Başlıkları erkekler atıyor

A -
A +

AK Parti kurucularından olan Gazeteci Ayşe Böhürler yine yüksek bir oyla MKYK'ya seçildi. Böhürler kendisini 'partinin "Doğrucu Davut'u" olarak tanımlıyor. Yaptığı televizyon programında da Böhürler doğru bildiğini sonuna kadar savunmasıyla dikkat çekiyor. İlk anda sert bir kadın gibi görünse de, aslında çok rahat gülüyor. Böhürler ve ekibinin yaklaşık dört yıllık bir çalışma sonucu hazırladığı "Duvarların Arkasında" adlı belgesel geçtiğimiz günlerde Kanal 7'de yayınlandı. Belgesel İslam Dünyasında kadına kadınca bir bakışı ortaya koydu. Böhürler bu çalışma sonrasında "kadın artık ezilmeyi kabul etmiyor" diye konuşuyor. Biri üniversite çağında üç çocuk annesi Böhürler'e "Siyaset, gazetecilik, televizyon programcılığı, belgesel çekimleri, sivil toplum örgütü çalışmaları... Bu yoğunlukta üç çocuk. Nasıl oluyor ?" diye sorduğumuzda; "Onu ben de bilmiyorum, çocuklar büyüyor işte" oluyor cevabı.... -Yüksek bir oyla Ali Babacan'ın ardından tekrar AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kuruluna seçildiniz. Bu parti içerisinde Ayşe Böhürler'i başka bir yerde görme isteğini mi işaret ediyor? - Ben öyle okumuyorum. Üçüncü dönem MKYK'ya seçilişim ve daha önce bundan daha yüksek oylarla yer almıştım. Bunu parti içerisinde bir kadına verilen destek diye düşünüyorum. Kimliğimle, tanınır olmanın da etkisi var tabii. Ben parti içerisinde "Doğrucu Davut"um. Doğru bildiğimi, inandığım zeminlerde söyleyen biriyim, statü derdinde olmadan görevimi sürdürüyorum. Statü, makam derdinde olunca doğruyu söylemekten kaçınanlar da olabiliyor bazen. Mevkilerden uzak olunca, doğrusu çok da murat etmeyince teşkilattan da bir muhabbet görüyorsunuz, teşekkür ediyorum. - Mevki deyince...'Milletvekili olmayı istemiyorum' diyorsunuz. Başörtünüzün sorun oluşturacağını düşündüğünüz için mi? - Ben gazeteciyim, mesleğimi severek yapıyorum. Parlamentoda olmak elbette bir onurdur ama siyaset dediğiniz şey farklı ortamlarda da yapılabiliyor. Ben kendi adıma siyasetten uzak kaldığımı düşünmüyorum, siyasetin tam da ortasındayım, bunun için milletvekili ya da başka bir şey olmaya ihtiyacım yok diye düşünüyorum. - AK Parti'nin bu dönemde kadınlarla ilgili çalışmaları sizi tatmin etti mi? - Elbette. Ben Tayyip Bey ve Abdullah Gül'le davetleri üzerine ilk görüşmeye gittiğimde partinin kuruluşu sırasında, kafamda soru işaretleri vardı. Muhafazakâr kimliğin kadın meselesinin, konuların çözümünde sorun oluşturup oluşturmayacağını merak ediyordum. Sayın Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı, İstanbul İl Teşkilatındaki çalışmalarını biliyordum ama yine de ön yargı vardı. Sonuçta zaman içerisinde böyle olmadığını gördük. Parti programı hazırlanırken, kadınla ilgili konularda çalışmalar yaptık, iktidar olduktan sonra da pek çok uygulamalar oldu. Çok daha iyisi yapıldı. - Muhafazakâr kesimde kadınla ilgili ön yargı dediğiniz nedir? - Aslında bu toplumun genelinde var. Siyasetin kadına uzak, kadın işi olmadığı gibi bir ön yargı var. Bu sadece muhafazakâr kesimde de yok, CHP'ye baktığınızda da kadın göremiyorsunuz. Kadınlar geç saatlere kadar toplantılara katılamazlar, bu şartlara uyamazlar yaklaşımı var. Bir de 'ne gerek var nasıl olsa erkekler yapıyor' diye düşünülüyor. İyi niyetli bir yaklaşım da var kadını koruma, aileye, çocuklara daha fazla vakit ayırmasını sağlama gibi. Ama sonuçta ülke nüfusunun yarısı kadın ve böyle bir topluluğu yönetirken kadın olmadan politika üretemezsiniz. Erkekler siyasi gücü paylaşmak istemiyor - Seçim öncesi AK Partili kadınlar kapı kapı dolaşıp, kampanyanın her adımında yoğun bir tempoda çalıştılar, ama bu meclise yansımadı.. - Kadınların kamusal alan konusundaki tecrübesizliğinin, tabandan gelen kadınların siyasi tecrübesizliklerinin, neyi nasıl talep edeceğini bilememelerinin etkisi var. Sürecin nasıl işlediğini bilmiyorlardı. Sonuçta genel başkan tarafından tercih edilen kadınlar o listede yer alabildi, o da genel başkana ulaşabilen, ikna eden, çalışma ortamı bulabilenlerdi. Alt kademelerdeki kadınlar oraya ulaşamıyorlar. Bir de erkeklere baktığınızda İl Meclisine aday oluyor, Belediye Başkanlığına aday oluyor seçilemiyor tekrar başka bir yere aday oluyor, sürekli deniyor. 15 yıl aday olup hiç seçilemeyenler var mesela. Kadınlar ise bir kez adaylığını koyup seçilemezse bırakıyor. Erkekler de asla kadınların önünü açmıyor. Çünkü bir kadının gelmesi demek, bir erkeğin yerinden olması demek. Siyaset bir güç ve erkekler bu gücü devretmek istemiyor.. - Bundan sonraki seçimlerde meclisteki tablo değişir mi? - Evet, bunu MKYK'ya da yansıttık. 3 tane daha fazla kadın var. Hatta Başbakanımızın arzusu daha fazlaydı 15 olsun istiyordu. Bu meclise de yansıyacak. Biz o süreçte parti kuruluşu derken aday olabileceklere etraflıca bakamamıştık. Ama bu noktada hepimizin zihninde aday olabilecek isimler var. Erkeklerle başa baş mücadele edecek kadınları tanıma fırsatı bulduk. Kadın aday söz konusu olduğunda 'mükemmel kadın' konusuna giriyorlar. İşte üç dil bilsin, çok bilgili olsun, çok hanımefendi olsun... İşte her şey olsun. Kadın adaylarda mükemmellik aranıyor, ama erkek adaylara bakınca o mükemmelliği görmüyorsun. Kadınlar direniyor - Mecliste çok az sayıda olan kadın milletvekili de bir süre sonra erkekleşmeye, öyle düşünmeye başlıyor sanki. - Toplam 23 kadın milletvekili var. Beş yüz erkeğin içinde oran olarak göremiyorsunuz bile. O noktada başlıkları elbette erkekler atıyor ama kadınlar az sayıya rağmen iyi direniyor. Mesele zihniyetin değişmesi - Dünyanın her yerinde şiddet var ne yazık ki. Ama ülkemizde aile içi şiddet denince 'evine, eşine dön' deniliyor. Kadınlar da çoğu zaman nereye gideceğini bilemiyor. Yerel Yönetimler yasasında sığınma evleri açılmasıyla ilgili düzenlemeye neden işlerlik kazandırılamıyor? - Aslında belediyeler yavaş yavaş açmaya başladı. Şu anda 17 sığınma evi var Sosyal Hizmetlerinkilerle 30'a yaklaştı sayı. Sığınma evine müracaat edip de alınmayan yok, birçok sığınma evi de boş. Elbette sığınma evi önemli ama sadece onlara odaklanmamak lazım. Mesele sığınma evlerinden ziyade feodal yapının, aşiretçi zihniyetin, kadına baskı yapan geleneklerin değişmesi, kadının da bunu kabul eden zihniyetten uzaklaşması. Töre cinayetlerinde bir kadının öldürülmesi için baskı yapan bir başka kadın çoğu zaman... 'Etraf ne der?' düşüncesiyle cinayetler işleniyor, teşvik ediliyor. Kurumsal, toplumsal tavır önemli burada. Öldürme emri alan aşiret reisi kadar buna göz yumanlara, teşvik edenlere de bakmak lazım. Toplumsal değişim olmadan bu mümkün değil. Türkiye'de ilk defa bir Başbakan bu konuda genelge yayınladı ve töre cinayetleri konusunda acil önlemlerle ilgili valiliklere yetki verildi. Mesela Vali diyor ki 'Sığınma evi açsak kimse gelmez ki!' Burada eğitim konusu ortaya çıkıyor, kadın bir şey talep etmeye, istemeye korkuyor. Onların güvenliği ciddi bir konu. Diyarbakır'daki sığınma evinde iki ay önce 250 kadın vardı ve çok ciddi korunuyorlar, zaman zaman evlerin yeri değiştiriliyor. Toplumsal faktörü yok sayarak bu işi çözemeyiz, erkekler de bu işin mağduru bir yönde. Ayşe Önal bir program hazırlamıştı, orada töre cinayeti işleyenlerden biri 'öldürmeyecektim ama kız arkadaşım bile öldürmeyecek misin?' diye baskı yaptı' diye anlatıyordu. Sığınma evi çözümün bir parçası, ama toplumsal duyarlılık önemli. - Çektiğiniz 'Duvarların Arkasında:Müslüman Ülkelerde Kadın' belgeselinden sonra Türk kadınının İslam Ülkelerindeki diğer kadınlara göre şanslı olduğunu belirtmiştiniz. Oysa birkaç gün önce açıklanan BM'nin İnsani Gelişim Raporunda Türk kadınının durumu 'içler acısı' diye tanımlandı. Neden böyle? Kriterler mi farklıydı? -Biz belgesele başlarken önce rakamlara baktık. Mesela Bangladeş'te kadınların siyasete katılım oranı bizden çok yüksek görünüyor. Ama oradaki Feodal yapı içerisinde güçlü ailelere mensup kadınlar siyasette yer alıyor. Halktan kadınları ise siyasette göremiyorsunuz. O rakamlar gerçek ülke tablolarını yansıtmıyor. Üst kademelerde birçok kadın olabilir. Ama önemli olan demokratik seçimlerle gelmeleri, ülkenin kalkınmasında kadınların sağladığı etki. Birçok ülkede kadın yönetimi eleştiremiyor bile. Sayı çok olabilir ama rakamları son derece yanıltıcı buluyorum. Bölgesel farklılıklar olabilir ama, zihniyet olarak, dünyaya bakış ve algılamasıyla Türk kadınını şanslı görüyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.