2023 Eğitim Vizyon Belgesi üzerine analizler

A -
A +

DOÇ. DR. MUSTAFA ŞEKER
mseker@yildiz.edu.tr
Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi

Nitelikli eğitim, bir vücudun şahdamarından beynine giden temiz kan gibidir. Kan, hastalıklı veya bozuk olursa beyin dâhil diğer bütün organların sağlıklı çalışması imkânsız hâle gelir. Son günlerde ülkemiz, eğitimde ciddi bir seferberlik başlatmış olup devletin en tepesinden en alt kademesine kadar bütün safhalarda belli bir motivasyon sürecine girilmiştir. Dolayısıyla geçtiğimiz ay açıklanan 2023 Eğitim Vizyon Belgesi’nin yeterlilik durumu üzerine yaptığımız tespit ve analizler şu şekildedir:
1. Öncelikle vizyon belgesinin “eğitim felsefesi” kısmına bakıldığında; kökü de bedeni de bu topraklarda olan insanlar yetiştirme kaygısının taşındığı görülmektedir. Fakat hayata geçecek uygulamalar; sadece teoride kalmamalı, hem maddi hem de manevi yönü gelişmiş fertler yetiştirmeye hizmet etmelidir. Zira geçmişten bugüne eğitim anlayışlarımızın baş belası olan pozitivizm ve materyalizm vebasından arınmamış şu anki uygulamaların eğitim adına ülkemize kazandırabileceği çok fazla bir şey olamamıştır maalesef! Ayrıca bundan sonra, bu konudaki lüzumsuz ısrarlar, üzerinde samimiyetle çalışılan vizyon belgesinin tozlu raflardaki yerini almasını engelleyemeyecektir. .
2. Eğitim Vizyon Belgesi’nin “Temel Politikalar” bahsinde; ”Büyük insanları ortaya çıkaran şey eğitimdir. Bu nedenle medeniyet tarihimizde, Nizamiye’den Sahn-ı Seman’a, Köy Enstitülerinden Öğretmen Okullarına, Parasız Yatılı Okullardan Fen Liselerine kadar birçok eğitim kurumu yer almıştır. Bu kurumların yetiştirdiği büyük insanlar da medeniyetimizin sütunlarını dikmiştir. Bu olgudan hareketle eğitimi; çocuklarımızı her anlamda muvaffak kılmanın yanı sıra, insanlığa hizmet ederek evrensel medeniyete katkı sağlamak olarak görüyoruz” ifadesi mevcuttur. Burada özellikle misal olarak verilen bazı kurumlar, medeniyet telakkimizin önemli yapı taşlarındadır ve yüzyıllarca kültür hayatımızda önemli roller üstlenmiştir. Bu kurumların en önemli özelliklerinden biri çocuğu maddi ve manevi yönüyle ele almış olmalarıdır. Fakat köy enstitüleri gibi kurumlar, ideolojik yaklaşımların bayraktarlığını yaparak milletin yüzyıllardır muvaffakiyetinin ana sebebi olan değerleri kasıtlı biçimde yok saymış, milletin çocuklarının millî ve manevi birikimini eğitim programlarına tesirli biçimde koymama ısrarıyla maalesef ruhu aç, vicdanı zayıf fertlerin yetişmesine sebep olmuştur. Oysa ülkenin kurulduğu ilk yıllarda %73 civarındaki köy nüfusuna hitap eden bu uygulama, milletin millî-manevi zenginliği ile yoğrulsaydı belki bugün sanayi toplumuna entegre olmuş enstitüleri konuşuyor olacaktık. Boş bir ideolojik saplantı, ülkemize on yıllar kaybettirmiş ve de o süreçlerde yetişen bazı kimseler, bugüne kadar milletin vicdanı ile çatışmayı hep bir meziyet olarak görmüştür. Bu da gösteriyor ki: Açılan eğitim kurumları, milletin kültürü ile uyumlu olmak zorundadır aksi takdirde vicdanlarda reddedilmeye mahkûmdur.

ÖNCE ÖZ DEĞERLER VERİLMELİ
Özellikle çocukların evrensel değerleri hayat biçimi hâline getirmeden önce kendi öz değerlerini özümsemesi ve karakter hâline getirmesi önemli bir ihtiyaçtır. Zira kendini belli bir seviyeye taşıyamayan fertler, başkasının derdiyle de tesirli biçimde ilgilenemez. Bununla birlikte kültür hayatımızın önemli yapı taşları olan Sıbyan Mektepleri, Sahn-ı Seman, Enderun, Harem (Kadınlar Akademisi) ve medreselerin işleyiş biçimleri çok iyi incelenmeli, bir insanın hem maddi hem de manevi yönüyle nasıl kâmil bir seviyeye ulaşabileceği üzerine kafa yorulmalıdır. Son yüz yılda niçin dünya çapında Barbaroslar, Mimar Sinanlar, Piri Reisler, Sokullular, Kemalpaşazadeler, Ebussuud Efendiler, Sabuncuoğlu Şerafettinler,  Yahya Efendiler, Akşemseddinler, İsmail Cezeriler, Uluğ Beyler ve Ali Kuşçular yetiştiremediğimizin şifreleri çözülmeye çalışılmalıdır.
3. Vizyon belgesinin “İçerik ve Uygulama” esasları başlığında; çocukların bireysel farklılıklarına yönelik bir yaklaşımın hedeflendiği görülmektedir. Bunun için de çocukların öğrenme kapasiteleri geçerli ve güvenilir testlerle belirlenmeli, yerel ve ulusal çalışmalar yapılmalıdır. Zira artık bireysel farklılıklar dikkate alınmadan yapılacak faaliyetler yeterli netice vermeyecektir. Öyle ki bazı araştırmalarda bireysel farklılıkların öğrenmedeki payının %50 civarında olduğu görülmektedir. Bunun için de öğretmen, idareci ve veli faktörü bu sürecin kilit konumundadır. Ayrıca sürecin muvaffakiyeti, bu kimselerin gayretine bağlıdır. Dolayısıyla teferruatlı bir planlama ve program şarttır.

HER FERT FARKLIDIR
4. Vizyon belgesinin “Okul Gelişim Modeli”nde belirtilenler oldukça ehemmiyetlidir. Zira her ferdi, eğitim-öğretimde farklılık taşıdığı gerçeği göz önünde bulundurulmaksızın aynı kıstaslarla yarışa sokmak, şimdiye kadar objektif ve başarılı neticeler vermemiştir. Çünkü her fert, bu konuda birbirinden farklıdır ve konunun davranışa dönüşmesi yani kazanılması farklılık arz eder. Bu da herkesin öğrenme stilleri ve bireysel farklılıkları sebebiyledir. Bazı insanlar bir konuyu bir haftada, bazıları bir ayda öğrenebilir ve bunu bu sürelerde davranışa dönüştürebilir. Burada zekâ faktörü yanında diğer biyolojik, sosyolojik ve fizyolojik sebepler devreye girer. Özellikle bu farklılıklar eğitim noktasında daha da kritik hassasiyetlerin var olduğu gerçeğini hatırlatır. Zira öğrenme bir konunun davranışa dönüşmesi şeklinde olurken; eğitim, davranış değişikliği kazanma süreci şeklinde gerçekleşir ve burada “süreç” kavramı çok önemli bir yer tutar. Öyle ki burada beklentiler, yeterlilikler, sınırlılıklar ve birikimler devreye girer. Dolayısıyla eğitimde rekabet temelli değil de paylaşım temelli bir yaklaşımın tercih edilmesi isabetlidir. Hatta bu konuda yıllardır yapılan yanlışlar sebebiyle birçok neslin heba olduğu da bir gerçektir. Bu konudaki hassasiyetler ölçme ve değerlendirme yaklaşımları için de geçerli olmalı, ölçme ve değerlendirmede de bireysel farklılıklar esas alınmalıdır.
5. Vizyon belgesinde “Her çocuk için bir e-portfolyo oluşturulacaktır” maddesi yer almaktadır. Bu mevzuda ülke olarak çok gerilerde kaldığımız bir hakikattir. Zira şu an eğitimde başarı hikâyesi yazan ülkeler, bu konuda çok mesafe almış olup çocuklarının okul öncesinden üniversiteye kadar bütün bilgi ve verilerini kaydettikleri görülmektedir. Böylece bu ülkeler, kendi çocukları için bu safhaları en tesirli biçimde kullanarak uzman ve pedagog yardımıyla en isabetli kararları almaktadırlar. Ülkemizin de bu konuda ciddi kararlar almış olması ve çocuklarımızın eğitim hayatının düzenli/programlı verilerle takip edilmesi yaklaşımı çok önemlidir. Zira bu konularda alınacak tedbirler, eğitimde rastgele çözümlere yeltenilmemesini de zaruri hâle getirecektir. (Hatta Almanya gibi devletler, eğitimde veri kullanımı noktasında çok hassastırlar. Öyle ki kurdukları “ders kitabı enstitüleri” vasıtasıyla bütün dünya ülkelerinin ders kitaplarını inceleyip arşivlemektedirler. Bu sayede 15-20 yıl sonra hedef ülkede nasıl bir insan profili ile karşılaşabileceklerinin hesabını yapmaktadırlar.)

İLMİYLE MÜCEHHEZ ÖĞRETMENLER…
6. Eğitimde insan kaynakları meselesi de en ciddi mevzulardan biridir. Eğitimde insan kaynakları denilince akla ilk öğretmenler gelir. “Öğretmenlik” kavramı sadece “öğreten kimse” imajını çağrıştırmaktadır. Fakat “muallim” kavramı ilmiyle mücehhez, mesleğinin bütün incelikleri yanında insanı her yönüyle çözümlemiş bir model insanı da tarif etmektedir. Öncelikle eğitimin lokomotifi olan kimselerin literatürdeki karşılığını tam yerli yerine oturtmak, kavramların algı gücünün tesirini de ciddiye almak demek olacaktır. Muallim istihdamımız konusunda da mutlaka daha kalıcı tedbirler almak zorundayız. Ülkeyi geleceği taşıyacak olanlar; duruşuyla, belagatiyle, ahlak anlayışıyla, vicdan-merhamet duygusuyla ve kültür/medeniyet telakkisiyle nitelikli “model insan” rolüne sahip muallimlerdir. Nitelikli muallimler; kendi mesleğinin inceliklerine tam vâkıf, dünyayı tam okuyabilen, entelektüel birikime sahip, kültürel hassasiyetleri oluşmuş, değerler anlayışı gelişmiş, sosyal psikolojiyi iyi bilen kimselerden seçilmeli ve bunun için de tesirli mülakat tekniklerine muhatap olmalıdır. Ayrıca okulların nitelikli eğitim vazifesini tam icra edebilmesi için idarecilere de önemli işler düşmektedir. Meşguliyeti, çoğunlukla eğitim dışı işler olan okul müdürlerinin eğitim tecrübelerinden daha fazla istifade edebilmek için okulların fiziki olarak belediyelere devri meselesine öncelik verilmelidir. Park, yol, köprü ve sosyal tesis yapma vazifesi yanında okulların bütün fiziki ihtiyaçlarını karşılamayı vazife addetmesi gereken belediyelerin vatandaşlarını en fazla temsil eden kurumlara yasaların kendine çizdiği kurallar çerçevesinde sahip çıkması eğitimdeki birçok problemin çözümüne de yardımcı olacaktır.
Bütün bunların yanında; vizyon belgesinde, yabancı dilden, imam hatiplere kadar birçok konuya değinildiği görülmektedir. Özellikle lisan (dil) meselesi önemlidir. Bir insan yabancı dili iki sebepten öğrenir; bu, ya ticaret dili olması sebebiyle ya da yabancı kültürlerle kaynaşmak arzusundan dolayıdır. Dedesinin kendisine yazdığı mektubu okuyamayan ve ecdadından kalmış kitapları anlayamayan bir neslin kendi kültür rüzgârını arkasına almadan âleme hizmet imkânı yoktur.
Bununla birlikte; vizyon belgesine yönelik altı çizilmesi gereken mevzulardan biri de değerler anlayışının kalıcılığına yönelik faaliyet planının yetersiz kaldığı gerçeğidir. Özellikle nitelikli bir tarih eğitim-öğretimi, geçmiş-bugün bağlantısının kurulması noktasında çok önemli bir ihtiyaçtır. Vizyon belgesinde bu mevzuya özel yer ayrılmasını beklerdik. Zira her türlü zekâ potansiyeline sahip değersizlerin yeterli bir değerler idrakine sahip olabilmesi tarih ilmi olmadan neredeyse imkânsızdır. Ayrıca İmam Hatip okullarında İslam’ın kaynaklarının yani Edille-i Şeriyye’nin tam öğretilmesi ve yaşanması için yeterli vurgunun yapılmaması da dikkat çekicidir. Ayrıca bu konuda topun ilahiyat fakültelerine atılması ve de ilahiyat fakültelerinin İslam’ın öğretilmesi ve yaşanması konusunda kafasının karışık olması özellikle kaygı vericidir...

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.