Nehir Neretva ve şehir Konyiç

A -
A +
Saraybosna’dan Mostar’a gidenler zümrüt renkli Neretva’yla yoldaş olurlar.  Sen gidersin nehir akar, usul usul gelir peşiniz sıra. 
Çam yeşili, çim yeşili, göller ovalar, başı dumanlı dağlar... Yer yer özene bezene yapılmış sayfiyeler, dik çatılı konaklar. Hasılı keyifli bir yoldur, her virajda ayrı manzara. 
Birden kendinizi evler dükkânlar arasında bulursunuz. “Köprüyü dönünce “Konyiç’i göreceksin sakın şaşırma!” 
Burası ilk mektepte çizdiğimiz resimler gibi. Arkasında güneş parlayan dağ var mı? Var. Akarsu? Var. Eh köprü de var; evler, camiler ve akça pakça bulutlar. Yollara birkaç araba, boşluklara üç beş ağaç serpiştirdiniz mi oldu tamam. 
Konyiç, Saraybosna-Mostar yolunun tam ortasında. Kilometre hesabına vurursanız uzak değil ama Balkan yolları buradakilere benzemiyor. Biz 40-50 kilometre için “Aa yakınmış” diyoruz onlar “Eyvah gün gitti” diye yakınıyorlar. Yollar kıvrımlı, çalkalanmaktan yayıktaki ayrana dönüyorsunuz âdeta. Yani bir mola… Evet evet burada. 
Söylenenlere göre Konyiç Boşnakça “seyis” demekmiş, atlılar ve kervanlar da burada soluklanırmış zamanında. 
 
Nehir Neretva ve şehir Konyiç
 
TANIDIK GİBİ...
Konyiç hoş bir şehir, cumbalı evleri, kurşun kubbeleri ile Anadolu’yu andırıyor. 
Havalinin taşları levha gibi, kolayca kalkıyor katman katman. Çatıları bunlarla kaplıyor, baklava dilimi gibi diziyorlar.
Bu belde ahşap oymacılıkla tanınıyor civarda. Bilhassa kiraz ve akçaağaç pek tutuluyor. Eskiden çarşı serapa oymacıymış, nispeten azalmışlar.
Tarihî Şurkoviç Kalesi, eski Seonica (Seonitsa) Camii, 1622’de yapılan Muhammed Çavuş ve 1579 tarihli Yunus Çavuş Mescidleri…  Dile kolay, Osmanlı 15 bin 787 adet mimari eser inşa etmiş Bosna’da...  
Aynen Mostar’da olduğu gibi burada da Hırvatlar İslam eserlerine saldırmışlar. Minaresi kırık camiler o hâlde tutuluyor ki, unutulmasınlar. Hâlbuki kiliselerde yara bere yok, kimse dokunmamış onlara.
 
Nehir Neretva ve şehir Konyiç
 
STARA ĆUPRİJA (ESKİ KÖPRÜ)
Biliyorsunuz Bosna’nın üç ünlü köprüsü var. Biri üzerindeki suikastla I. Cihan Harbi’ni başlatan Latin Köprüsü, öbürü elbette Mostar. Ve Drina üzerindeki Sokollu Mehmed Paşa. Biliyorsunuz, onu da Ivo Andric nam etti dünyaya. 
Konyiç kasabası bütün yolların düğümlendiği bir coğrafyada. Köprü. Sultan IV. Mehmed’den yadigâr (1682). 
Ondan evvel Karagöz Bey Köprüsü varmış, ahşapmış mahşapmış ama iş görüyormuş kendi çapında. 
Köprünün üzerinde bir namazgâh yapmışlar, alınlık ve mihrap kıbleye bakıyor. Biri imamete geçse sıra sıra saf tutulabilirsiniz, zemin temiz nasıl olsa. 
Şehir ekseri Müslüman, objektifi ne yana çevirseniz birkaç cami giriyor kadraja.
Havali II. Cihan Harbi’nde Naziler tarafından işgal ediliyor. Almanlar çekilirken köprüyü tahrip kalıplarıyla uçuruyorlar (Mart 1945). 
Yıllarca ahşap takviyesi ile iş görüyor. Türkiye tarafından yeniden yaptırılıp hediye ediliyor Bosnalılara (2009). 
 
Nehir Neretva ve şehir Konyiç
 
KOD ADI STAMBUL
Bilirsiniz bütün diktatörler korku içinde yaşar, zor günlerde kem gözlerden koruyacak bir sığınak inşa ettirirler bir kuytuya. 
İşte Tito da Prenj Dağlarının derinliklerine uzanan gizli bir üs yaptırıyor. Burada 100 oda var, 350 kişi hiç dışarı çıkmadan altı ay yaşayabiliyor. Su sistemleri, ısıtma, aydınlatma, havalandırma, helalar, banyolar, revir ve mutfak... Uğruna milyonlarca dolar harcanmış ki, nükleer saldırıdan bile etkilenmiyor.  Kod adı Stambul. “Başkan’ım Stambul’dan arıyorlar” dendi mi Konyiç’teki sığınak geliyor aklına. Demek ki ortalık karışsa Tito, ne Sırp’a güvenecek, ne de Hırvat’a. Müslümanlardan yana içi rahat, ihanete uğramayacağından emin zira.
Şimdi sanat merkezi yapmışlar, sergiler düzenleniyor. 
 Bu bölge Dinar Alplerinin uzantısında. Yukarılarda kısmen buzul Borac Gölü var, Lukomir köyü ise, taş çatılı evleri ile tanınıyor. Kasım-aralıkta beyaza bürünüyor, dünya ile irtibatı kesiliyor. 
Tamam soğuk ama odundan yana dertleri yok, şömineler yakılıyor, çaydanlıklar sürülüyor. Kampkolikler bayılıyor buraya. 
Ben Rize dolaylarına benzetiyorum, çayırlar ağustos ayında bile ıslak ıslak hâlâ. 
Neretva Nehri’nde rafting yapabilir, kanyonları gezebilirsiniz. Avrupa’nın en temiz ve en soğuk suları (yazın 7 - 8 derece) bu civarda. Hâliyle alabalıkları lezzetli oluyor. 
Cevabici (kebap)  ve büürek tamam. Konyiç’in kuzu çevirmesi de meşhur. Sırıklara geçirilmiş gövdeler ağır ağır dönüyor ateş karşısında. Kemiği silkeliyorsunuz etleri dökülüyor. 
Türk çayı da demliyor, ince belli bardaklarla servis ediyorlar, eh ne istersiniz daha? 
 
Nehir Neretva ve şehir Konyiç
 
ACI HATIRALAR
 
Konyiç’in nüfusu 27 bin civarında, 92 öncesi 7 bin Sırp yaşıyormuş, şimdi kendi bölgelerine taşınmışlar. 
Mevki çok stratejik, hem nehir, hem demir, hem de kara yolları buradan geçiyor. Eski Yugoslavya’nın silah ve mühimmat fabrikası, JNA Ljuta Üssü, Celebici Kışlası, Zlatar İletişim ve Telekomünikasyon Merkezi ve cephaneler önemini artırıyor.
Savaş başlayınca bombardıman hiç kesilmiyor. Vardacka Camii’nin minaresi kırık hâlâ. Belgrad yönetimi, bölgedeki 400 sivil Sırp’ı silahlandırıp Müslümanların üzerine salıyor. Arkaları güçlü ya, keyfî can yakıyorlar. Tecavüz, yağma gırla...
HVO da (Hırvat ordusu) ayrı bela. Bir bakıyorsun Sırplarla atışıyorlar, bir bakıyorsun dönüp vurmuşlar sana.
Bu arada köyleri basılan evleri yakılan garipler şehre iniyor. Ne kalacak yer var, ne yakacak. Kazanlarda aş değil dert kaynıyor. Hayırsever cemiyetler çaresiz, insanlar lokmalarını paylaşıyor.  Boşnaklar bakıyor olacak gibi değil, ani bir kararla hücuma geçiyor, Sırp kışlasını ele geçirip emniyeti sağlıyorlar. Beklenmedik bir anda Bradina ve Donje Selo’ya girip çete reislerini esir ediyorlar ve denge onlardan yana kayıyor. Konyiç önemli, çünkü burası olmadan Saraybosna soluk alamıyor asla. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.