Pazar hikâyesi

A -
A +
Vakti zamanında bir balıkçı kasabası vardı... Gün doğarken kadınlar, çocuklar eşlerini denize dualarla uğurluyorlar. Çünkü tutulacak balıklar onların geçim kaynağı... 
Sert rüzgâr yelkenleri dolduruyor, gemiler ufukta kayboluyor. Balıkçılar için gün bereketli geçiyor. Ancak akşam dönerken şiddetli bir fırtına çıkıyor...
Fırtına öyle büyük ki, göz gözü görmüyor...
Kadınlar, çocuklar sahile koşuyorlar dua etmeye başlıyorlar. Gözlerde yaş, kalplerde endişe var... O sırada kasabanın en tepesinde bulunan bir evin yandığı görülüyor. Kadınlar ve çocuklar yangını söndürmek için tepeye koşuyor. Ama nafile...
Fırtına alevleri öyle azdırmış ki, kimse yanına yaklaşamıyor. Endişe ve acı ikiye katlanıyor...
Bu sırada sahildeki bir çocuk;
-Gemiler dönüyor, gemiler dönüyor! diye bağırıyor. Herkes sahile koşuyor. Acının yerini mutluluk alıyor. Bu kez gözler sevinçten yaşarıyor...  Gemiler yanaşıp, balıkçılar indiğinde bir sevinç yumağı yaşanıyor. Herkes birbirine sarılıyor. Ancak evi yanan kadın üzgün. Kocasına tepeyi gösteriyor; 
-Aman Allah’ım, mahvolduk! Evimiz, içindeki her şeyle birlikte yangında kül oldu! diyor...
Adam tepeye bakıyor... Gülerek;
-İyi ki o ev yandı, diyor. Kadının şaşkın bakışları arasında devam ediyor;
-Fırtınada yolumuzu kaybetmiştik. Yanan kulübemizin ışığı sayesinde bütün tekneler yolunu buldu ve sağ salim limana döndük!..
Gökyüzü çok bulutlandığı zamanlarda bile aslında güneş bir yerlerdedir...


Ninem diyor ki; Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.