Kral çıplak

A -
A +
Futbolda alışkanlıklar ve tecrübe önemli... O sebepledir ki, Avrupa'nın B.Münih, Real Madrid, Barcelona, Milan, Manchester United, Liverpool gibi köklü kulüpleri günü kurtarmaktan çok orta ve uzun vadeli başarılara odaklanırlar... 
Bizde öyle mi, kişiye özel yapboz anlayışı geçerli. İstikrarın, gelecek planlarının ne önemi var, günü kurtaralım yeter... Tatmin olduğumuz şeye bak... Maalesef anlayış bu… 
 
Artık bu zihniyet değişmeli... 
 
"Zor dostum zor* dediğinizi işitir gibiyim ama öyle olmamalı.
Söyleyin bu köhne anlayış ile nereye vardı futbolumuz? 
Dillere pelesenk olarak nakarat belli, "Yönetim istifa!"
Kaç TFF Başkanı, yönetimi, MHK ve ekibi, kaç kulüp başkanı ve her kulüpte kaç teknik adam değişti biliyor musunuz, inanın ben saymayı unutttum. Peki ne değişti, hiç muhasebesini yaptınız mı?
 
Ne kazandık ne kaybettik?
 
Milli liglerin kurulduğu 1959'dan bugüne "Ne kazandık, ne kaybettik" diye bir muhasebe yapacak olsak sonuç, sıfıra sıfır elde var sıfırdır.
Her defasında duvara toslayan fotoğraf, tam bir müflis tüccar profili... Yakışıyor mu, bu bize?
 
Bir tek Galatasaray!
 
Tamam Galatasaray, UEFA ve Süper Kupa ile bir dönem Avrupa'da bayrağı zirveye dikti ama ya sonrası, hüsran üstüne hüsran! 
Niye daha iyisi başarılamaz! Niye en iyisi bizimfutbolumuz olmaz biri çıkıp söylesin. 
 
Para bol laf da bol
 
Fakir ülke miyiz, hayır değil, zenginiz... En azından bütçe yapası olarak Avrupa'nın 6. büyük ekonomisini üretiyoruz... En büyük övünç kaynağımız bu. 
Sözün özü para bol ama laf da bol... Bunca bolluk içinde Türk futbolu neden bugüne kadar sürdürülebilir başarıya imza atamadı. Neden, Almanya'nın, İtalya'nın, Fransa'nın, İngiltere'nin, İspanya'nın, Rusya'nın şampiyon olduğu Avrupa ülkeleri arasına Türkiye neden giremedi? Neden giremez, hiç düşündünüz mü?
 
 
GÜNÜN SÖZÜ
“Mazeret anlatma mazeret dinleme!
Yoksa ömrün mazeret aramakla geçer!”
HINCAL ULUÇ
 
Hedef, 2022 Katar
  
Vizyon yok... Strateji yok... Plan yok, program yok... Hedef yok... Yaşanmışlıklardan ders almak yok... Ne mi var, bol bol dedikodu, 'O gitsin, bu gelsin' yani adamcılık… Yakışıyor mu bize değirmen gibi insan, imkan ve fırsat öğütmek… Onca değeri posaya çevirmek. 
Hal bu ki, ilk emir…
"Uygun adım marş.*
Öyle değil mi Şenol Güneş Hocam?
Peki, medyası, taraftarı, yöneticisi ile biz ne yapıyoruz…
İkinci komuta uyup, insan kaynağını, finans gücünü hayseye harcayarak Yerinde say! emrine uyuyoruz. Yazık!
 
 
Teşekkürler Başakşehir
 
Başakşehir öyle mi, hayır!   
PSG maçı ile bu gece Avrupa serüvenini noktalayacak olan Şampiyonlar Ligi'ndeki temsilcimiz Başakşehir bu kulvarda elinden gelenin fazlasını yaptı... Başta kulüp başkanı Göksel Gümüşdağ olmak üzere Yönetim Kurulu üyeleri, Okan Buruk'un şahsında bütün teknik heyet ve kulüp çalışanlarına başımızı eğdirmedikleri için yürekten teşekkür ediyorum. 
Neden mi bu teşekkür, nedeni basit.
Bir kulüp düşünün yarı final ve final oynamış asırlık devler arasında tarihi ancak bir elin parmaklarıyla ölçülebilsin... Bütçesi mi, bu büyüklerin bütçesi okyanus ise Başakşehirinki ancak dere ya da ırmak olabilir. 
Söyleyin bu yapıdaki bir kulüp bu devlere karşı ne yapabilirdi, kurtlar sofrasındaki kuzu olmaktan başka... 
Hayır, Başakşehir ilk kez katıldığı UEFA Şampiyonlar Ligi'nde, kuzu olmaktan çok dafa fazlasını yaptı. Bir üst tura çıkamasa da, bizi gururlandıran performansa imza attı. Bir kerecik de olsa Manchester United gibi bir devi yendi... Leipzig'i yenemese de bir maçta üç gol atabildi. Bünyesinden yetiştirdiği İrfan Can Kahveci ile adını Şampiyonlar Ligi'nde haftanın on birine yazdırdı, yetmez mi?
Yetmez! 
Başakşehir'den artık bu tecrübenin üstüne koyarak Devler Ligi'ne katılımı ve kalıcı başarıyı alışkanlığa dönüştürecek  hamleleri yapması. 
Haydi Başakşehir daha iyisi, daha anlamlısını başar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.