım mavi gözlüm Ukraynalı

 

Ukrayna dramı yaşanmaya başladığından bu yana Batı televizyonları muhabirlerinin canlı yayınlarda söylediklerini dinliyor musunuz?

“medeni” görüntülerinin ve söylemlerinin cilasını kazıdığınızda hepsinin altından nasıl ırkçılar çıktığını kulaklarımızla dinleyip şahitlik ediyoruz.

Onlardan biri şöyle diyordu:

“Rus bombalarının düştüğü bu topraklar aslında Avrupa’nın bir parçası. Afrika, Afganistan, Suriye gibi bir ülke değil. Bombaların altında ölen insanlar sarı saçlı, mavi gözlü, bizim gibi insanlar...”

Öldürülenler onlar gibi sarı saçlı ve mavi gözlü insanlarmış!..

Bu muhabir kılıklı faşist ırkçılar öldüren Rusların da sarışın ve mavi gözlü insanlar olduğunu bilmiyor mu?

Yukarıda da anlattım, iki dünya savaşında neredeyse insanlığın sonunu getirecek büyük bir savaş çıkaran Hitler ve Alman Nazileri sarı saçlı mavi gözlü değiller miydi? Bütün o sarı saçlı mavi gözlü Almanlar bu sapığın peşine takılmamışlar mıydı? Hitler o Cermen ırkının güzelliği ve âriliği üzerine teoriler geliştirip 40 milyon insanın, Avrupa’nın tam da göbeğinde yok edilmesine sebep olacak savaşı başlatmamış mıydı?

Avrupa’nın tam da göbeğinde evet, on milyonlarca bomba düşmüştü şehirlerin üstüne.

Bir başka muhabir de “Burası Afganistan ya da Orta Doğu ülkesi değil. Avrupa’nın tam göbeği ve buraya bombalar düşüyor” diye şaşkınlığını ifade ederken acaba kendi ırkının ve neslinin nasıl katiller sürüsü ürettiğini unutmuş muydu daha yakın geçmişte örneklerini göreceğimiz üzere?

Sınırların ötesine geçen Ukraynalı sayısı 400 bini bulmuş. Uzmanlar 5 milyonu bulabileceğini söylüyor. AB şimdiden karar verdi, Ukraynalılar ikamet gerekmeden üç yıl süreyle AB ülkelerinde bulunabilecekler.

Bir de kendi çıkardıkları savaşlarda mülteci olan Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı mültecilere yaptıklarına bakın.

Normal. Çünkü onlar siyah saçlı ve esmer tenli...

Hak ediyorlar ölmeyi ve aşağılanmayı.

 


Ukrayna’nın üzerinde oturduğu topraklar kime ait?

 

Türkiye gazetesinin tarihçi yazarı Prof. Dr. E. Buğra Ekinci’yi takip ediyor musunuz bilmiyorum ama etmiyorsanız sizin için kayıp.

Şimdi aktaracağım bilgi de ondan.

Meğer tarihte yaşadıkları açısından çok talihsiz bir halk olan Ukranlar, toprak kazanımları bakımından epey talihliymiş.

Hani Stalin döneminden sonra Nikita Kruşçev’in eşi Ukraynalı diye Kırım’ı Ukrayna’ya verdiğini yazmıştık ya onun geçmişi de varmış.

1939’da Polonya, Naziler ve Sovyetler arasında paylaşılırken, Ukrayna’ya 88 bin km2 arazi gelmiş. Ukrayna’nın bugünkü 6 eyaleti bu topraklar üzerinde. Ertesi sene Romanya’dan 8 bin km2’lik Hotin ve Basarabya ile Bukovina Ukrayna topraklarına eklenmiş. Bu bölge de şimdi Ukrayna’nın Çernoviç eyaleti. 1945’te ise Macaristan’dan 7 bin km2’lik Rutenya alınmış. Günümüzde Ukrayna’nın Uzgorod bölgesi.

Kısaca, Ukrayna’nın bugünkü topraklarının 103 bin kilometrekaresi aslında Polonya, Romanya ve Macaristan’a aitmiş. Gözünüzde canlanması için söyleyeyim, Hollanda’nın yüzölçümü 44 bin, Portekiz’in yüzölçümü de 95 bin kilometrekare...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.