Doğalgazda 12 milyar dolar kaybediyoruz

A -
A +
Türkiye'nin doğalgaz serüveni 1984 yılında Turgut Özal ile başladı. Rusya'dan (o yıllarda SSCB) 1986 yılında yapılan gaz alım anlaşmasını diğer ülkeler izleyerek doğalgazda büyük ithalatçı ülkeler arasına katılmış olduk.
Son verilere baktığımızda doğalgaz ithalatımızın 47 milyar metreküp olduğunu görüyoruz. İthalatımızın yaklaşık 27 milyarlık (%57'si) kısmını Rusya üzerinden gerçekleştiriyoruz. Rusya'nın ardından İran 8,5 milyar metreküp (%18'si) ile ikinci sırada yer alıyor.
Diğer ithal edilen ülkeler ise Cezayir (4,1 milyar), Azerbaycan (3,4 milyar) ve Nijerya (1,3 milyar) gelmektedir. Türkiye, 2006 yılında 30,2 milyar metreküp doğalgaz ithal ederken 2013 yılında 47 milyar metreküp doğalgaz ithal eder noktaya gelmiştir.
2013 yılında enerji ithalatına 56 milyar dolar döviz ödemek zorunda kalan Türkiye, bu paranın 30 milyar dolarını petrol faturası olarak ödemiştir. Ki petrol ithalatı 2012 yılına göre yüzde 5 düşerek 18,5 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Doğalgaz faturası ise yaklaşık 26 milyar dolar ile petrolden sonraki en büyük ithalat kalemini oluşturmuştur.
Enerjide dış bağımlılığı nerede ise yüzde 95'i aşan ülkemiz, son on yılda bu dış bağımlılığa ödediği fatura tam 385 milyar dolara ulaşmıştır. Hem dış ticaret ve hem de cari açığın nerede ise tamamını enerji ithalatının oluşturduğu görülmektedir. Bu nedenle enerji faturasının düşürülmesi aynı zamanda ekonomide dış açığın ve yabancı sermaye bağımlılığının da bitirilmesi demek oluyor.
Türkiye 2010'dan 2013 sonuna kadar tam dört yılda 234 milyar dolar cari açık vererek yabancı sermaye ihtiyacında sürdürülemez bir noktaya geldiğini göstermiş oldu. Ve 2012 yılında bu konuda daha ciddi ve önemli adımlar atılmaya başlandı.
Enerji açığı konusunda nükleer enerjiyi gündemine alan Türkiye, Sinop ve Akkuyu nükleer santralleri ile enerji faturasında yılda 7,2 milyar dolar tasarruf eder duruma gelecek. Nükleer enerji neden önemli? Çünkü doğalgaz ithalatının yüzde 75'i sanayi ve elektrik üretiminde kullanılıyor.
2012 doğalgaz tüketim tablosuna baktığımızda:Toplam ithalat: 45.2 milyar metreküpElektrik üretimine giden kısım: 21,6 metreküpSanayi ve diğer kullanım: 14,7 milyar metreküpHanelerin ısınma tüketimi: 8,9 milyar metreküp
Türkiye 2013 yılında ise enerji faturasında bu sefer ikinci ve daha büyük adımı Irak pazarına yönelerek attı. Bugünlerde herkesin gündemini meşgul eden Irak Petrollerinin Türkiye üzerinden dünya pazarlarına açılması olmasına rağmen asıl büyük kapı Irak gazı.
Türkiye Irak petrol akışından şimdilik sadece yüzde 1 pay alacak görülmesine karşılık Irak gazında durum çok daha farklı.
Irak gazı neden önemli? Çünkü hemen Türkiye'nin yanı başında. Çıkarılması ve ulaşımı çok ucuz ve Türkiye gibi bir büyük pazarın hemen dibinde. Doğal olarak Türkiye Irak gazını çok daha uygun fiyatlara alma imkanına sahip.
Doğalgazda anlaşmalar uluslararası sözleşmeler gereği açıklanamıyor. Ama Türkiye'nin Irak gazı için ödeyeceği fatura bin metreküp için 180-250 dolar arası olacağı hesaplanıyor. Bu fiyat Rus ve İran doğalgaz fiyatının yarısından da daha düşük oluyor.
Irak gazı 2016 yılında ilk sevkiyata başlayıp (10 milyar metreküp) ve 2018 yılında 20 milyar metreküp olması bekleniyor. Bu anlaşmanın yürümesi halinde olacakları sıralayalım:
Rusya ve İran gaz fiyatlarını mecburen çok ciddi oranda indirmek zorunda kalacaklar. Türkiye'nin gaz fiyatının bin metreküpte 250 doların altında olması bekleniyor. Bunun anlamı bugün doğalgaza ödediğimiz yıllık 26 milyar dolarlık faturanın 15 milyar doların altına gerilemesi oluyor. Yani nükleer santraller ile yılda 7,2 milyar dolar ithalat faturasını düşürmeyi planlayan Türkiye Irak gazı ile yılda 11-12 milyar dolar daha ithalat faturasını azaltmış olacak. Böylece yabancı sermaye veya döviz ihtiyacı iki büyük proje devreye girdiğinde yılda 20 milyar dolar daha azalmış olacak.
Fakat Irak gazı ile asıl beklenen olumlu senaryo ucuz enerji ile sanayi sektörünün rekabet avantajı olacaktır. Ucuz enerji ile artacak bir sanayi üretimi ve kalkınma hamlesi Türkiye'ye yeni bir kapı açacaktır. Bölgede çözüm sürecini de kalıcı kılacak olan bu projenin en önemli güvencesi de yine çözüm sürecinin sürmesi ve bölgede silahlı çatışmanın bir daha olmamasıdır.
17 Aralık operasyonu ile Türkiye aslında bu ticaretin de hedefe alındığını görüyor. Enerji Bakanlığı'nın baştan aşağıya dinlenmesi ve kritik adımların önceden başka ülkelere servis edilme durumu herkesi tedirgin ediyor. Nitekim aylar öncesinden akması beklenen Irak petrolü Ceyhan'da depolanmasına karşılık hâlâ dünya piyasalarına satılamadı. Operasyonun asıl amacının Irak'ın petrolünden ziyade ucuz Irak gazına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Ucuz gaz Türkiye ve Irak için tam anlamı ile kazan kazan formülünü gösteriyor. Bölgesel kalkınma ve ucuzlayan faturalar ve artan refah ile biten çatışma ortamı. Bu kadar yüksek fayda operasyona değmez mi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.