Geniş Açı'nın bugünkü yazarları Dr. C. Ahmet Akışık ve Yrd. Doç. Dr. Ali Murat Kırık

A -
A +

Dr. C. Ahmet Akışık

İslam dünyasını kuşatan küresel tehlike
Oryantalizm/Müsteşriklik nedir?

Oryantalizmin/Şarkiyatçılığın kökleri yaklaşık geçen bin yılın derinliklerine kadar uzanır. Ancak on sekizinci yüzyılın sonlarında bir teşkilat olarak ortaya çıktı. İlk defa 1779’da İngiltere’de, 1799’da da Fransa’da kullanılmaya başladı. Orientalism kelimesi Fransız Dil Akademisinin sözlüğüne 1838’de girdi.
Oryantalizmin bu kadar erken başlamasında rol oynayan faktör, Müslüman ve Hıristiyanlar arasında meydana gelen tartışmalardı. Öte yandan özellikle Haçlı Savaşları da Avrupalıları, İslam’ın kural ve gelenekleriyle ilgilenmeye sevk etti. Bu sebeple oryantalizm tarihinin ilk adımı, Orta Çağ Hristiyan Batı dünyasıyla, Müslüman Doğu arasındaki dinî ve ideolojik çarpışmanın tarihi olarak kabul edilmektedir.
Bilindiği gibi İslamiyetin gelişine kadar, dünyada Hristiyanlığın rakibi yoktu. İslamiyet Orta Doğu sahnesine çıktığında hem Hristiyanlar, hem de Yahudiler, tehdit edildiklerini hissettiler.
Kendilerinin sahip oldukları statüye bu Yeni dinin/İslam’ın sahip olmasını istemiyorlardı. İslam’ın Doğu’da ve Batı’da hızlı bir şekilde yayılması, Yahudi ve Hristiyan din adamlarının dikkatlerini bu dine yönelterek onları birtakım araştırmalara sevk etti. Ancak İslam’a ve İslam ilimlerine olan bu ilgileri, İslâmiyet’i benimsemek için değil, Yahudi ve Hristiyan toplumlarını ondan korumak içindi.
Yahudi ve Hristiyan din adamları anlaşarak bir sistem kurdular. Bu sistemin kökeninde misyonerlik bulunmaktadır. Buna göre İslam toplumu çeşitli yönleriyle yakından izlenecekti. Başta Kur’ân olmak üzere tefsir, hadis, kelam, fıkıh, siyer, tasavvuf, dil, folklor gibi alanlar araştırılacak, kendilerine göre zayıf ve ihtilaflı gördükleri konular belirlenerek, Müslümanların ve Müslüman araştırmacıların önlerine konulacaktı.
Belli başlı Oryantalistler
Önde gelen oryantalistler, I. Goldziher (1850-1921), Prof. Joseph Schacht (1902-1969), Alfred Guillaume (1888-1965), A. Sprenger (1813-1893), Prof. H. A. R. Gibb (1895-1971) ve L. Caetani (1869-1926)’dir.
İnkârda aşırı giden bu müsteşriklerin dışında Hadrian Reland (öl. 1718), J. J. Reiske (1716-1774) ve Rudi Paret (1901-1983) gibi ılımlı olanları da vardır.
Oryantalistlerin genel karakteristikleri şunlardır:
İslam’ın son din olduğuna inanmazlar.
Kur’ân’ı ilahi kitap olarak kabul etmezler.
Hazreti Muhammed’i sahtekâr, maharetli ve zeki bir kişi olarak görürler. Kur’ân’ı, Tevrat ve İncil’den aldığı bilgilerle oluşturduğuna inanırlar. Onun için genelde müsteşrikler, Hazreti Muhammed’in ümmi olmadığını iddia ederler. Ülkemizdeki bazı İlahiyatçı Prof.lar da bu kanaattedirler.
Oryantalistlerde Strateji
Bunlar şöyle sıralanabilir:
Önce Müslümanların temel kaynak olarak kabul ettikleri hadisler hedef alınacaktır.
Raviler ve hadis metinleri üzerinde çalışılacak, ravilerin sahtekâr, hadislerin birçoğunun asılsız ve uydurma olduğu söylenecektir. Onun için bazı müsteşrikler “Bir hadis dahi sahih değildir” derken, Goldziher sahih hadis adedinin 18 olduğunu söylemiştir.
Tefsir kitapları, İsrailiyyat ve hurafelerle doludur, denilerek, müctehit müfessirlere itimat sarsılacaktır. Ayetlerdeki kavram ve kelimelerin, şer’i, ıstılahi değil, lügavî manalarının verilmesi sağlanacaktır. Böylece mealcilik teşvik edilecek “Dininizi meallerden öğrenin” denilecektir.
Mezhepler ve mezhep imamları, İslam’ı anlama ve yaşamada en büyük engel olarak gösterilecektir. Akait ve fıkıh âlimlerinden gerekirse hiç bahsedilmeyecek, bahsedildiğinde de Müslümanlara kement vuran, Müslümanların geri kalmasına sebep olan kişiler olarak tanıtılacaktır.
Şia, Mutezile, Havariç, Müşebbihe, Mücessime gibi eski; Kadiyanilik, Selefiyye, Vehhabilik ve Neo-Haşhaşilik gibi yeni fırka ve oluşumlar, her yönden desteklenecektir. Ehl-i sünnet itikadında olanlarla şeriata uygun tarikat erbabı çeşitli gerekçelerle engellenecektir.
Sünni tarikatlar, yerilecek, bid’î/itikaden sapık tarikatlar övülecektir.
Eğitim-öğretimde Ehl-i sünnet dışı ve karşıtı akımlar esas alınacak ve bu akımların temsilcileri müctehit, müceddit ve âlim olarak takdim edilecektir. Üniversitelerde tez konuları daha ziyade bid’at fırkalarının eserlerinden seçilecektir. Bu tezlerde hedef, Sünni itikat üzerinde bir tartışma zemini oluşturarak Müslümanların kalplerinde şüphe uyandırmak olacaktır.
İslam toplumlarında oryantalistlerin sunduğu küresel Modernist İslam anlayışını benimseyen kişiler, üniversitelerde ve devlet kurumlarında etkili ve yetkili yerlere getirilecektir.
FETÖ ve Oryantalizm Bağlantısı
Neo-Haşhaşiler, oryantalist zihniyetin temsilcileriyle birlikte din alanında Türkiye çapında kripto bir yapılanmaya gitmişlerdir. Bu, Diyanet’in merkezinde, Diyanet Vakfında, İmam Hatip Okullarında, Yüksek İslam Enstitülerinde ve İlahiyat Fakültelerinde bir teşkilatlanmayı ifade ediyordu. Poliste, askeriyede ve devletin diğer kurumlarında ileri derecedeki Haşhaşileri/Gülen örgüt elemanlarını tespit etme bile çok güç olmaktadır. Fakat Diyanet’te ve İlahiyat camiası ile üniversitelerde bunların keşfi ve işlerine son verilmesi hayli zaman alacağa benzemektedir.
Burada şunu açıkça ifade etmek gerekir ki:
Haşhaşi/FETÖ ideoloji ile oryantalist ideoloji, köken itibarıyla aynıdır. Bunu anlamak ve kavramak çok önemlidir. Mutlaka cemaatin içine girmek veya Pensilvanya’ya gitmek yahut ByLock kullanmak şart değildir.
Her ikisinin (FETÖ ve oryantalist ideolojinin) hedefinde Sünni Müslümanlık vardır.
Her ikisi de Sünni Müslümanlık dışı mezhep, konu ve kişiler üzerinde çalışma yapar. Bunları kaynak, belge ve delil olarak kullanır.
Her ikisi de ideolojiktir. İlmî değildir.
İlmî çalışmada, önce dinî ölçü, sonra akıl ve mantık kullanılır.
Fakat ilmî yöntemi, R. Rıza, Afgani ve M. Carullah gibilerin kitaplarında görmek mümkün değildir. Çünkü bu yazarlarda ideolojik yaklaşım hâkimdir.
Bunlara göre, önce akıl ve mantık, sonra dinî ölçü gelir.
Onun için bazı oryantalist bağımlısı ilahiyatçılar, akıl ve mantıklarına ters düşen bütün hadisleri tereddüt etmeden inkâr edebilmektedirler.

*****

Yrd. Doç. Dr. Ali Murat Kırık

Dijital oyunlarla gelen tehditler!

Küreselleşmenin etkisiyle birlikte dünyada hızlı bir teknolojik dönüşüm meydana gelmiştir. Özellikle internet teknolojisi bu dönüşümün başlıca mimarı arasında yer almaktadır. Z kuşağı olarak tabir edilen 2000 yılı ve sonrası doğan nesil için internet faydalı gibi gözükse de çoğu zaman büyük olumsuzlukları beraberinde getirmektedir. İnternet, akıllı telefonlar ve bilgisayarlar aracılığıyla oynanan oyunlar sadece Türkiye’yi değil tüm dünyayı tehdit etmektedir. Kültür emperyalizmi, millî-manevi değerlerin yitirilişi, kötü alışkanlıkların ortaya çıkışında bilgisayar oyunlarının etkisi inkâr edilemez derecede büyüktür.
TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) yayınlamış olduğu 2017 verileri incelendiğinde 20 evden 5’inde oyun konsolu bulunduğu görülmüştür. Mobil oyun sektörü de her geçen gün büyüyerek önemli bir ivme kazanmaktadır. Sensor Tower Intelligence firmasının yapmış olduğu pazar araştırması istatistiklerine göre, Apple App Store ve Google Play oyun gelirleri 11,9 milyar dolara ulaşmış durumdadır. Bu oyunların çoğunluğunun yabancı menşeli olması dikkat çekicidir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) oyun bağımlılığının da psikolojik bir hastalık olduğunu ifade etmekte ve bu hastalıkla mücadelenin yollarını tüm dünyayla paylaşmaktadır. Ancak bağımlılık kadar toplumu etkileyen bir diğer unsur da kültür emperyalizmidir.
İstatistikler incelendiğinde çocuk ve gençlerin dijital oyunlarla daha fazla haşır neşir olduğu görülmektedir. Ancak bazı oyunlar sanıldığı kadar da masum değil. Bilindiği üzere İstanbul Esenyurt’ta bilgisayarının başında ölü bulunan ve son olarak şiddet içeren Metin2 adlı oyunu oynadığı öğrenilen 13 yaşındaki Hakan Ekinci’nin intihar ettiği belirlenmişti. Bu oyun belki de Mavi Balina ve 48 Hour Challenge’a oranla oldukça masum. Oyun yüksek miktarda şiddet unsurları içermekte; satır, kılıç, balta gibi kesici ve delici aletlerle savaş görüntüleri yer alıyor, insanlar parçalanıyor ve vahşi hayvanlar tarafından yeniyor. Mavi Balina oyunu yüzünden ise bütün dünyada tam 142 kişi intihar etti. Bu azımsanacak bir sayı değildir. Mavi Balina oyunu aracılığıyla gerek çocuklar, gerekse de gençler tehdit, şantaj ve siber zorbalığa maruz kalmaktadırlar. 48 Hour Challenge isimli oyun ise dünyada kayıp vakalarının artmasına sebep olmuştur. Avrupa ve Amerika’da yayılan yeni bir trend olan 48 Hour Challenge ile ilgili olarak Facebook soruşturma başlatmıştır. Bu tarz oyunlar aynı zamanda millî ve manevi değerlerin kaybolmasına sebep olmaktadır. Doom isimli bilgisayar oyunu ise yıllardır yoğun ilgiye sahne olmuş ve oyunculara şiddet ve satanizmi aşıladığı için taraflı tarafsız birçok kesim tarafından ağır bir dille eleştirilmiştir.
Gençlik ve Spor Bakanlığı ise gelen 750 ihbar neticesinde 19 bilgisayar oyununda İslamofobik ögeler tespit etmiştir. Bu oyunlar arasında Guitar Hero 3, Devil May Cry 3, Call of Duty Modern Warfare 2, Counter Strike yer almaktadır. Bu tarz oyunların kötü davranışlara özendirici tarafları ve yozlaştırıcı etkileri de bulunmaktadır. Ailelerin ilgisizliği ve asosyalleşme bu tarz oyunların etkisini arttırmakta ve bağımlılık oluşturmaktadır. Tedbirsizlik ve ilgisizlik ise bu tarz oyunların yaygınlaşmasına sebep olmaktadır. Ailesi tarafından ilgi göremeyen, dışlanan, hor görülen çocuklar teselliyi dijital oyunlarda aramaktadırlar. Medya okuryazarlığının yaygınlaştırılması bu noktada oldukça önem arz etmektedir...

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.