Dört göz bir evlat için

A -
A +
Anne babası, her yaz oğullarını büyükannesinin yanına gönderirken trende ona eşlik edip bir sonraki gün aynı trenle eve dönerlerdi. Biraz büyüdüğünde çocuk anne ve babasına dedi ki: “Artık büyüdüm, bu yıl büyükannemin yanına tek başıma gitmeyi denesem, ne dersiniz?”
Kısa bir istişarenin ardından anne baba fikir birliğine vardı. Onu bu sefer tek başına yollayacaklardı. İstasyon platformunda uğurlarken vagonun penceresinden son tembihlerini yapıyorlardı. Çocuk biraz heyecanlı biraz da usanmış hâlde aynı cümleyi tekrarlamaya devam etti: “Evet, biliyorum, biliyorum, yüzlerce kez söylediniz!..”
Tren kalkmak üzereydi ki babası: “Oğlum olur ya; kendini rahatsız ve yalnız hissedersen ya da korkarsan bu senin için…” diyerek oğlunun cebine bir şey koydu. Tren hareket etmiş hayli de yol almıştı. Çocuk artık tek başınaydı; etrafında yabancı insanlar birbirleriyle itişip kakışıyor, gülüyor, kompartımana girip çıkıyorlardı.
Kondüktör çocuğun biletine bakarken, sert bir tavırla neden yalnız yolculuk yaptığını sordu, “Tek başına seni kurtlar kapar” diye alaycı bir espriyle kahkaha attı, bir yorum yaptı, birisi ona acır gibi baktı. Onu işaret edip fısıldayanlar oldu… Çocuk birden, kendini çok huzursuz hissetti, rahatsızlığı her bakışla daha da arttı. Başını önüne eğdi, koltuğun köşesinde âdeta büzüştü ve gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı. İşte o anda babasının cebine bir şey koyduğunu hatırladı. Titreyen elleriyle, el yordamıyla o küçük kâğıt parçasını buldu ve açtı. Kâğıtta şunlar yazılıydı:
“Oğlum, biz son vagondayız…”
Çocukların uçmasına izin vermeliyiz, onlara güvendiğimizi göstermeliyiz ama onlar hayatı göğüsleyene kadar da son vagonda olmalıyız…

Ninem diyor ki: Ağaç, meyveyi olana kadar büyütür.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.