'Yasak' sözcüğünü hiç kullanmayacağım

A -
A +

>> Bugüne kadar Milli Eğitime kim telefon etmişse, kim müracaat etmişse hepsine tek tek kendim ulaştım. Her telefon en az 250-300 milyon, devletin telefonunu da kullanmadım çoğunlukla. Dört telefon da bana ait, bir de arabada var beş. Hiçbiri aileme özel değil. Günde 16-17 saat mesai yapıyorum, nerede uyuduğumu bilmiyorum. Eşime istersen ailenin yanına gidebilirsin dedim. 39 yıllık evlilikten sonra ne yapacak beni, varlığımız yeter. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ata Özer, İstanbul Balat'ta doğmuş olsa da; yüksek sesle, heyecanlı konuşması, aklından geçeni söylemesi ve tez canlılığı ile tipik bir Karadenizli aslında. Ömer Balıbey'den sonra bu makama Ata Özer'in atanması, tartışmalar doğurmuştu. Kamuoyu, Ata Özer ismini, müdürü olduğu Şehremini Lisesi'nin basketbolda dünya şampiyonu olmasıyla duymuştu. Oysa spora ilgisi olanlar çok daha eskilerden tanıyor onu. Beşiktaş, Trabzonspor gibi birçok büyük kulüpte futbol oynamış. Hatta 1967'de Trabzonspor'a transfer olurken 90 bin lira ile o günlerin en büyük transfer ücretini almış (kendi deyimiyle doksan tane mor binlik). 7 numaralı forma giyen, sağ açık oynayan Ata Özer, ele avuca sığmayan bir futbolcu olarak biliniyor. 17 yaşında ünlü bir futbolcuyken, müdürünün ricasını kıramayarak öğretmenliğe başlamış. Uzun yıllardır maaşını almayan, kardeşi ve eşinin üstüne kayıtlı üç taksisi bulunan, biri doktor, biri bilgisayar mühendisi iki çocuk babası olan, BMW marka ATA plakalı bir araca binen, futbol maçlarında gözlemcilik yapmayı sürdüren (bugünkü Gençlerbirliği-Ankaragücü maçının gözlemcisi de o), beş cep telefonu kullanan Özer ile okullardaki şiddetten, hedeflerine kadar pek çok şey konuştuk... İlerleme kaydettik * Milli Eğitim Bakanlığının şiddet genelgesinden ve uygulamalardan nasıl bir sonuç bekliyorsunuz? Elimde sihirli değnek yok. Ancak 34 yıllık tecrübeyle iyi bir yere varacağımıza inanıyorum. Bugün Üsküdar'da iki okulu gezdim. Çok kısa süre içerisinde öğrencilerin kılık kıyafetten, sınıftaki davranışlarına, oturup kalkmalarına çok ilerleme kaydettiğini gördüm. Memnuniyetimi onlara hissettirmedim ama içimden 'Ata Özer doğru yoldasın' dedim. Bence en büyük eksiklik bugüne kadar hakim olan 'hamurumuz, hammaddemiz var bunu makineye koyar istediğimiz şekli veririz' anlayışı. Doğru malzememiz var ama onu işlemesini bilen usta lazım. O da eğiticiler, öğretmenler, idareciler, sivil toplum örgütleri, okul aile birliği başkanları ve çevrede bulunan esnaf. Bunlar iyi bir diyalog kurmazsa, ne kadar çırpınırsak çırpınalım mesafe katedemeyiz. Bugüne kadar ben de dahil 'hammaddeyi', çocukları düşünmemişiz. Çocukları şiddete iten unsurların başında sevgi eksikliği ve yönetici vasfının çocuklara yansımasındaki aksaklıklar var. Çocuklara gereken değeri verirsek hepsinin ayrı ayrı hünerleri ortaya çıkacak. Bunu yaparken askeri bir disiplin içerisine asla girmeyeceğim. Yasak sözcüğünü farkında olmadan kullanmamın haricinde hiçbir şekilde kullanmayacağım, tedbirler alacağım. * Bir röportajınızda, 'Bundan sonra Ata kanunları var' diye bir ifade okumuştum. Nedir bu kanunlar? Öyle bir cümlenin sarf edilmesini ben kendime yakıştıramıyorum. Röportajı yapan kişinin yorumu olmuş. Ben 657 sayılı devlet memurları kanununa tabii, Milli Eğitimin emir ve yönetmeliklerine göre icraat yapmak üzere bu makama getirilmiş bir devlet memuruyum. Ama kanunlara ters düşmeyecek şekilde herkes mantığını kullanacak. Çocukları dört duvar arasına kapatmışız, ruhlarını okşayacak araç gereç vermemişiz, kültürel faaliyetlere yönlendirmemişiz, şimdi de kalkmışız 'niye şiddetin içinde yer alıyorsunuz?' diyoruz. Gençleri spora ve kültürel faaliyetlere yönelterek bunu aşacağız. Belediye Başkanımız son bir yılda 120 spor salonu yaptı. Ben sporu sadece futbol olarak algılamıyorum. Bir yıl içerisinde İstanbul'da kulüpleşmeyi 1000'e yaklaştıracağım. Bu çok büyük bir iddia. Şu anda 28-30 kulüp (1-2'ydi bunlar) Gençlik Spor Müdürlüğünün faaliyetlerine katılıyor * Tebdil-i kıyafetle okullara gidiyor musunuz gerçekten? Okullara dün de gittim, yarın da gideceğim. Zaten kendi kendime bir sözüm var, bayramdan sonra burada sadece bir saat oturacağım. Defterlere imzamı atacağım. Çocuklarımız okullarda hangi şartlarda okuyor, okul müdürü onlara neler sunuyor, onları inceleyeceğim. Eleştiriler aldım, 'okul müdürü sıralarla, çocukların kıyafetiyle uğraşır mı?' diye. Uğraşmazsan bu hale gelir. Sandalye korkusu * İstanbul'da okullar güvenli mi? Hayır. Ben net konuşan biriyim, hayır. Çoğu insanlarda sandalyeleri bırakma korkusu var. Sandalye bir gaye değil, bir araç oysa. Beş yılım doluyor diye hiçbir şey yapmayanlar var idarecilerden. Çocukları eğitime sokacağım. Okulun ahırdan farksız olduğunu gözlerimle gördüm ve üstlerine gittim. Üstlerine gitmemden rahatsız olunca, etrafı kullanmaya başladılar. Ben buradan Sayın bakanıma, Valime, İl Başkanıma teşekkür ediyorum. Bugüne kadar bir tek siyasetçi beni zorlamadı, gayri meşru bir şey istemedi. Beş ayda çok güzel şeyler gerçekleşti, sonuçları bir yıl içinde ortaya çıkacak. * Bazı okullarda velilerin bağışlarıyla yapılan ayrıcalıklı sınıflar var. Mevcutları az, araç gereç farklı. Bu konuda neler söyleyeceksiniz? Orada okul müdürümün bilmeyerek yaptığı yanlışlar var. Bağış yapan velinin çocuklarına sınıf yapmış. Veli diyor ki, 'ben bilgisayarı, sırayı, perdeyi aldım diğerleri niye faydalansın, onlar da alsın.' Bu görünüşte doğru, paylaşımda yanlış. Okul müdürü havuz yapmalıydı, bilinçli değil düşünmeden yapmış. Sınıflar mevcut olarak aynı tutulmalıydı. İyi niyetli bir hata. Bana maaş kalmadı * Uzun yıllardır maaşınızı almadığınız, ihtiyacı olan ve başarılı öğrencilere dağıttığınız söyleniyor. Burada da almadınız mı? Almadım değil alamadım, para kalmadı. 73 bin öğretmen, 2.5 milyona yakın öğrenci, 3000'e yakın okul ile 14 milyonluk metropolde, burası her imkana sahip zannedersiniz. Ama ben şoförlerin konuştuğu telefonların paralarını kendim ödüyorum, gelenlere ikram edeceğim çayın, şekerin parasını kendim veriyorum. Çocuklar, aileler geldi, zor durumda ve maaş kalmadı. Bunun için bir kaynak, para yok. 'Daha önce nasılmış?' diyeceksiniz. Ben 24 Temmuz'dan öncesini konuşmuyorum, beş aydır böyle. Topbaş'a tek ziyaret * Kadir Topbaş'la askerlik arkadaşı olmanız çok tartışıldı. Doğru. Ama doğru olmayan bir şey var. Aksi ispat edildiği takdirde bir dakika durmam burada. Milli Eğitim Müdürü olmadan önce Sayın Belediye Başkanının odasına gitmiş, telefonla bir defa görüşmüş değilim. Dünya şampiyonu olduğumuzda ilk defa gittim. Müdürlüğe geldiğimden beri beş ay geçti, Beykoz'da sel felaketinde mağdur olan dört öğretmenim, bir hizmetlim; Şişli'de yangından mağdur olan iki öğretmenime maddi kaynak için gittim, ricada bulundum. Onar milyar maddi destek ve beyaz eşyalardan oluşan malzemeleri aldım. Bunu da ilk defa basınla paylaşıyorum. > Motosiklet hastası * Muhitin tek üniversite mezunuydum. Bir elimle on bin kişi varsa peşime takılır ve 'nereye gidiyoruz' diye sormaz. Hâlâ her gün gidiyorum oraya. * Annemin okuma-yazması yok. Gecekonduda doğdum, simit sattım, ne yapılması gerekiyorsa yaptım. Benim kardeşim 20 yıldır para almayan tek muhtarı Türkiye'nin. * BMW'ye biniyorum doğru, helikoptere de binmem lazım ama ihtiyacım yok. Benim arabamın ATA plakası niçin? kendimi denetletiyorum orada da. * Motosiklet hastasıydım, hâlâ rüyalarıma giriyor... Sürat hastasıydım, iyi kullanırdım. Eşimi çocuğumu alıp Uludağ'a, Edirne'ye, Nevşehir'e götürürdüm motosikletle. * Ben neysem kamuoyu ile paylaştım. Bu yaştan sonra unvanda gözüm yok. Siyaset yapmak, milletvekili olmak gibi bir niyetim olsaydı bunu çok daha önceden yapardım. * Benim velim olan herkes, hakkımda ne söylüyorsa hepsi doğrudur, hiç itiraz etmeyeceğim. Yönetimimdeki hiçbir okula siyaset girmedi, bundan sonra da girmeyecek. * Ben 'okul müdürüne küfretmek serbest' diye bir uygulama başlattım. Nedenini yazın diyerek 15 yıl uyguladım. Bir tek küfür çıkmadı. İyi çocuk yetiştirince küfür de çıkmadı tabii. * 10 Kasım'a kadar telefon konusu sonuçlanacak. Çağın teknolojisi ailelere, devlete, gençlere zarar veriyor. Biz haberleşme özgürlüğünü kısıtlamıyoruz. > 'Toplantılara yeni uygulama getireceğim' "Bugüne kadar pek önem verilmemiş olan okul meclisi başkanlarına, devletin milli birlik ve beraberliğini rencide edici ve siyasi bir konuşma yapmamak üzere her türlü konuşma yapma özgürlüğünü vereceğim. 17 Kasım'dan sonra yapılacak toplantılara öğrenciler rahat olsun diye okul müdürleri katılmayacak. İlçe Milli Eğitim Müdürleri, Okul Aile Birliği Başkanları ve rehber öğretmenler olacak. Çocukların konuşmaları sonucunda elde edilen veriler değerlendirilecek, raporları Bakanlığa sunacağım. Aile Birliği Başkanlarının konuşmalarından çıkan sonuçları da okul müdürlerine aktaracağım."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.