Peygamberimizi sevmeli ve ona saygı göstermelidir...

A -
A +
Peygamber efendimizden, gayrimüslimlerin ağzıyla, sıradan bir insan gibi bahsetmek, bir Müslümana yakışmaz. Edebe riayet etmek, ihlâsla bahsetmek gerekir.
 
Edep ve nezaket medeniyeti -26-
Müslüman olmanın ilk temel şartı, Allahü teâlâya  ve onun kulu ve son Peygamberi olan Muhammed aleyhisselâma inanmak, ikisini  de sevmek ve Onlara saygı göstermektir. Âlemlerin efendisi olan  iki cihan güneşi Muhammed aleyhisselâma   karşı edepli olmak, İslâmın bir emridir. Bütün makamların, hâllerin, kerametlerin hepsi Peygamber efendimize tâbi olmaya bağlıdır. Eshâb-ı kirâm bu bağlılığın ve kemâlin zirvesindeydiler. Çünkü onlar Resûlullah ile beraberdiler. Onlardan sonra gelen bütün evliya zâtlar, Resûlullah efendimizin hâlleriyle hâllendikleri için kemâle erdiler. Peygamber efendimize tâbi olmayan, yani Onun bildirdiği itikattan, imandan ayrılan, Onun bildirdiği edeplere riayet etmeyen hiç kimse velî olamaz. Bir kimse, Peygamber efendimize ne kadar benzerse, ne kadar uyarsa, o derece kâmil bir insan olur.
Allahü teâlâ Kur’an-ı kerîmde, kurtulmak için Resûlullah’a tâbi olmanın şart olduğunu bildiriyor. O hâlde Ona uymayan, nasıl Allah’ın sevgili kulu olur? Bunun için, yetmiş iki bidat fırkasından hiçbir veli gelmemiştir, gelemez de... Çünkü yol kapalıdır. Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadında olanlar içinde de, takvası en çok olanlar, yani haramdan en çok sakınanlar, ahlâkı en güzel, en cömert olanlar, Resûlullah efendimize en çok benzeyenler, kendilerine bildirilse de bildirilmese de, kavunun-karpuzun güneşin karşısında olgunlaşması gibi kemâle ererler.
Peygamberimizi sevip, Onun ahlâkı ile ahlaklananlar çok sevilir. Resûlullahın çok sevilmesi demek de, Allahü teâlânın çok sevilmesi demektir. Peygamber efendimiz, (Beni Rabbim terbiye etti) buyuruyor. (Rab) kelimesinin (ilâh) manası olduğu gibi, terbiye eden, yetiştiren mânâsı da vardır. Yani Peygamber efendimiz, (Beni terbiye eden, Allah’tır. Benim her hareketim, Rabbimin arzusu istikâmetindedir) diyor. Allahü teâlâ, Necm sûresi 3. âyet-i kerîmesinde Peygamber efendimiz için, (O kendinden söylemez, vahyedileni söyler) buyuruluyor.
İmâm-ı Mâlik hazretleri, ne zaman Peygamber efendimizden bir hadîs-i şerîf nakledecek olsa, önce gusül abdesti alıp çamaşırlarını değiştirir, sonra kürsüye çıkardı. Temiz sarığıyla, temiz elbisesiyle, kürsünün iki tarafına sımsıkı tutunur, (Kâle Resûlullah…) yani (Resûlullah buyurdu ki...) diye söze başlayınca zangır zangır titrer, ancak sakinleştikten sonra hadîs-i şerîfi söyleyebilirdi.
İşte Peygamber efendimizden, gayrimüslimlerin ağzıyla, sıradan bir insan gibi bahsetmek, bir Müslümana yakışmaz. Edebe riayet etmek, ihlâsla bahsetmek gerekir. Peygamberimizi anlamayan, tanımayan zaten Müslüman olamaz, çünkü İslamiyet Ona gelmiştir. Onun hayatı, sözleri İslâmiyetin ta kendisidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.