Bohçacılar sağ olsun

A -
A +

Esat Uluamay ve ailesi Kafkasya’dan Yemen’e, Buhara’dan, Macaristan’a kadar çok ülke dolaştılar ve sadece kıyafet aldılar. Şimdi bunlar Muradiye semtindeki Şair Ahmet Paşa Medresesinde (Geyikli Medrese) sergileniyor.
Kimi parçaların Bizans ve Selçukluya kadar gittiğini düşünürseniz bir servet yatıyor burada. Bugün için tek birini bile ele geçirmek zor ama atmışlı yıllarda yüzüne bakan olmaz. Niye? Çünkü ahşap evlerden apartmanlara geçilmiştir o sıra. Bursa’da ilk apartman Kiremitçi Mahallesi’nde yapılır, herkes gider bakar Rusya’daki sosyal meskenler gibi, Bolşevikler yaşayabilir anca. Ne o öyle helası banyosu içerde, karı koca kavga etse sesleri gidiyor komşuya. Hem bahçesiz ev mi olur? Haremlik selamlık yok, kaçgöç nasıl sağlanacak?
Öyle ya da böyle apartmanlar girer hayatımıza. En kabası 100 metrekare, eskiden kibrit kutusu denir onlara. Ne tavan arası vardır, ne bodrum, kiler, ahır, ambar. Çul, çaput, ıvır zıvır batmaya başlar. Büyük bir telaşla eskilerden kurtulmaya çalışırlar. Bit pazarına nur yağar adeta. Esat Uluamay bir muhasebecidir o yıllarda (1960’lar). Bursa Kılıç Kalkan ekibindedir, atlı sporla uğraşır ayrıca. Telef olan kıyafetlere kıyamaz, bütçesini zorlayarak toplamaya başlar. Para yetiremedikleri de olur tabii, ne parçalar gider ne parçalar. Ona en çok bohçacılar yardımcı olur, çarşaf, havlu, mandal vererek aldıkları yelekleri, bindallıları, çevreleri getirip kârıyla satarlar. O da elden geçirir tamirlerini yapar, henüz bir müze fikri yoktur kafasında ama ev dolup da taşmaya başlayınca…
Sağ olsun Bursa Valiliği yardımcı olur, 1999 yılında restore edilen medreseyi sunarlar ona. Önemli bir durak olur, kültürümüz adına.

BURASI BURSA!
Yeryüzünde bu kalitede bir müze çok az. Çünkü bunun için Bursa’da olmak lazım. Laz’ın, Gürcü’nün, Çerkez’in, Tatar’ın, muhacirin, Arnavut’un, Boşnak’ın, Kürt’ün, Arap’ın, Rum’un Ermeni’nin aynı sokakta oturduğu nerede görülmüş? Sadece Anadolu’da. Hassaten Bursa’da.  Bu şirin müzede oyalar, keseler, bohçalar, yazmalar, takkeler, seccadeler, kahve takımları, koşum takımları, hamam takımları, sedef kakma takunyalar, kemik taraklar, mercanlı takılar, silahlar, asalar, bastonlar, ibrikler, güğümler, sahanlar, heybeler, kehribar tespihler, yörük çuvalları, beşikler, savatlı gümüşler, saatler, oyuncaklar, tasnif edilmiş kendi aralarında.
Kahvelerin köşeleri berberlere aitmiş o sıra, diş çeker hacamat yaparlarmış ayrıca.
Osmanlı eve aldığı nevaleyi fukaranın gözüne soka soka taşımazmış. Zembil! İçindekini sen bil. İmaretlerde bile muhtacın tası gizli saklı dolarmış kimse rencide olmazmış. Zarafete bak.
Böylesine bir müzeyi kuran Esat Amca’ya sorarsanız emekli eğlencesi işte, son derece mütevazı davranıyor bu hususta...

Bohçacılar sağ olsun

ZAMAN TÜNELİ
Bizim kültürümüzde delikanlının kıyafeti başka, genç evlininki başka, orta yaşlınınki ihtiyarınki bambaşka. Bakan bu kadın iki çocuklu kocası da askerde diyebiliyormuş pekâlâ.
Halhal da boş değilmiş şıngırtısı yılanları rahatsız edermiş zira.
Bizde beyaz kefeni hatırlatır, hâliyle gelinlik olmaz. Gelin kız capcanlı kıyafetler giyer, allar morlar birbirini kovalar. Bu beyaz modası Avrupa’dan ithal.
Sünnet kıyafetleri. Maşallahlar. Semaverler, Mushaf kapları, kirmanlar, çıkrıklar, yemeniler, hamur tekneleri, fırın kürekleri, sürmelikler, gülaptanlar... Sadece tülbent ve oyalardan bir kitap çıkar. Erkekler ilgilenmez güya, deklanşöre basmaktan parmaklarımız acıyor.
Telkâri işlemeler, tepelikler, eğerler, semerler, meşin bileklikler, efe çizmeleri sonra. Yeniçeri ve sipahi kıyafetleri, kılıçlar, tüfekler, arkebuzlar, piştovlar. Kafkas kaftanları, tütün tablaları, nargile takımları, bastonlar, zıpkın uçlusundan içi kamalı olanına.  
Sadece kapı kolları ve tokmaklar bile derya. Desenleri kadar sesleri de farklı. Kadın mı çaldı, erkek mi acaba?
Saat kesesi, tütün kesesi, para kesesi. İpini çekersin büzülür. Sıkıştır kuşağına.
Şerbetçi askısı, beşikler, tahta atlar. Kahve zaten başlı başına kültür, değirmenler, dibekler, mangallar, cezveler, kulplu kulpsuz fincanlar, zarif zarflar.
Ta Yemen’den Bosna’ya.
Hasılı insanın dokunduğu ne varsa.
Meraklılar çok da keyifli hatıralar dinliyorlar bu arada.

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.