Osmanlıda damat seçimi...

A -
A +

Gelibolulu Süleyman Efendi'nin torunu Abdurrahman bin Muhammed, bir Osmanlı Şeyhülislamının damadı idi. "Mecma’ul-enhür" adındaki (Mülteka şerhi) kitabı, "Damat" ismi ile meşhurdur. 1668 senesinde vefat etti.

Merhum H. Hilmi Hocamız, "Damadın hikâyesi"ni şöyle anlatmışlardı:            Abdurrahman bin Muhammed hazretleri; ana-babası, küçükken vefat etmiş olup Edirnekapı’nın dışında iki odalı bir bağ evinde yaşıyordu... Medresede talebe iken, karlı bir kış gecesi mum ışığında, evinde ders çalışıyordu. O gece  kapısı çalındı. Besmeleyle açtı ve genç bir kızın beklediğini gördü. Ona, "Efendim, evimizde yangın çıktı. Kaçarken yolumu kaybettim, evimi bulamadım. Bir ışık gördüm. Sığınmak için buraya geldim. Dışarısı çok soğuk.. Beni bu gece misafir alır mısınız?" dedi. Peki deyip, içeri aldı. Yandaki odayı gösterdi. Kendisi yine ders çalışmaya devam etti... Aradan biraz zaman geçince, kız endişeye kapıldı. Acaba bu genç kendisine ne yapacaktı? Merak edip kapı aralığından baktı. Talebe ders çalışırken, arada bir elini mum alevine tutuyor, yanınca geri çekiyordu. Bu hâl sabaha kadar devam etti...
Sabah olunca kız evine gitti. Ailesi perişandı. Kızının geceyi nerede geçirdiğini sordu. “Bütün gece seni aradık” dediler. Kız da, “Evimizin yolunu kaybedince, Edirnekapı civarında şehre uzak bir yerde bir ışık gördüm. İki odalı bir kulübeydi. Oraya sığındım. Bir genç ders çalışıyormuş, beni içeri aldı” dedi. Babası şaşkına döndü. "Kızım ne diyorsun sen? Yalnız yaşayan bir gencin evinde nasıl kalabildin?" deyince kız, “Baba korkma, benim yüzüme bile bakmadı. Beni öbür odaya geçirdi. Sabaha kadar ders çalıştı. Bir ara kapı aralığından baktım, dersine ara verip yanan mumda parmağını yakıyordu. Sabaha kadar buna devam etti” dedi.
Bu, bir Osmanlı şeyhülislamının kızıydı. İki asker gönderip, genci makamına getirtti ve ona, “Dün gece benim kızım yolunu kaybetmiş, sizin eve misafir olmuş, doğru mu?” diye sordu. Genç de, “Evet efendim doğrudur” dedi. “Ders çalışırken ara verip, arada bir parmağını muma tutup yakmışsın, sonra elini çekip derse devam etmişsin. Bu hâl sabaha kadar devam etmiş. Neden ara sıra parmağını yaktın?" diye sorunca, genç cevabında; “Efendim, ders çalışırken şeytan vesvese verdi. Ben de, eğer şeytana uyarsan, yarın vücudunun tamamı yanacak. 'Şimdi sadece parmağının acısına dayanamıyorsun. Bütün vücudun yanınca nasıl dayanacaksın' dedim ve parmağımı sabaha kadar muma tuttum... Kızınızın yüzüne bile bakmadım” dedi...
Kızına, namaz kılan ve haram işlemeyen bir damat arayan şeyhülislam da, “Artık benim damadımsın, kızımı sana verdim. Her türlü tahsil masrafların da bana aittir” deyip, seçimini yapmıştı. İşte daha sonra, bu gencin yazdığı çok kıymetli bir fıkıh kitabı, hep "Damat" olarak bilindi...

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.