Hangisi kazanır?

A -
A +
  En çok muhatap olduğum soru; “Son maçta şahlanan iki takımdan derbiyi hangisi kazanır, Beşiktaş mı, Fenerbahçe mi?”  Bir cevap vereceğim vermesine de bizim Ömer Faruk Ünal tahminlere de tahmincilere de itibar etmez, “Müneccim misin Hocam?” diye bozulur. Halbuki; uzmanı elmayı, armudu, kayısıyı çiçeğinden tanır olmasını beklemez. Neyse maç öncesi iki takımı tartıya çıkaralım ve “ne vaziyetteler?” birlikte bakalım.   Beşiktaş’ın en büyük derdi!   Üç haftadır yazıyorum “Beşiktaş’ın en büyük problemi disiplin” diye. Nitekim Sergen Hoca, 3-2 kazanılan Başakşehir maçından sonra bu tezimizi doğrular nitelikte bir itirafla destekledi görüşümü.  Teşekkürler Hocam. İşte o açıklama: “Üçüncü golden sonra maçın daha kolay olacağını düşünürken bazı arkadaşların laubali tavırları oyunu bu noktaya getirdi.”  Anlayana sivri sinek saz,  anlamayana davul zurna çalacak değil ya! Hoca’nın tavrı mı, net “Bu formayı hak eden giyecek” diyor hem de Fenerbahçe derbisi öncesi.  Zira papuç pahalı; 3-0 öne geçtiğin maçta bile 10 kişi kalmış rakipten 2 gol yiyorsan sebebi sadece savunma zaafiyeti değil, “disiplin”!  Kontrol şart...   Kilit adam Atiba’yı ayakta alkışlıyorum   Beşiktaş’ın kilit adamı istikrar sembolü Atiba’dan başkası değil. Kim demiş “Futbolcunun yaşı önemli” diye? Geçin... İnsanın içinde oynama isteği yoksa ve yüreğinden giydiği formanın hakkını vermek geçmiyorsa futbolcunun genç ya da yaşlı olmasın ne önemi var? Otuz yedi yaşındaki Kanadalı Yıldız, bu sözü tekzip edercesibe “Dikey limit”i zorlayan müthiş performansı ile anatomi ve fizik kurallarını hiçe sayan bir tırmanış sergiliyor. Bravo! Hem de futbolculuğun baharındaki gibi diri, istekli, hırslı ve son ana kadar mücadelenin içinde kalarak.  Beşiktaş’ın baş gediklisi emektar Atiba’nın gençlere rol model olacak bu muazzam performansını ayakta alkışlıyorum.  Adım gibi eminim ki bu kalite derbiye de damgasını vuracaktır.      Utku, babasının oğlu!    Vefası, fedakârlığı ve kendisine ihtiyaç duyulduğu anda “Ben hazırım” diyen o yürekli çıkışın sahibi Utku beni etkiledi.  Tıpkı şartların ne olduğunu düşünmeksizin takımının başarısı için sorumluluktan kaçınmayan babası Semih Yuvakuran gibi.  Aferin Utku... İğne ile çıktığın maçta Neuer tarzı kurtarışlarınla kaleci Ersin’in yokluğunu aratmadığın gibi Beşiktaş’ı yeniden zirve yarışına ortak ettiğin ve de taraflı tarafsız herkesin saygısını kazandığın için.  Başarı önemli ancak unutma ki, “Bir çiçekle bahar gelmiyor.” Sürdürebilir başarı için çalışmaktan geri durma ve bil ki doğru atılan bir adım toprağa dikilen fidan gibidir, zaman içerisinde gelişir, büyür ve efsaneleşir.  Mücadeleden yılma, teslim aldığın kaleye sahip çık. Gelecek; plânlı çalışıp, onu beklemesini bilenlerindir.   Eksikliği hissedilecek    Sergen Yalçın, Başakşehir maçında oyuncu görevlerinde devrim gibi bir farka imza attı, Dorukhan’ı sağ bek oynatarak.  Ne var ki hocasının verdiği görevi kusursuz yerine getiren bu futbolcu sarı kart cezalısı durumuna düştü ve önümüzdeki derbide yer alamayacak.  Bu Beşiktaş için yeri doldurulamayacak bir eksiklik, Fenerbahçe için ise büyük avantaj.    Larin adı gibi duygulu   O, Beşiktaş’ın maestrosu...  Kim mi, futbolu adı gibi duygulu ama oyunu gösteriye çeviren sanatsal kabiliyetini mantıklı koşuları, isabetli paslarla destekleyen, sahada Beşiktaş’ın gol yükünü çeken ve lider gibi duran büyük karekter Cyle Larin’den söz ediyorum.  Kanadalı oyuncu müthiş sezgisi ve güçlü fiziği ile Fenerbahçe’yi bu maçta en az Aboubakar ve Atiba kadar zorlayacaktır, diye düşünüyorum. O’nu kim mi durdurur?   Fenerbahçe’nin asıl rakibi!   Henüz Erol Bulut’un sihirli dokunuşu tam anlamıyla meyvesini vermedi.  Şu an sistem oyunu üzerine takım iskeletini kurup, tam olarak belirleyememiş olan Fenerbahçe henüz üçüncü viteste yol alıyor. Haliyle ancak potansiyelinin yüzde 50’si kadar oynuyor. Buna rağmen dönem itibarıyla son yılların en iyi performansını sergiliyor ama hâlâ çok eksik. Diyeceksiniz ki, “Nasıl eksik, meyvesini neden veremesin? Fenerbahçe, Ankara’da gol oldu yağdı ya.” Doğru gol oldu yağdı yağmasına da hangi takıma karşı ve o oyun bu derbiye, Beşiktaş’tan üç puan almaya yeter mi?” Doğrusu Fenerbahçe adına bu hususta çok ümit var değilim. Nitekim Erol Bulut da “Beklentileri yükseltmeyelim” ifadesiyle aynı noktaya işaret ediyor. Neden?  Sebebi yukarıda anlatmaya çalıştığım şey... Yani; Beşiktaş’tan çok Fenerbahçe’nin en büyük rakibinin yine kendisi olması.  Ne demek istediğimi saha içine bakarsanız daha iyi anlarsınız.    Düğümü Ozan çözer!   Kadro zengin, beklenti yüksek, rekabet güç yerine belirsizlik ve kaosu davet ediyorsa bir takımda o bollukta oyuncular arasında seçim yapmak da karar vermek de kolay değil. Nitekim derbi öncesi bir tartışma başladı, “Ozan Tufan mı, Mert Hakan mı, hangisi ilk on bir başlamalı?” diye.  Ne anlamsız bir tartışma formunun zirvesinde olan bu iki futbolcu neden bir arada oynayamasın, günümüz futbolunda oyuncular mevkilerinde çakılı mı oynuyor, hayır!  Modern futbol joker özellikli ve de oyun geçişlerine yatkın  oyuncuları tercih ediyor. Şimdi gelelim esasa... Biraz önce Erol Bulut’un sihirli dokunuşundan söz etmiştim.  O dokunuşların en önemlisi Ozan Tufan’a tanıdığı hürriyet. Hatırlayın Galatasaray derbisinde Ozan’ın üstlendiği stratejik rolü; geriden oyun kurmaya çalışan Marcao’yu nasıl kilitlediğini?  İnancım o ki o maçta Marcao’yu kilitleyerek öne çıkan Ozan Tufan bu bu defa Larin’i kontrol altına alarak derbinin belirleyeni olur? Çünkü Ozan’ın en büyük avantajı kendisi sıkılmış bir limon posası kenara atıldığında onu küllerinden doğuran ve Fenerbahçe’ye dönüşünü sağlayan eski hocası Sergen Yalçın’ın bütün taktik surlarını ve hamlelerini biliyor olması.  
Günün sözüİnsan ne olacağını merak ediyorsa ne yaptığına bakmalı.   
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.