Sizi bekliyorlar

A -
A +

Darülaceze bahçesindeyiz bir tekerlekli iskemle yanaşıyor, üstündeki arkadaş nefis bir İstanbul Türkçesi ile “Ya güzel kardeşim” diyor “senden bir şey rica edebilir miyim acaba?”
- Buyurun elbette.
- Şu cebimde sigara paketi var çıkarabilir misin zahmet olmazsa?
Meğer bir felçlinin elini cebine sokması ne müşkül imiş, çakmak kullanması zaten mümkün değil. Cebinden sigarasını çıkarıp yakıyorum duanın bini bir para.
Yaşlı bir teyze kendine doğru yaklaşan gönüllüye “sağ ol Sevim kızım” diyor, “eksik olma, tırnağımı kestiler bu sabah.”
Demek gönüllü abla belli aralıklarla uğruyor, sakinlerin saçına tırnağına bakıyor.
Tırnak kesmenin nesi var? Çıt çıt çıt, çok olsun iki dakika.
Eh bu arada iki muhabbetin belini kırarsan ne isterler daha.
İnanın eğlenen, öğrenen siz olacaksınız. İçlerinde görmüş geçirmiş, batmış çıkmış insanlar var. Ne hikâyeler, ne hikâyeler... Hayatları roman.

MUHABBETLERİ YETER
Yaşlılar dinlemekten hoşlanıyor ama konuşmaktan “daha fazla” hoşlanıyorlar. Anlatacak o kadar şeyleri var ki, mevzudan mevzuya geçiyor, nefes almıyorlar.
Birini dinlemenin ne zorluğu olabilir ki? Ara sıra “ha, hı, bak sen, vay canına” deseniz yetiyor onlara. Ama o iyiliğin büyüklüğünü yalnız kalınca anlarsınız anca.
Bilirsiniz Batı’da çocuk 18’inde evden kopar, işini yoluna koyar, hayatını yaşamaya başlar.
Bizde evlat 40 yaşına da gelse bebedir daha, anası terlemişsin der, tülbent sokar sırtına.
Eh oğlu uşağı da onları bırakmaz tabii, her gün gidemese de cumadan cumaya arar, kandilleri bayramları atlamaz asla.
Bizim kültürümüzde yaşlılar sultandır, köşeye oturur, iş buyurur, herkes hizmet eder onlara. Evde dua eden bir yaşlı, nimet bilinir, hoşça tutulur.
Peki kimi kimsesi olmayanlar?
Açlar, muhtaçlar, sahipsiz çocuklar... İşte şimdi geliyoruz oraya.

FERMANIMDIR, YAPILA!
1877 Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra İstanbul’a 400 bin muhacir gelir, cami avluları, hamam külhanları serapa insan. II. Abdülhamid Han biçarelere bigâne kalmaz, ferman verir: “Derhâl darülaceze kurula! (25 Mart 1306).”
Garibe ne lazım? Kafasını sokacak çatı altı, olursa sedir battaniye ve bir tas çorba.
Sultan kesesinden 10 bin lira koyar (liralar altın tabii) 7 bin liralık da mal bağışlar.
Esnaf tüccar da katılır hayra, 70 bin lira toplanır bir anda.
Garibana eğreti baraka da yeter ama saray mimarı, saray gibi bir mekân tasarlar. Açılışı Sadrazam Halil Rıfat Paşa yapar (Ağustos 1895).
Kim acizse gelsin denir, meşrebine, mezhebine, menşeine bakılmaz.
Yatakhane, yemekhane, çamaşırhane, terzi, hamam, revir, fırın, sıra sıra atölyeler, şirin bir bahçe ve matbaa. Zengin de bir kütüphane kurulur ayrıca.
Darülaceze nispeten merhem olur yaraya.

BİR BEBEK KADAR İLGİYE MUHTAÇLAR
Darülaceze Başkanı Hamza Cebeci anlatıyor: Burada çalışan arkadaşlarımız -dünya düşünceleri ne olursa olsun- yaptığı işin artı değeri olduğuna inanıyorlar. Bu da bize büyük güç veriyor.
Hâlbuki yaşlıya bakmak kolay değil. Bünyemizde 150 yatalak var, yedirmezseniz doyamaz, temizlemezseniz paklanamaz, çevirmezseniz dönemez, dışarı çıkarmazsan hava alamazlar, yani bir bebek kadar muhtaçlar.
Bir gün değil iki gün değil, hizmet edenler de yoruluyor. Bu yüzden sık sık gezilere (Bolu, Abant, Düzce, Akçakoca) çıkıyoruz ki açılsın ferahlasınlar.
Ancak kurumun kasasından kuruş çıkmıyor, sağolsun sponsorlarımız masrafı karşılıyor. Yine üniversitelerin büyük alakası var, 300 civarında talebe burada staj yapıyor, 20 civarında arkadaşımıza da yüksek lisans imkânı veriyorlar.
Fiziki yapı ile yakinen ilgileniyorum, serde mimarlık var zira. Tarihî dokuyu bozan ne kadar eğreti bina varsa yıktık, beton bırakmadık ortalıkta.
Darülaceze günü birlik kalınıp geçilecek bir yer değil, düşünün cami avlusunda bulunan çocuk gözünü burada açıyor.
Eskiden okulunu bitirene ya da sanat sahibi (marangoz, demirci, kunduracı, fotoğrafçı) olana kadar burada kalırlardı ki uzun yıllar geçiyor.
Bu millet Abdülhamid Han’ı yalnız bırakmadı, inanıyoruz bizim de yanımızda olacak. Başlamak bitirmenin yarısı demişler, el birliğiyle çıkaracağız ortaya.

YAŞINIZ 60'I GEÇMİŞSE!
Darülacezede kalmak için İstanbullu olmanız lazım. Eğer 60 yaşın üzerinde iseniz ve aklınız başındaysa müracaat edebilirsiniz rahatlıkla. Malum bazı asabiye vakaları sıkıntılı, diğerlerini de bihuzur edebilir. Ama şahıs burada yaşarken alzheimer olursa yollanmıyor.
Malum devletimiz artık yatalak hasta sahiplerine maddi yardımda bulunuyor. Elbette en iyisi kendi evi, kendi evladı.
Avrupa’da çok modern bakım evleri var. Ama insanların bizim gibi geleni gideni yok, o albenili mekânlar huzur vermiyor.
Sadece Londra’da binden fazla sığınma evi var, hepsi kâr amaçlı.
Hâlbuki darülacezenin parayla işi yok. İnsanımız sahip çıkıyor, ziyaretçi o kadar çok ki gruplar sıraya konuyor, peyderpey alınabiliyor. Bu da yatanları rahatlatıyor, anlatıyor dinliyor, depresyona girmiyorlar.
Açı doyurup açıktakini barındırmak mekanik bir iş, mesele onlarla hemhâl olmak, meşgul etmek, dertlerini dinlemek, yalnızlığını unutturmak.

BEŞ KATI BÜYÜĞÜ İNŞA EDİLİYOR
Darülaceze Başkanı Hamza Cebeci “125 yılda en az 100 bin kişiyi ağırlamışız. Nicelerini ev bark iş güç sahibi yapmışız. Burası halka mal olmuş bir ocak, milletimiz daima yanımızda” diyor ve ekliyor: Geçen sene 40 milyon lira yatırım yaptık, yüzde 10’u kasamızdan çıktı anca. Devlete yük değiliz, hayırseverler bizi yalnız bırakmıyor.
Sadece bir ABD vakfı 200 bin dolar yolladı, yapılanları görüyorlar, her şey ortada.
Şimdi Cumhurbaşkanı’mızın talimatıyla buranın beş katı büyüklüğünde bir alana (150 bin m²) muhteşem bir tesis kuracağız.
Binalar, Selçuklu, Osmanlı ve cumhuriyet Türkiye’sinden izler taşıyacak, asrın imkânları da kullanılacak.
Kesinlikle yatay mimariden yanayız, yeşil alanı doyurucu olacak.
Tavanı basık yerde ufku açık insan yetişmez, mekânı aynı buradaki gibi yüksek tutacağız, aradan kat kazanmak gibi bir derdimiz yok nasıl olsa.
Odalar arazi ile hemzemin olacak, camlar kumanda ile açılacak. Bahçeye çıkamayanın bahçe gelecek ayağına.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.