Sosyal medya canavarı!..

A -
A +
Tehlike büyük!.. Ne akla ne izana ne vicdana sığmayan haberlerle sarsılıyoruz. Meseleyi delinin biri bir iş yapmış diyerek yok sayamaz, yakayı sıyıramayız.
Adana’da bir genç YouTube’da daha çok izlenmek ve ünlü olmak için sokak ortasında direğe bağladığı arkadaşını para karşılığında dövdürüp kafasında yumurta kırdırmış. Olaya tepki gösterip genci bağlardan kurtarmaya çalışan vatandaşlara da “Benim YouTube kanalım var, bu şekilde videolar çekip eğleniyoruz…” demiş.
Arkadaşını (!) böylesine aşağılayarak ruhunda onarılmaz bir yara açan bu şizofren tipler nasıl türüyor?
Bu endişe verici durum üzerimize yalan haber ve kışkırtmalar ile çöreklenen “siber sömürgeciliğin” sonucudur. Geleneksel sömürgecilikte emperyal güçler sömürmek için insan ve çıkarılan zengin ham maddeleri zor kullanarak ülkesine taşıyordu. Dijital sömürgecilikte insanlar yerlerinden edilmiyor saniyede bilmem kaç terabayt veri salarak zihnen yağmalıyorlar.
Sömürgecilerin işgal araçları zaman geçtikçe farklı olsa da maksatları aynı. Kurdukları ‘Blog’ları “Gönüllü Köleliğin” yemi olarak kullanıyorlar. Toplumdaki çürüme Marmara Denizi’ni berbat eden müsilaj (deniz salyası) gibi yukarı vurdu. Sanayi atıklarını denize dökerek bu hâle getirenlerin de kendilerine göre gerekçeleri var. Onlar da denizi bağlayıp tepesinden pislik döküyor.
Asıl önemli olan, insanlar için önemli bir haber ve bilgi alma, bilgi yayma aracı olarak kullanılması gerekirken kontrolden çıkan bu çılgınlığın bizi götürdüğü yer neresi?
40 üniversitede yapılan araştırma sonuçlarına göre öğrencilerin yüzde 31’i sosyal medya bağımlısı.
Zihinsel manipülasyonlar, telkin ve kışkırtmalarla yürütülen linç itibarsızlaştırma ve saldırılar dönüp eve ve sokağa iniyor. Hayatımıza köprü altına bırakır gibi yeni bir insan tipi bırakıyorlar “zorba, barbar, ruhsuz, bencil kültürel ve ahlâkî bakımdan tefessüh etmiş çürümüş tipler…” 
Sosyal medya bağımlılığı “gönüllü köleliktir”. Klasik sömürgecilikte mekânı kontrol ediyorlardı, dijital sömürgecilikte insanların zihnini kontrol ediyor ve efendi konumuna geliyorlar.
Burada hayatın medyatikleşmesi diye bir şey var. Özellikle genç kuşakların duyarlılıklarının yok olmasına yol açıyor. Dolayısıyla, bu şiddeti çoğaltıyor. Sanal dünyada yaşayan bir insan mekânı yitiriyor kendi küçücük dünyasında yaşıyor hayatı unutuyor. Kendi küçük dünyasında hayata girmeye çalışıyor ama aslında dünyadan kopuyor. Küçük hapishanesinde Narsistleşiyor, bireyselleştikçe de ruhsuzlaşıyor ve yalnızlaşıyor.
Dünyamızı küçültüp karartmayalım çünkü insan tabiatı gereği hepimizin içinde bulunduğu dünya yönümüzü belirler…
Çare, ekran süresini sınırlayarak bizi telefona köle eden uygulamalardan kurtulmak. Takip ettiğimiz grupların sayısını azaltmak. Bilgiyi, ilgiyi ve haberi gazete, dergi, seminer, konferans, kahvehane sohbetleri, ev ve dost ziyaretleri ile sosyal ortamlardan almak.
Bir bağımlılıktan kurtulmanın en iyi yolu ona hiç başlamamaktır. Ama eğer bulaştıysa en kestirme yol onu faydalı bir alışkanlıkla takas etmektir. Uzmanlar sanal dünyada insanların uzak mesafelere kaçtığını belirterek “Nereye gidersen git kendinizden kaçamazsınız onun için işe kendinizi sevmekle başlayın…” diyorlar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.