Bencillik

A -
A +
Dedektif Dik, davanın içinden çıkamıyordu. Şehir, ağzına kadar leblebi dolmuştu!.. Karışık kuru yemiş tabaklarından çerezler yok oluyor, geriye sadece bir sürü leblebi kalıyordu. Halk panik içindeydi. Bu fıstıklar, bademler, fındıklar nereye gidiyordu? Neler oluyordu? İpucu bulmak için girdiği gece kulübünde üç dut kurusu karşılığında garsonu konuşturdu. "Vurma abi, yapma! Bu işin kompedanı o! O'na sor; Soslumısır Suat'a!" diyordu.
Yağmurda köpekler sanki daha bir acıyla uluyordu. Şehrin arka sokaklarından birinde buldu o'nu. "Soslumısır Suat sen misin?" diye sordu. Çürük dişlerinin arasından sırıtarak cevapladı: "Çerez var yer misin?"
Dedektif Dik, başıyla 'hayır' işareti yaparak; "Neden? Anlat! bilmek istiyorumm!" dedi.
“Bak dedektif, insanoğlu kuru fasulyenin etini, çileğin irisini, eriğin dirisini kendine ayıklayıp yeme dürtüsüyle doğar..." diye başladı: 
"Kimileri kendini eğitir, kimileriyse 'bana ne be!' der, dalar. İşte dalanlar götürüyor o çerezleri. Bu işe yıllarımızı verdik dedektif. Hedef kutsal; karışık çerezin içindeki dört beş çeşitten sadece birine saldırarak neslini tüketmek! Damak zevki icabında... Ben soslu mısır seçerim, saniyesinde tüketirim. Hiç utanmam olmaz, ruhun duymaz! Ancak öncelik her daim Antep fıstığınındır. Sonra kuru yemiş hiyerarşisi, lezzet/fiyat paritesi gözetilir. Badem ikincidir. Bana göre 'şanslı' millete göre 'yüzsüz' eller bunları hemen bulacaktır. Arkadan hemen yine eser miktardaki soslu mısır ve fındık tüketilir. Biraz daha fazla serpiştirilmiş tuzlu fıstıkla avunulduktan sonra, tabağa yapılan sortilerle son numuneler araklanır. Kabak çekirdeği, leblebi, nohut vb. anlamsız türevler başkalarına bırakılır... Daha çocuklukta Antep fıstığı kabuklarını, iki üç çekirdek fıstık kabuğu arasına saklamakla mesleğe girilir. Tecrübe kazandıkça tercih edilen çerez, misal fındık, avuç içinde biriktirilebilinir. Antep fıstıklarını aramak yetmez, bi de ağzı açık olanını bulmak gerekir ki bu da üst seviyede yetenek gerektirir! Bu yol tuzaklarla dolu dedektif! Diğer vatandaşlara hak tanınmadığı gerekçesiyle durumu kınım kınım kınayan da var, burnumuza leblebi sokmak isteyen de, önümüze çekirdek koyup hedef şaşırtmayı deneyen de. Ama yemezler! Tecrübeli bir öğütücü, asla ve asla kâsede kalan son taneleri yemez. Bilir ki; o son kapalı Antep fıstığıymış, ısırılmayacak sertlikteki leblebiymiş ortamdaki herkesin ağzına bir kere değmiştir. Ha bazen de, son yenen fıstığın acı çıkması hadisesi gelişir ki, bu da belki 'ilahi adalet'tir..."

Ni­nem diyor ki: Bencilliğin gözü perdelidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.