Terim’i ötekileştiren hakikat!

A -
A +
Dünyaya bakıp bakıp hayıflanıyoruz!  Neden onlar yükselirken biz sürekli patinaj yapıyoruz, diye? Neden onlar, sembolleri efsaneleştirip baş tacı yaparken biz ayaklar altına almaktan mutlu oluyoruz, diye? Bu ve benzer sorular uykularımı kaçırıyor. ...Ve; istiyorum ki en iyisi biz olalım.  Tam bu noktada Süper Ligimizin en tecrübelisi olarak bir Fatih Terim hayal ediyorum, sahaya atlamayan, hakeme sallamayan, belli yerlere göndermeler yapmayan, futbol öğretileri ve başarılarıyla büyüyen, büyüdükçe mütevazılığı kimseye bırakmayan herkesin saygıyla önünde düğme ilikleyeceği bir Fatih Terim.  Öyle ki onun kariyerine, futbol bilgisine, tecrübesine, insan sevgisine uygun düşecek ve ülke futbolumuz için her manada örnek olabilecek; “İşte Fatih Hoca işte Türk futbolu” diye gururla takdim edeceğimiz bir Terim profili, bu.  Mümkün değil mi? Çok şey mi istiyorum yoksa?  Kendi aranızda fısıldaşmayı bırakın,  “Rol model, Alex Ferguson mu”,  dediniz, geçiniz... Bu kafa ile Ferguson’un gölgesine dahi yaklaşamayız!  “Onda olup da bizde olmayan ne” diye merak ediyorsanız, derin ve ayrıntılı düşünün.  Başarı; sadece saha sonuçlarından mı ibaret? Yoksa o sonuçları doğuran ortam, kültür, sektör, saha içi ve saha dışı davranışlardan mı?  Söyleyin, futbolumuzdaki birçok ilke imza atan, saha başarılarıyla bizi yurt içi ve dışında gururlandıran Fatih Terim’i “en başarılı teknik adamlar” kategorisinde büyütmeyen hakikat ne?  Kariyeri mi? Terim’in kulüp teknik direktörü olarak kariyerinde eksik olan şey ne?  Lig mi, kupa mı, yoksa Avrupa mı? “Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu” dediğinizi duyar gibiyim.  Evet, doğru...  Peki Teknik Direktör olarak Galatasaray ile devler liginde dünya devi Real Madrid’i yendiği halde neden kazanamadı o büyük kupayı Hoca, sizce?  Sebep; Hoca’nın kendi yetersizliği mi, futbol kalitesi mi, oyuncu havuzu mu yoksa ne?  Hayır tek başına bunların hiçbiri değil asıl sebep. O halde ne mi?  Doğru cevap; başarıyı hazmedemeyen “Ben olmayacaksam o da olmasın” mantığındaki örümcek kafalı; insanların sığ düşüncedelerinde saklı.  ...Ki; birbirinin varlığından güç alacak rekabet ortamının güzelliğini fark edemez o sakat zihniyet.  Toplam kalitenin önemini kavramamış, nalıncı keseri gibi her şeyi kendine yontar o dar görüşlü renk körleri.  Oysa asıl hakikat şu ki; rekorları geliştiren kendini aşan elitlerin yarışıdır. Var mı itirazı olan?   Neden bir Kloppo’muz olmadı!   İmreniyorum, hayranlıkla takip ediyorum... Kimi mi, anlayışı, işleyişi ve başarıyı. Adı; Jürgen Norbert Klopp, son olarak Premier Lig ekiplerinden Liverpool’u Şampiyonlar Ligi şampiyonu yapan Alman teknik adamdan söz ediyorum.  Henüz 53 yaşında ve istikrar sembolü, gittiği hiçbir kulüpte 7 yıldan aşağı çalışmadı.  Sonuç; başarı bir günde kazanılmıyor, istikrar şart.  Bizde öyle mi? Klop, oyunun iki yönünü de bilir,  çünkü futbolculuğunda hem savunma oynadı hem de forvette...  Belki de onu farklı yapan bu. Teknik adam olarak; amatör olarak başladığı FC Mainz'ı 2004'te ilk kez Bundesliga’ya taşıdı.  Havaya girmek, federasyonla, hakemle, medya ile kapışmak yerine işine odaklandı, Dortmund ile 2011 ve 2012'de Bundesliga şampiyonu oldu. Yetinmedi, daha fazlasını istedi; Alman futbolunun en önemlisi olan Almanya Kupası'nı da kazanarak sezonu çifte şampiyonluk ile tamamladı.  “Hedefler bitmez” dedi bir sonraki sezon Dortmund ile Şampiyonlar Ligi finali oynadı.  O da kesmedi; şimdi baş antrenör olarak Liverpool’u başarıdan başarıya taşıyor, 2019'da Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu ve 2020'de İngiltere şampiyonu olarak FIFA, onu yılın teknik direktörü olarak taçlandırdı. Sahi bizim neden bir Kloppo’muz olmadı?   Al birini vur ötekine!   Başarı için özeleştiri şart ama kolay mı bunu yapabilmek? Büyüklerimden öğrendiğim şey şu; “İnsanın özeleştiri yapabilmesi için üç şeye ihtiyacı var; cesaret, akıl ve dürüstlük!” Takdir sizin.  Sonuçta bunu yapabilenler kalıcı başarılara imza atıyor Jürgen Klop gibi. Yapamayanlar da leyleğin ömrünü laklakla geçirmesi gibi bütün enerjisini boşa harcıyor, ömür tüketiyor. Böylece hem kendi hem de camiası kaybediyor. Yazık! Yalın gerçek bu iken söyleyin, bizde teknik adamlarımızdan hangisi kendini boy aynasına çıkarıyor, hangisi gerçeklerle yüzleşecek özeleştirisini yapıyor?  Keşke, toplam kalite, uluslararası rekabette güçlenip, büyük zaferlere imza atmak adına “Hepsi” diyebilseydim ama ne gezer! Bizdekiler kaybedilen her maç sonrası “Hata bende” diyecekleri yerde kendi dışındakileri suçlamayı marifet sayıyorlar! Ayıp. Niye, “suç samur kürk olsa kimse üzerine giymek istemezmiş” de ondan. Bizim anlı şanlı teknik adamlarımız, kaybettiren gerçekleri kabullenip doğru maç analizi, scout, oyun planı, taktik, stratejiyi analiz edeceklerine yenilgiyi hakeme, MHK’ya, TFF’ye ve medyaya fatura ediyor da bir arpa boyu yol alamıyoruz. 
  POLEMİK
Hangisi doğru? Teknik adamlar futbol adına doğruları seslendirmek için konuşmalı mı yoksa susmalı mı?    NERDE KALDI STANDART  Oyun kuralları herkes için aynı... Maç farklı olsa da pozisyon benzer, hareket aynı lakin hakemlerin benzer pozisyonlara verdikleri kararları farklı.Nerede kaldı standart?
  GÜNÜN SÖZÜ   Ölümsüz olmak ya da gönüllerde taht kurabilmek için yarın geç olabilir. Dikkat! Fırsat elde iken iyi düşün iyi yaşa ki; senden geriye güzellikler kalsın.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.