BILL GATES DÂHİ Mİ YOKSA ŞÜPHELİ Mİ? ID2020 projesi ve çiplerle beyin kontrolü

A -
A +
Doç. Dr. Ali Murat KIRIK
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi
murat.kirik@marmara.edu.tr
 
Koronavirüsle birlikte dijital dünyaya dair çok farklı tahminler ve komplo teorileri ortaya atılmaktadır. Bu noktada Microsoft'un kurucusu Bill Gates’in liderlik ettiği ID2020 projesi de tartışılmaktadır. Proje ile amaçlanan şey, evrendeki her bir insana dijital kimlik vermek olarak ifade edilmektedir.
 
 
Yeni koronavirüs olarak bilinen COVID-19, dünya çapında yüz binlerce vaka ve binlerce ölümle ciddi bir global bulaşıcı salgın durumuna gelmiştir. Bu salgın özellikle toplumsal hayatta birçok değişikliğe sebep olmuştur. Dünya tamamen dijital bir düzene doğru evrilmeye başlamıştır. Elbette bu dönüşümün pozitif ve negatif boyutlarından bahsedebilmek mümkündür.
Koronavirüsle birlikte dijital dünyaya dair çok farklı tahminler ve komplo teorileri de ortaya atılmaktadır. Bu noktada Microsoft'un kurucusu ve dünyanın sayılı zenginlerinden biri olan Bill Gates’in ismi ön plana çıkmaktadır. Yaptığı tahminlerin birçoğu gerçekleşen Gates, bundan yaklaşık 5 sene evvel gerçekleştirdiği TED konuşmasında dünyada yaşanabilecek salgınlarla alakalı detaylar paylaşmış, aşı araştırmaları gibi birçok mevzuda acil eylem planı önermiştir. Yıllar önce yapmış olduğu “Dünya, savaş için hazırlandığı ciddiyetle pandemi için hazırlanmalı” açıklamasıyla dikkatleri üzerine çeken 67 yaşındaki iş adamı, son günlerde de her 20 yılda bir koronavirüs benzeri bir salgın ile karşılaşabileceğimiz yorumunda bulundu. Gates ve eşi, koronavirüsle mücadele içinse 100 milyon dolarlık bir bağış yaptı.
 
ID2020 PROJESİYLE NELER AMAÇLANIYOR?
 
Bu noktada Bill Gates’in liderlik ettiği ID2020 projesi de gündeme geldi. Microsoft’un bu projesi ile amaçlanan şey, evrendeki her bir insana dijital kimlik vermek, fertlerin “dijital kimlik” haklarını almak olarak ifade edilmektedir. Dijital kimliği bir hak ve gereklilik olarak sunan projede blockchain temelli ilk dijital kimlik tanıtılmıştır. Blockchain, en basit ifadeyle, herhangi bir tek varlığa ait olmayan bir bilgisayar kümesi tarafından yönetilen, zaman damgalı bir dizi veri kaydıdır. Bu veri bloklarının her biri şifreleme ilkeleri kullanılarak sabitlenir ve birbirine bağlanır. Günümüzde dünya genelinde büyük bir belirsizliğe sebebiyet veren koronavirüs pandemisinin bu projeye dolaylı yollardan destek olması birtakım soru işaretlerini beraberinde getirmektedir. Kurucu ortakları arasında Accenture, Aşı İttifakı Gavi, Rockefeller Vakfı, Microsoft ve IDEO’nun yer aldığı ID2020 projesinde, hiçbir hükûmet, şirket veya kurumun günümüzde yaşanan bu sorunu tek başına çözemeyeceği ifade edilmektedir. Dijital kimliğin gelecekteki seyrini belirlemenin ve ilgili riskleri yönetmenin, sürekli iş birliği ve küresel ortaklık gerektiren bir problem olduğu belirtilmektedir. ID2020 projesine göre; “Tek kullanımlık vaka projelerine geçici yatırımlar dönüştürücü etki oluşturmak için yeterli olmayacaktır. Teşviklerin yeniden düzenlenmesi için fon akışının değiştirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle ittifak ortakları, dijital kimliği bütünsel olarak, bir kişinin hayatı boyunca çeşitli faydalar, hizmetler ve kullanım durumları için bir platform olarak gören programlara yatırım yapmak için fon toplamaktadır.” Ancak blockchain teknolojisiyle oluşturulan dijital kimliğin güvenliği ve gizliliği korurken, bununla birlikte kişilerin her noktadan takip edilmesine sebep olacağı da ifade edilmektedir.
İddialara göre ID2020 projesi çerçevesinde dijital kimlik çipler eşliğinde kullanıcılara verilecek, tanımlanan kimlikler öncelikle çiplere yerleştirilecek ve aşılarını düzenli bir şekilde olanlar her türlü hizmetten, uygulamadan yararlanabilecektir. Olmayanlar ise birçok hizmetten yararlanamayacaktır. İşte tam da ID2020 projesinin konuşulduğu bir dönemde koronavirüs pandemisinin patlak vermesi akıllarda soru işaretleri ve derin endişeler oluşturmuştur. İnsanların kendilerine çip taktırma fikri en başta menfi gibi görünse de fertlerin hayatlarına devam edeceği ve hastalıklarla mücadele edebileceği fikriler bu teknolojiyi cazip kılabilecektir. Beyin çipinin amacı elektrik sinyallerin iletiminde hücrelere yardımcı olmak ve beynin ilgili bölgelerinde hareketliliği tespit ederek doğru sinyal kodunun nasıl olması gerektiğini anında tahmin etmektir. Son yirmi yıldır sinirbilimciler sessizce BrainGate adında, insan aklını bilgisayarlara kablosuz olarak bağlayan ve sadece dünya sahnesine ulaşan devrim niteliğinde bir teknoloji inşa ediyorlar. Çiplerle birlikte artık şimdi şahsi bağımsızlığımız hakkında daha derin sorular sormaya başlamamız gerektiği görülmektedir. Beyin bilgisayar arayüzlerinin imkânları hem heyecan verici hem de korkutucudur. Örneğin, başkalarıyla düşünce yoluyla iletişim kurma kabiliyeti heyecan vericidir, ancak başkalarına zihninizi okuma yeteneği vermek ürkütücüdür. Bir ışık anahtarını kontrol etmek ya da bir kişinin aklındaki bir arabayı kullanmak heyecan vericidir; başkalarının zihninizi kontrol etme potansiyeli ise korkutucudur. Bizi daha akıllı hâle getirmek için yapay zekâyı kullanmak harika olurdu; bizden çok daha zeki ve daha güçlü büyüyebilecek yapay zekâ oluşturmak ise kâbustur! Kısacası beynin hacklenmesi de ihtimaller arasında yer almaktadır.
 
YENİ DÜNYA DÜZENİ
 
Bu kontekste İsrailli tarihçi ve yazar Yuval Noah Harari’nin koronavirüs sonrası olacak yeni dünya düzenine dair görüşleri hatırlamakta fayda vardır. İnsanlığın büyük bir kriz içinde olduğunu öne süren Harari, salgını durdurmak için bütün popülasyonların belirli yönergelere uyması gerektiğini savunmaktadır. Bugün insanlık tarihinde ilk defa, teknolojinin herkesi her zaman izlemeyi mümkün kıldığını dile getiren Harari, salgının durdurulması için devletlerin vatandaşları takip etmesi ve kurallara uymayanları cezalandırması gerektiğini iddia etmiştir. Nitekim günümüzde kameralarla ve aplikasyonlarla denetleme ve gözetim işlemi gerçekleşmektedir.
Dijital çağa girdiğimiz şu günlerde hayatımızdaki etkisini yoğun bir şekilde hissettiren  'büyük veri' özellikle sağlık alanında olumlu değişimlere imkân tanısa da, buzdağının görünmeyen bir yüzü de bulunmaktadır. Bu durumu kısaca “dijital kölelik” olarak değerlendirmek mümkündür. Gözetim ve denetimin dijital köleliği tetikleyeceği ve insanların millî değerlerini kaybederek tek dünya vatandaşlığına evrileceği de ihtimaller arasında yer almaktadır. Acaba mahremiyetin kayboluşu ve her ortamda meydana gelebilecek takiple birlikte fertler nereye doğru ilerleyecek? Bunu zaman gösterecek...
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.