Kim olduğumu biliyor musun?

A -
A +
Bazen kim olduğunun bilinmemesi avantajdır;
Üniversitenin büyük amfisinde  yüzlerce kişinin katıldığı bir imtihan... Süre iki saat. Profesör son derece sert ve sürenin esnetilmesine imkân yok. Bütün talebeler harıl harıl kâğıt dolduruyorlar. Ama birisi ağırdan gidiyor. Biraz düşünüyor biraz yazıyor. Derken süre doluyor. "Getirin kâğıtları çocuklar" diyor profesör ve herkes bitirebildiği kadarıyla kâğıdını getirip masanın üzerine koyuyor. Veren çıkıyor, veren çıkıyor, masanın üzerindeki kâğıtlar birikiyor. Sınıfta hiç talebe kalmıyor. Bir kişi  hâriç. Bizim ağırdan giden talebe istifini bozmadan yazmaya devam ediyor.
Böylece biraz daha zaman geçtikten sonra, bizimki kalkıp kürsüye gidiyor ve kâğıdını bir sonraki ders için hazırlıklarını tamamlamakta olan profesöre uzatıyor. Profesör kızarak; ”Çok geç kaldın. Artık senin kâğıdını alamam... Bizimki ters ters bakıyor: “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”
-Yoo, aslında bilmiyorum. Ne olacak?
-İyi öyleyse, diyor bizimki ve yığılı duran imtihan kâğıtlarının bir kısmını kaldırıyor ve araya kendi kâğıdını koyup  tekrar düzeltiyor. Sonra da “İyi günler hocam” deyip profesörün şaşkın bakışları arasında yürüyüp gidiyor...
Bir dönem kaybolmuştu ve fakat “Sen benim kim olduğumu biliyor musun" lafı geri döndü. Önüne gelen kendini bir ayrıcalıklı halt sanıyor. Önüne gelen kuralların ona uygulanmasına karşı çıkarak hava attığını sanıyor. Öncelik, özellik, iltimas istiyor... İsmini, cismini, mevkiini o da yoksa çevresini kullanarak haklı haksız, yerli yersiz isteklerini yerine getirtiyor... Oysaki ‘hiç’ olmak en kıymetlisi en önemlisi...
Nasreddin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “hiç kimseyim.”
Dudak bükülüp önemsenmediğini görünce,
sormuş Hoca: “Sen kimsin?”
“Mutasarrıf”ım demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasreddin Hoca.
“Herhâlde vali olurum” diye cevaplamış adam…
“Daha sonra?..” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha, daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp “Hiiiç” demiş.
“Daha ne diye kabarıyorsun be adam?” diye bağırmış Hoca, “Ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım!..”

Ninem diyor ki; Ete bakma, çula bakma, içindeki cana bak.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.