'Tribünler'in psikolojisi bozuk!

A -
A +

ÇOCUKKEN taraftarı olduğum takımın kadrosunu bir çırpıda sayardım. Maçları kaç kaç bitti, kim gol attı bilirdim. Son birkaç yıla kadar maç da izlerdim. Ama ne zaman tribünde iki takım taraftarı yan yana oturup bir maçı seyredemez oldu, benim de futbola ilgim bitti. Kızımı bir basketbol maçına götürmeye bile cesaretim kalmadı. Ya da taraftarı olduğum takım şampiyon olduğunda elime bayrağımı alıp kutlamaya çıkmaya çekinir oldum. Birbirine hiç yakışmayan iki kavram "spor" ve "şiddet" ayrı anılmaz olunca sanırım pek çok kişi de benim gibi düşünmeye başladı. Peki bunun sonu nereye varacak? Ya okullardaki sınıflararası karşılaşmalara kadar varırsa iş? Spor ve şiddet konusunu bu konuda yayınlanmış 'Şiddet ve Toplum', 'Sporun Sosyolojisi ve Psikolojisi' adlı eserleri de bulunan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Balcıoğlu ile konuştuk. Balcıoğlu'na göre yapılan toplantılar, alınan kararlar tamamen geçici çözümler. Spordaki şiddet olgusu bir 'eğitim ve sağlık' problemi. Problem 'kişilik'te -Çıkan yasalar uygulandığında şiddete geçici çözümler bulunur. Bu tip konulara sosyolojik ve psikolojik açıdan da bakmak gerekir. Suç işleyen, şiddet uygulayan gençlerin kim olduğuna bakılmalı. Maça gidip hiç tanımadığı birini öldüren gence baktığınızda uyuşturucu bağımlısı çıkıyor. Demek ki ortada bir kişilik problemi var. -O zaman kişilik problemiyle beraber sporun algılanışında da bir problem var. Futbol izlemeye gidip hep bir ağızdan küfredenler ne düşünüyorlar? -Futbol için konuşalım. Bunu spor olarak görmüyorlar. Bir yarışma, bir eğlence aracı, güzel vakit geçirme aracı değil bir düşmanlık aracı olarak görüyorlar. Karşı takımın taraftarı kendisi gibi aynı soydan, aynı dinden, aynı ülkeden olduğu halde, hiç tanımadığı insanlara karşı düşmanlık aracı olarak görüyorlar. Bunda iki nokta var: Eğitimsizlik ve bu insanların sağlıklı davranış biçimi geliştirememeleri. Kişiliklerinden kaynaklanan bir sağlık problemi var. Hiç darılmasınlar ama bu şekilde davranan kardeşlerimizin büyük bir çoğunluğu göç eden ailelerin çocukları ve büyük bir kısmının sigara, alkol ve uyuşturucu kullandığını bizim yaptığımız çalışmalar gösteriyor. Meslek sahibi değiller, uyum ve doyum problemi yaşıyorlar. Bu kardeşlerimizin sağlık problemi olduğunu düşünüyorum. Sebep grup psikolojisi -Bu kişilerin maça gitme nedeni ne? -Masum kendi halinde, çoluk çocuğuyla maça gidenleri bunun dışında tutuyorum, ama onlar da bu olaylardan etkileniyor. Seyirciler arasında bu işi profesyonel bir meslek haline getirmiş olanlar var. Mesela bundan bir süre önce bir takımın taraftarları maça giderken Sakarya'da kendi halinde bir vatandaşı bıçaklayarak öldürdüler. Bireyselleşememiş (kararlarını kendisi veremeyen), kişiliği tam olarak gelişmemiş, bir yere ait olmak isteyen kişileri fanatik olarak görüyoruz. Kararlarını kendisi veremediği için birinin emrine girmeleri, yanlışlarına alet olmaları kolay. Taraftar grubu içerisinde kendisini güçlü hissediyor. Birey psikolojisiyle grup psikolojisi farklı. Bireyselleşmiş insanların bile grup içerisinde hareket ettiğinde hata yapma ihtimali çok yüksek. Bireyselleşememiş kişilerdeyse bu daha fazla. Grup halinde hareket edince duygular ön plana geçiyor, muhakeme ortadan kalkıyor. Bir takımın fanatikleri sporu aşıp başka konuları da (etnik, dini, siyasi) gündeme getirip, sporun amacı dışına çıkıp, bu konular üzerinden bağırmaya başladığında taraftarlar birbirine düşman oluyor. Toplantılarda hekim yok? -Şiddet sadece tribünde değil ki. Saha içerisinde de futbolcular arasında şiddet var. - Oyuncularımız karşı takımın oyuncularıyla konuşarak değil, sürekli kavga ederek mücadele ediyor. Futbolcuların çoğu fakir ailelerin çocukları. Çocuklarının futbolcu olup kendini kurtarması hayalini kuruyor anne-babalar. Okumanın alternatifi olmamalı futbol. Hem üniversitede okusun, hem futbol oynasın ideali bu. -Bu eğitim ve ekonomi meselesi. O zaman ne olacak? -Bu iş günlük olarak geliştirilemeyecek. Göç eden aileler isteseler de çocuklarına yetemiyorlar, iyi bir okula gönderemiyorlar. O zaman spor kulüplerinin yöneticilerinin bu ülkede şiddet eğilimi olan, suç işlemeye eğilimli münbit bir toplumun olduğunu düşünmeleri gerekiyor. Devletten beklenenler ayrı, ama her kulübün, yöneticilerin, yazarların, televizyonda konuşanların çok dikkat etmesi gerekiyor. İsim vererek suçlayıcı tarzda konuşulduğunda o kişi bir süre sonra takım taraftarının hedefi haline geliyor, bıçaklıyorlar. Televizyon programı yapanların bir kısmı programı daha fazla izlensin diye tahrik edici, hakaret gibi laflar ediyor ve bu da seyirciyi tetikliyor. Hakem hatasından söz ederken, hakemi öyle bir töhmet altında bırakıyor ki, sanık sandalyesinde oturtup suçlusun diyor, yenilen takımın taraftarının önüne atıyor. Sporda şiddet konusunda bir toplantı yapılıyor. Çok değerli insanlar var, ama aralarında hekim yok, psikolog yok, bu işle ilgilenenler yok. Kendi aralarında konuşuyorlar. Ben diyorum ki şiddet sağlık problemidir. Biri şiddet uyguluyorsa, saldırgansa önce akla hasta mı diye gelmeli. Acaba uyuşturucu etkisiyle mi yaptı? Eğitim şart! -Koca tribün hasta mı diye nasıl bakacağız? -Koca tribünden ziyade şiddeti uygulayan belli bir genç grup, her takımın fanatiği var. Ne deniyor, 'bindirilmiş kıtalar.' Maça alınmayacak diye tespit edilenler mesela. Muhtemelen göç etmiş ailelerin çocuklarıdır, maça girerken bir uyuşturucu kullanıyordur. Bir yandan hukuki tedbirler, emniyet tedbirleri alınacak ama bir yandan da sağlık problemi var mı bu gençlerin diye bakılmalıdır diyorum ben. Bir taraftan da eğitim çalışmaları yapılmalı. Kulüp yöneticilerinin zaman zaman futbolcularla, taraftarlarla bilinçlendirici toplantılar yapmaları gerekir. Bu toplantılara değişik branşlardan mesela hekim, hukukçu, emniyet yetkilileri çağrılarak bilinçlendirilmeleri gerekmektedir. >>> Spor bizde sahada kalmıyor -Ülkemizde eğitimsizlik ve ekonomik nedenlere bağlıyorsunuz problemleri. Dünya kupası finalinde en gelişmiş ülkelerden birinin kaptanının küfür sonrası attığı kafaya da tanık olduk. -Onlar da göç eden ailelerin çocukları. Oralarda da var, ama bizim ülkemizdeki gibi değil, spor sahada kalıyor. Orada rekabet ve düşmanlığı ayırt ediyorlar. Rekabet başka, düşmanlık başka. Rakipsinizdir, sonra el sıkışırsınız. Ülkemizde ise bir şehrin taraftarları diğer şehre giremiyor. 1968-69'da Kayseri-Sivas arasındaki maçta 35-40 kişi ölmüştü. Yakın zamanda İnönü stadında bir genç öldürüldü. Kırk seneden bu yana bir şey değişmedi. Bir takımın taraftarlarını arıyor polis, kama, döner bıçağı, kesici aletler buluyor. Neye lazım bu? Harbe mi gidiyor?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.