BATAN GEMİNİN MALLARI!

A -
A +

Bentley ve Mini’yi Almanlara, Lotus’u Malezyalılara, Jaguar, Land ve Range Rover’ı Hintlilere, Morris ve MG’yi Çin’e, Trader’i Fransızlara, Sunbeam, Aston Martin ile Cobra’yı Amerikalılara verdiler. Şimdi birkaç butik üretici kaldı Britanya’da...

Otomobil mevzuu açıldı mı eskiler arkalarına yaslanır, kahvelerini höpürdeterek konuşurlar, belli ki büyük keyif alırlar. Bunlar da araba mıdır yani? Otomobil dediğin salon salomonje olmalı, yaylanarak gitmelidir, sallana sallana.
Hep aynı muhabbet, eskilerin saçlarının kalınlığından başlar, tamponlarının sağlamlığından çıkarlar.
Eskiden yollar daha boştu, İstanbul siyah beyaz filmlerdeki gibiydi âdeta. Faytonlar, kaptıkaçtılar, tramvaylar ve tek tük hususi araba. O yıllarda Amerikanların ezici bir tahakkümü vardı İngilizler de aşağı kalmazlardı ama.
Thames ve Trader kamyonlar inşaatlara kum çeker, gazozlar Bedford’larla dağıtılırdı bakkallara. Minibüs camiasında iki marka öne çıkardı, İngiliz Commer, Alman Ford “Fe Ka”
Rolls Royce ve Bentley öyle çok dolaşan markalar değildi, gördük desek yalan olacak. Ama her mahallede üç beş Austin olurdu mutlaka. Klimalı metrobüslerin uzay mekiği sayılacağı yıllarda İETT Leyland’lardan bir filo kurmuştu. Çizgileri çağının önündeydi ve yarı otomatik vites kutusuyla yeni bir anlayış getirmişti pazara.
İLK GÖZ AĞRIMIZ
İlk arabamız Anadol’un tasarımı da İngiliz’di malum, kaputu altında da bir İngiliz yatardı. Kent motor derdik ona.
Gelelim motosiklet faslına. Bizim nesil üç markayı iyi tanırdı. Mobilet, BMW, Java... Evet kartal kanatlı Harley’ler de baktırırdı insana. Meraklıların gözünden İngiliz Norton ve Triumph’lar kaçmazdı sonra. Hiç unutmam Yedikule’den bir terzi abimiz bir iki tur attırmıştı antika Enfield’ıyla. Şimdi araki bulasın, parçasızlıktan olacak, gömüldüler hurdalıklara.
Askerlik yapanlar Land Rover’ları iyi hatırlar. Hani alüminyum kasalı, kibrit kutusu gibi köşeli hatlarıyla. Vatan hizmetinde kendileri ile hayli haşır neşir olduk, dağlar tepeler aştık, dereler ırmaklar geçtik sırtında.
Şimdi İngilizlerin hepsini saymaya kalksak bu yazı bitmez. Bu güne kadar belki yüz marka ile girdiler pazara. Peki ne oldu diyeceksiniz onlara?
ELDE BİR ŞEY KALMADI
 Bir kısmı battı, bir kısmı satıldı. Meşhur Bentley Alman VW aldı, Austin Alman BMW’ye kaldı. Lotus Malezyalı Proton’a gitti, Jaguar, Land ve Range Rover Hindistanlı TATA’ya.
Morris ve MG Çin’e, Aston Martin ile Cobra Amerikalı Ford’a.
Kraliyet için özel araçlar üreten Rover’ı da sanki Marslılara...
Rover’ler artık üretilmiyor, elinde kalanlar suni teneffüsle yürütüyor anca.
Bedford’lara Leyland’lara da yer kalmadı kamyon pazarında. Alman, Fransız ve İsveçlilerin karşısında tutunamadılar zira..
Bir Vauxhall arabaları var. Bildiğiniz Opel, sadece arması değişmiş o kadar.
BMC (British Motor Company) ise yüz ağartıcı işler çıkarıyor.
Kendini aştı Türk malı olduktan sonra!

BATAN GEMİNİN MALLARI!

NOSTALJİ MERAKI

İngilizler köşe başlarına kırklı yılların çizgilerini taşıyan telefon kulübeleri dikiyor, aynı dönemin havasını taşıyan taksileri kullanıyorlar hâlâ. Sokaklar klasik otomobil müzesini andırıyor.
İngiliz Taxi’leri 1948 yılında Austın FX3 adıyla çıkıyor yollara, 1958’de FX4 ile devam ediyorlar. 1973’de Manganez Bronz satın alıyor. 1997’de Ford Dura Torq 2.4 dizel motorla donatılıyor. 2002 yılında rampa konuyor, tekerlekli sandalyelilere de hizmet sunuyor (Keşke bizde de olsa.) Evet teknoloji değişiyor ama çizgi asla.
Tavan yüksek, mekân ferah, bagajı da içeri alabiliyorsunuz icabında. Araya kırılmaz cam koymuşlar, şoföre bir şey söylemek isteyen mikrofonun tuşuna basıyor. Ücreti küçük delikten uzatıyor, post cihazından kart da çekebiliyorsunuz pekala.
Londra’da taksicilik itibarlı bir meslek, iyi de kazandırıyor. Ancak herkesin harcı değil, şehri avucunuzun içi gibi bilmeniz gerek. Eğer “şoför bey şuradan” dediniz mi bozuluyorlar haberiniz ola.
Meğer adamlar ÖSYM gibi imtihan yapıyormuş, düşünün 6 bin kişi giriyor, beş bini eleniyor. Hâl ve gidiş de mühim, extra kibarlık isteniyor. Zira “Black cab” şoförleri kraliyet ailesini temsil ediyor.
Sayısız filmde rol alan Londra taksileri sevimli ve kıvrak. Ah bir de para kazandırsa imalatçısına.
Nitekim firma belki on yıl evvel gülüp geçeceği rakamlara cankurtaran simidi gibi sarıldı. Âdeta “alın sizin olsun” dedi Çinli yatırımcılara.

BATAN GEMİNİN MALLARI!

NEREDEN Mİ BİLİYORUM?

SAKIZDAN ÇIKTI

Bizim nesil otomobil konusunda fena sayılmaz. Daha ilk mektep yıllarında yüzlerce marka sayabilirdik kafadan. ABC, AC, AEC,  AJS, Albatros, Albion, Allard, Alldays & Onions, Alvis-Healey, Arab, Argyll, Ariel, Armstrong Siddeley, Arnolt, Arnott, Ascari, Asquith Aster, Aston Martin, Atomette, Austin-Halley, Autovia, AV, Aveling and Porter... Bunlar sadece A harfindeki İngiliz arabaları. Kısa kesiyorum 26 harf var daha.
Peki bunca kırık dökük bilgiyi nereden topladın diyeceksiniz şimdi bana.
İtiraf ediyorum “Ciklet kartlarından!”

BATAN GEMİNİN MALLARI!

ARTIK O DA MALEZYALI
Klasik çizgilerinden taviz vermeyen İngiliz Caterham’lar pistlerde boy göstermeye devam ediyor. İstanbul Park pistinde test edip onayladığımız Caterham’ın eskisinden tek farkı, artık Malezyalı olması...

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.