Hint dizileri

A -
A +
 
Baştan dost ve müttefik Hindistan halkını tenzih ediyorum lakin bezdim! Pandemi sebebiyle yaklaşık iki aydır evdeyim. Ninemden sebep günde üç öğün maruz kalarak Hint dizisi zehirlenmesi yaşıyorum. Tamam edepli, sonunda hep iyilerin kazandığı, büyüklere saygılı, kaynana koca evlilik temalı, bol düğünlü, renkli pullu boncuklu, aile bağları kamu spotu da… Kaçırılmalar, zehirlemeler, bitmeyen adaklar mabetler, bir şeyler olsa da dans etsek diye pusuda bekleyenler, ezik esas kız içimi şişirdi. “Bu yavrucak çok çekti…” diye dövünen nineme annem de eşlik ediyor ve beynimde titrek sesli bir kadının biteviye nakaratı yankılanıyor; “Bidaai bidaaiiiiiiii, reet yeh kişi haiii”
Artık canıma yetti; ılık bir Delhi rüzgârı esti; veee benim kafa gitti! Çektim çıkardım güneşliği, sardım doladım ahanda oldu binlerce rupilik bir sari. Taktım takıştırdım, utanmasam avizeyi komple kulağıma asacaktım, attım dışarı kendimi. Acil ihtiyaçlar için aman yanlış anlaşılmasın. Pide kuyruğundayım, herkes bana bakıyor; kıskandılar tabii bilmez miyim!.. Sıra bana geldiğinde Karadenizli, oruçlu ve ‘aksi’ fırıncıya en otoriter ses tonumla; “Gopi gelinn, iki pide ver!” dedim. Maskesinin ardından “Biri karakolu arasın, sıkıntı çıkartacağım!” der gibi baktı. “Bir kayınvalidenin görevi, gelinini iyi eğitmektir!” diye haykırdım ve çıktım…
Eczanedeyim, arkamdakileri bekletmemek için hızlıca şifremi söyleyip maskelerimi istedim. Eczacı “Kimliğinizi alayım” dedi. Kimlik mi? Ne kimliği? “Beeen, Vasundraaa Rajvanjjj! Zengin, güçlü ve katı yürekli Kokila’nın eltisi, Ranjjvanjjj ailesinin tek gelini!” Sessizlik… Herkese zoom. Kalfa; “İyi de abla sen evli değilsin ki!” Neöğğ?! Şimşek efektiyle şoke oluyoruz. Zbamm!! Eczacının, benim, kalfanın, kuyruktakilerin, herkesin gözlerine yakın çekim… Tekrar şimşek efekti! “Sarini yırtarım senin!” diyebilirdim. Ve fakat sülaleyi salona toplamış, salağa anlatır gibi tane tane söyledim;
“Beni aşağıladın! Beni ve ailemi küçük düşürdün! Ve sen, sen evlisin de ne? Pragya gibisin; elli kere evden kovdular hâlâ koca peşindesin!” Gözleri fal taşı gibi açılmış bir güruhu arkamda bırakırken tehdit etmeyi de ihmal etmedim; “ Mumbai çocuğuyuz kızım biz! Kapattırıcam burayı!!” Aslında sabretmeliydim, madem başroldeki kız benim; geri zekâlı seviyesinde iyi kalpli olmalı idim. Amaaan, boş verdim ve markete girdim.
Malum zengin, kibirli, bir o kadar da yakışıklı adama âşık olmak gerekiyor. Bakındım göremedim. Sonra gözüm ona takıldı, uzun uzun sessiz sessiz bakıştık... Yeni çıkmış, en sevdiğim; fahiş fiyatıyla kayısı... Ahah saçlarım da uçuşmaya başladı. Ama iftara az kaldı hemen kasaya varmalı. Uzunca bekleyiş sonrası tam sepeti boşaltacağım “Kasa kapandı, diğerlerine geçin” dedi kasiyer. Hem de aile servetinden üç gram fazla alacak diye kaynını çekemeyen yenge edasıyla. O garip kafa sallama hareketinden yapıp tuvalet kâğıtlarının arkasına saklandım ve gözlerimi belerterek entrikamı sesli düşünmeye başladım; “Kötü muamele görsem de kalıp mücadele edeceğim! İntikamım acı olacak Bigicibukiki, İndarjit, Şlok ya da her kimsen! Reyonundaki tüm dondurma kaplarına salça doldurup müşterilerinin de tıpkı benim buzdolabında yaşadığım hayal kırıklığını yaşamasını sağlayacağım!” Görevli birkaç kez; “Hannfendi iyi misiniz?” diye sordu, “hoy hoy kuçune kuçune ho ho yoreki moreki” şarkısı, eller çapraz neşrettiğim dans figürleri eşliğinde dışarı atıldım…
Tamam tamam iyiyim, belki zamanla severim, a dur bi dakka dizi başlıyor burada keseyim…
 
Ninem diyor ki; Kır atın yanında duran, ya huyundan ya suyundan.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.