Daldım gitti...

A -
A +
Yorgunluk, yetersiz uyku bol stres… İşte size mis gibi bir dalgın bulanık zihin ortamı. Hemen hemen hepimiz yaşadığı anahtarı unutma, gözlük gözdeyken etrafta arama, sigarayı tersten yakma, cep telefonuyla konuşurken "telefonum nerde" diye etrafa bakma vakaları… Dalgınlık öyle bir insani durumdur ki; sebepleri daima haklı, sonuçları daima beklenmedik ve komik.
Ben çok sık yaparım, kardeşime yazdığım “O ne biçim ceket beaağ, düdük gibi olmuş affedersin. Kalıbından utan!” mesajını genel müdüre yollamışlığım, minibüsten inerken şoföre "hadi görüşürüz" demişliğim, mağazada deneme kabinine girip aynada kendi yansımamı görünce “pardon” deyip panikle geri çıkmışlığım, Taksim’in göbeğinde umumi tuvaletten paçalar kıvrık bir şekilde çıkıp öylece gezmişliğim vardır. Piii, nassı utandım şimdi… Diğerleri mi? Yok yok, ‘bir arkadaşım’ ekolünden devam edelim; yüz kişiye sorduk dalgınlıkla neler yaptıklarını ve işte cevapları;
-“Telefonunuzu alabilir miyim?” diyen kişiye çıkarıp cep telefonunu uzatmak.
-Arkadaşla vitrinlere bakarken dalıp gitmek, kopmak, dönüşte tanımadığın birinin koluna girmek.
-Yanındaki kişinin kulaklıkla telefonda konuştuğunu fark etmeyip sorduğu sorulara cevap vermeye çalışmak, olayı anca kızın “Ben seni sonra arayayım mı?” deyip telefonu kapattığında anlamak.
-Yağ kızmış mı diye bakmak için işaret parmağını daldırmak.
-Girilen restoranda önden giren arkadaş “Selamün aleyküm” dediğinde, arkadan “aleykümselam” demek.
-Tuvaletin kapısını tıklayana "kim o?" diye cevap vermek.
-Park hâlindeki aracın aynasına, ağaca, duvara çarpıp özür dilemek.
-“Nereye gidiyoruz?” diye soran taksiciye “Eveee…” diye cevap vermek.
-Gözü ovalamak istediğinde gözlük camına yumruk atmak.
-Antep fıstığının kabuğunu açıp içini kül tablasına kabuğu ağza atmak.
-Çay yaparken çayı demliğe koyacağına kaynamış suya koymak...
-Müşteri hizmetleriyle konuştuktan sonra kapatırken “öptüm” demek. Şu an hislerimi anlatmak için hazır hissetmiyorum…
-Ütü yaparken deli gibi kaşınan diğer kolu ütüyü tutan elle kaşımak. (ütüyü bırakmadan)
-Pencere açık sanıp kafayı camdan uzatmaya çalışmak ve kafayı cama bi güzel geçirmek.
-Çok ciddi bir toplantıda "zorlayacağım şartları" diyecekken "şorlayacağım zartları" diyerek o güne dek biriktirilen tüm karizma yapıcı aktivitelerin anlamını yitirmesi.
-Sahilde yürürken bir kızın samimi olduğu arkadaşına "Piştt yakışıklı" diye bağırması ve benim üzerime alınıp dönüp bakmam. Gülen kıza “Ne var? Hem güzelim hem yakışıklıyım? O çocuktan bile hem de!” tavrı takınmak.
-Doğum gününüzü kutlayan birine "Senin de canım" demek, onun da teşekkür etmesi.
-Odada giyinmeye çalışırken ev halkından birinin kapıyı tıklatmasına “Doluuuuuğ!” diye ciyaklamak.
Amaan, ne var? Hepimizin dalgınlıkları oluyor. ‘Yorgun argın, biraz dalgın, bir de dargınım her şeye...’ modundan çıkalım, yeter ki hayata geç kalacak kadar dalgın olmayalım… 
 
 
Ninem diyor ki; İnsan beşer, kuldur şaşar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.