Günah işlemekten çok korkmalıdır!..

A -
A +

İmanın sahih ve makbul olmasının şartları -9-

 

Günah işlemek, Allahü teâlânın gazâbına sebep olur. Azâb-ı ilâhî günahlar içinde saklıdır. Allahü teâlâ pek kuvvetli, herkese galip ve intikam alıcıdır. Yüz bin sene ibâdet eden makbul bir kulunu, bir günah için, sonsuz olarak reddedebilir ve hiçbir şeyden çekinmez. Bunu Kur'ân-ı kerîm bildiriyor ve iki yüz bin sene itaat eden İblîsin [şeytan], kibirlenip, secde etmediği için, ebedî melun olduğunu, haber veriyor. Yeryüzünde halifesi olan Âdem aleyhisselâmın oğlu Kâbil’i, bir adam öldürdüğü için, ebedî tart eyledi... Kârûn, Mûsâ aleyhisselâmın akrabası idi. Mûsâ "aleyhisselâm" buna hayır dua edip ve kimya ilmini öğretip, o kadar zengin olmuştu ki, yalnız hazinelerinin, anahtarlarını kırk katır taşırdı. Birkaç kuruş zekât vermediği için, bütün, malı ile birlikte yer altına sokuldu...
Sa’lebe, sahâbe arasında çok zâhid idi. Çok İbâdet ederdi. Câmiden çıkmazdı. Bir kere sözünde durmadığı için, Sahâbîlîk şerefine kavuşamadı, imansız gitti. Peygamber efendimize "sallallahü aleyhi ve sellem" onun için duâ etmemesi emrolundu... Allahü teâlâ, bunlar gibi daha nice kimselerden, bir günah sebebi ile, böyle intikam almıştır...
           ***
Evliyanın büyüklerinden, kerâmetler sâhibi Ali Bekkâ’nın “rahmetullahi aleyh” sâlih bir arkadaşı vardı. Birlikte Bağdat'tan bir yolculuğa çıkmışlardı. Gidecekleri yer ile Bağdat'ın arası yürümekle bir senelik yol idi. Onlar, kerâmetleri ile bir senelik yolu bir saatte almışlardı. Bu arkadaşı ona “Ben, falan vakitte, falan memlekette öleceğim. O zaman yanımda bulun!” diyerek vasiyet etmişti. ''Bekkâ'' çok ağlayan kimseye denir. Kendisi bunun sebebini şöyle anlatmıştır:
-Arkadaşımın söylediği vakit gelince yanına gittim. Hayatının son anlarını yaşıyor ve can çekişiyordu. Yönünü doğu tarafına dönmüştü, Tutup kıbleye çevirdim. Bu arada gözlerini açıp bana “Hiç uğraşma ben bu tarafa dönmüş olarak öleceğim” dedi. Hıristiyan ruhbanlarının söylediği küfür olan, imânı gideren sözler söylemeye başladı. Nihayet, imânsız olarak öldü… Ölüsünü kaldırıp oradaki bir kiliseye götürdük. Bir de gördük ki, kilisede bir kalabalık toplanmış, önlerinde yatan bir cenazenin etrafında duruyorlardı. “Nedir bu hâl?” dediğimizde, onlar dediler ki; “Bizim meşhur bir ruhbanımız vardı, yüz sene yaşadı. Bugün öldü. Fakat Müslüman olarak öldü.'' Biz onlara dedik ki: “Bizim elimizdeki cenâze de Müslüman idi, son nefesinde Hırıstiyan olarak öldü. Siz bunu alın. O, Müslüman olarak ölenin cenazesini de bize verin…” Onlar da kabul etti. Biz o Müslüman olanın cenazesini alıp, yıkadık, kefenledik. Müslüman mezarlığına defnettik. Onlar da öbürünü alıp Hrıstiyân mezarlığına defnettiler…
Allahü teâlâdan, son nefesimizde îmân ile gitmeyi nasip etmesini dileriz...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.