Sahibinden meraklısına

A -
A +

Hafta sonları Edirnekapı, sur civarında ellerinde kafeslerle koşuşturanlara rastlayacaksınız. Takılın arkalarına Tekfur Sarayı civarında bir "kuş pazarı" çıkacak karşınıza.
Pazar dediğin bildiğin halı saha. İş bilen bir kardeşimiz Altınay Spor tesislerini kiralamış, bilet kesiyor girene çıkana. Duhuliye 4 lira. Basın kartını gösterip "Ama biz gazeteciyiz" diyorum. "Vatandaş olman daha önemli" deyip dört tekliğimizi alıyor paşa paşa.  
İtiraz yok şeker abim. Ne diyorsan o, tamam eyvallah.
Hafif bitirim tipler, teypler tapa volüm, camlardan arabesk dökülüyor sokağa.  
Ürkecek bir şey yok, ya da ben Karagümrüklü olduğum için aşinayım onlara. Tamam küfürlü konuşabilir, el kol hareketi yapabilirler ama zevali, zararı dokunmaz insana.
Efendi ol canımı ye, el göğüste, boyun büküktür icabında.
Giriyorum pazara, nasıl uğultu, bildiğin rabarba. Efektör Korkmaz Çakar uğrasa kesin ses alırdı
burada.

ŞAKIYANLAR ŞAKIRDATANLAR
Pazarı ikiye ayırmışlar. Bir taraf sırf güvercin. Alıyor satıyor, takasa giriyorlar. Bakıyorum da trampada daha albenili olanı veriyor, üstüne da para ekliyorlar ayrıca.
Demek ki sadece yakışıklılık değil aranan başka hususiyetler de var.
Hayvanı ustalıkla tutuyor, kanatlarını iskambil destesi gibi açıp, teleklerine bakıyorlar. Kimi gagasını elliyor, kimi yüzüne üflüyor. Bilmem artık ne anlıyorlarsa.
Aradığını bulanın yüzü gülüyor, kuşları uçuyor âdeta.
Herhâlde kanat sesi de önemli, ayağına ip bağlayıp salıyor, öylesine bir uçuruyorlar. Sanırım alkış gibi şak şak ses çıkaranlar daha makbul, gürültüsü bol olana maşallah deniyor.
Kuşun taklacı olup olmadığını da anlıyorsunuz bu arada.

PARAM OLSA DA BEN ALSAM
Pazarlıklarda “Bırakıyorum artık, bu son pazar” muhabbeti yaygın. Kimi posta beslemeye başladığından, kimi yem parası yetiştiremediğinden dem vuruyor.
Esnaf ağzı işte. Duy da inanma...
Alıcı ile satıcı el sıkıştı mı etraftan müdahaleler geliyor, “Hadi hadi bi’ şi kalmadı arada”, “Sen de siylezlenme at bi’ onluk daha.”
Aralarında ömürlerini bu işe verenler var. Pazar yeri muhabbet için münasip değil ama oturtun bir kahveye neler neler anlatacaklar. Olaylar, olaylar…

AĞIR ABİLER AĞDALI YORUMLAR
Pazarın müdavimleri arasında esnaf memur hatta şirket yöneticileri olmalı. Bazıları hakikaten ağır takılıyor.  İitibarlı zevat bilirkişi edasıyla dolanıyor aralarında, “Cık cık o kadar etmez” ya da “Hiç kaçırma al” diyorlar soran gözlerle bakanlara.
Peki en ucuzu, en pahalısı?
Evet merak ediyorum da şimdi bu çok klasik bir soru olacak, acemiliğimiz ortaya çıkacak. En iyisi kenardan kenardan izlemek, pazarlıklara şahit olmak.
Ne bileyim ben öyle binliklerin uçuştuğunu filan görmedim, genellikle ellilikler yüzlükler dönüyor ortalıkta. Ha şu var; beş on liraya da kuş alabilirsiniz pekâlâ.

KAFESÇİLER KÜMESÇİLER
Geçiyoruz öbür tarafa, burada muhabbet kuşları ve kanaryalar ekseriyette. Bir kenarda da hindiler, ördekler, kazlar. Tavuklar kırk liradan başlıyor, seksene kadar yolu var. Kuzu iriliğindeki bir horoz için bin lira istendi, hayvanın da maşallahı var. Pek de güzel ötüyormuş. İnanın para değil meraklısına.
Bu arada saka kuşlarını görüyorum bir kafese sıkıştırılmışlar. 960'lı yıllarda ökseciler bunları mektebin önünde satarlardı. Minikler simitten gazozdan vazgeçer, kuş azat ederlerdi harçlıklarıyla. Elinize aldığınızda yürekleri pıt pıt eder, açarsınız avucunuzu pırrr kayboluverir anında.
Gazeteci refleksi işte önce çekecek sonra soracaksın çekebilir miyim diye.  Yine öyle yapıyorum, kardeş şunlardan bir resim alsam.
-Aman abi çekme yasak!
Meğer asıl yasak olan yakalamak, satmakmış, kır kuşundan para kazanmak.  
Bak kanaryaya bir şey diyen yok, salsan zaten dışarıda yaşayamaz. Kedilere yem olur dakkada.  
Ama saka öyle mi ya? Çevik ve mukavim bir kuş. İncir, ayçiçeği, devedikeni tohumu ile karnını doyurabilir rahatlıkla.
Zaten ortalık tarım ilacı, suni gübre, moloz, kimya.… Yetmez gibi bir de avcılar çöküyor başlarına. Ökseciler ağ atarken kimbilir kaçını telef ediyor?
Açıp okuyorum. "Sakalar hürriyetlerine düşkündür, kafeslendiler mi kendilerini hırpalarlar. Öyle erkekle dişiyi kapatmakla yavru alamazsınız asla."
Olmadı ama şimdi.  Yakışmadı delikanlıya.
Hele bir kuşbaza.

HİÇ UNUTMAM BİR GÜN...
“Gece yatıyordum abi balkonda bir şakırtı duydum, koş kadın Mardin geldi dedim, biraz yem getir ona. Baktım ayağında bir telefon numarası, sabah aradım. Abi kuşunu indirdim bizim kafeste şu anda. Sen benim kuşumu indiremezsin, o acıkmış sokulmuştur yuvaya. Azıcık su bir avuç çekirdek ver, sal. O geleceği yeri bilir nasıl olsa.
Merak işte üç beş gün sonra aradım.
-Abi kuş?
-Geldi yeğenim, bi’şşey olmaz meraklanma.
-Affedersin abi ora neresi?
-Adana.

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.