G.Saray ve profesyonellik

A -
A +

Şu bizim spor medyasını nasıl bilirsiniz? Size bir dip not vereyim... Stadyumların en kıymetli yerleri medya tribünleridir... En kıymetlisi, protokol mü, hayır... Bazı maçlar vardır ki, bizim tribün, protokolü de sollar... Herkes bizim tribünde olmak için can atar. Burada bir itirafta bulunalım... Ne zaman ki bu tribün formalı ve kaşkollu yorumcularla dolmaya başladı, o günden beri bizim meslekte erozyon yaşanır oldu. *** Bu nereden çıktı, demeyin... Bu iddiayı doğrulayacak yüzlerce örneği burada bir çırpıda sayabilirim. Ama maksat medyadaki erozyon değil... Burada vurgulamak istediğim şey şu; gerçeğin görmezlikten gelinmesi... Futbol markasının dar bir çerçeveye sıkıştırılmak istenmesi ve bizim medyanın bu hale seyirci kalışı... Bir örnek vereyim... Antalya'da geleneksel hale gelen bir Efes Cup Turnuvası var... Bildiğim kadarıyla 55 ülke televizyonu bu turnuvadaki maçları yayınlıyor... Ama böyle bir turnuvada Türkiye'nin en önemli kulüplerinden biri olan F.Bahçe yok. Peki neden? "Organizasyonu Saadettin Saran yaptığı için F.Bahçe bu turnuvaya katılmıyor. Çünkü Saran'la başkan Aziz Yıldırım'ın arası limoni!" diyenleri duyar gibiyim... Sizce, sporun içinde böyle bir mazeret olabilir mi? Olursa, böyle bir düşünce için - profesyonelce - denebilir mi? Maalesef, bizim spor medyası bu konuyu tartışmaya bile gerek görmedi, geçelim. *** Bir dönem spor medyası F.Bahçeli yorumculardan geçilmezdi. O yorumcuların işi, vizyon, proje, verimlilik, başarı üstüne fikir fırtınası estirmek olması gerekirken onlar; hem isimleri ve resimleri tartışarak F.Bahçe'ye zaman kaybettirdiler hem de gelişmesine engel oldular. Neyse ki, bu yanlış dönem de zaman içinde yerini pozitif bir eleştirmenliğe bıraktı. Fakat... F.Bahçeli yorumcuların bıraktığı yerden bu defa "Al eline kalemi yaz aklına geleni" misali G.Saraylılar başladı... G.Saray, Özhan Canaydın başkan, futbolcular, teknik adam ve sarı - kırmızı adına her ne varsa, hepsini kötü göstermeyi marifet sayan bu yorumculara göre; iyi ve güzel hiçbir şey yoktu. G.Saray iflas etmişti... Artık düzelmesi çok zordu... G.Saray küçülmeli ve kendine o küçüklük içinde yeni bir hedef belirlemeliydi. Bu kara mizah tarzındaki yorumlara sadece acı bir tebessüm gösterdim. Çünkü, Türk futbolunun önemli lokomotiflerinden biri olan G.Saray'ı çok iyi tanıdıklarını zanneden bu bilmişler, aslında büyük yanılgı içindeydiler... Çatısı altında hapsoldukları cam fanuslardaki klimalardan beyinlerine yeterince oksijen gitmediği için G.Saray gerçeğini iyi hesap edemiyorlardı. G.Saray'ı Avrupa'ya taşıyan temel yapılanmanın ilk mimarı Jupp Derwall'in sürekli vurguladığı şu sözü bile unutmuşlardı; "Kazanan takımın oyuncuları olmak!.." Şu günlerde Antalya'da Efes Cup Turnuvası'nda mücadele eden G.Saray da Borissia Dortmund'u 5-3 yenerken bana bu mana önemli ipuçları verdi. Maçın birinci yarısındaki oyunları sanki, bütün olumsuzluklara karşı "Biz profesyoneliz" diye verilen bir cevap gibiydi. G.Saraylı oyuncuları bu profesyonelliklerinden dolayı Türk futbolu adına yürekten kutlarım...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.