Mısır'da yalan dolan Yafa'da katliam

A -
A +
Yaşı sekseni geçen Ahmed Cezzar Paşa o güne kadar tek mağlubiyet tatmayan Napolyon’u Akka’da perişan eder, general ordusunu bırakıp kaçar Fransa’ya.
 
Fransızların Fas, Cezayir ve Tunus’ta insafsız bir sömürge düzeni kurduklarını biliyorsunuz. Aynı şeyi Suriye ve Lübnan’da da yaparlar, şimdi gözleri Kıbrıs’ta. 
 
Ünlü komutan Napolyon, Ağustos 1769’da Korsika Ajaccio’da doğar. 
Carlo di Buonaparte ile Laetitia Ramolino’nun sekiz çocuğundan biridir. Her ne kadar Korsikalılar İtalyanlara yakın ise de ada, Fransız işgalindedir o senelerde. Napolyon, önce Austun’da dinî eğitim veren bir mektebe başlar, Fransızcasını düzelttikten sonra Brienne’ye geçer, Le-Château askerî okuluna.
Hırslıdır, nitekim matematiğe olan ilgisiyle Paris Kraliyet Akademisine girer kolayca. 
Ve Valence’deki Topçu Alayı’nda kitaya çıkar (1785). Bir ara Korsika’ya gider. Jakoben saflarına katılır, bağımsızlık mücadelesi veren hemşehrilerine karşı savaşır. Vazifesine gününde dönemeyince ordudan atılır. Ancak Avusturya ile gerginlik kopunca subay ihtiyacı doğar, yüzbaşı rütbesiyle tekrar vazifeye çağırırlar.
Topçu komutanı olarak gittiği Toulon’da ihtilalcilerin yanında olur. Monarşi yanlıları İngiltere’den yardım alır ama Napolyon onları kıpırdatmaz (1793). Bu başarısıyla general yapıldığında henüz 24 yaşındadır. 
1794’de İtalya’daki topçu birliklerinin başına atanır. 1795’de iç güvenlik kuvvetleri ona bağlanır, 1796’da ise resmen “Başkomutan”dır. 
Hele General Beauharnais’in dul karısı Josephine ile evlenince önü açılır. Düğünden iki gün sonra Kuzey İtalya’da Avusturya ordusunu dağıtır. Millesimo, Mondovi, Lodi, Castiglione, Arcole, Rivoli meydan muharebelerinde hasmını bozguna uğratır. Bu zaferler Avrupa’da şaşkınlık uyandırır. İmzalanan Campo Formio Antlaşması ile Belçika ve İyon Adaları Fransa’ya kalır.
 
Mısır'da yalan dolan Yafa'da katliam
 
KOKUSU DA OSMANLI DOKUSU DA!
Ecdadımız Akka’da dört asırdan fazla kaldı. Şehri camiler, mektepler, çeşmeler, hanlar, hamamlar, limanlar, çarşılar ve saat kuleleri ile donattılar. Her sokakta biri çıkıyor karşınıza.
Akka sevimli  bir Filistin şehri. Ne yazık ki o da kardeşleri gibi siyonist işgal altında. 
 
ŞALVARLA SARIKLA
Sonraki yıllarda sömürgecilikteki rakibi İngiltere ile uğraşır. Eğer Mısır ve Malta’yı ele geçirirse hasmının belini kıracaktır. 
Mısır’a girerken silahtan ziyade siyaset kullanır. Şalvar, cüppe giyer, sarık sarar. Önüne gelene “Selamün aleyküm” der, “Müslüman adayı” görüntüsü vermeye çalışır. 
Çok rahat yalan söyler, Besmele-i şerif ile başlayan Arapça broşürlerlerinde “En kavi dostunuz benim” der, “Çünkü Hristiyanları Müslümanlarla muharebeye teşvik eden Papa’nın tahtgâhını (Roma) tahrip ettim, Malta şövalyelerinin yatağını yıktım, dağıttım.” 
Napolyon, İskenderiye’yi ele geçirip Nil Vadisi’nde ilerler ve Piramitler Savaşı’nda Memlukleri sıkıştırır. 
“Efendim, ben güçlüyüm gider işgal ederim icabında!” 
O kadar da kolay değil, yedirmezler adama.
Nitekim İngiliz donanması Abukir Körfezi’ndeki Fransız gemilerini yakınca takviyeden mahrum kalır. Osmanlı, Avusturya, İngiltere ve Rusya ittifak yapar, Fransızları Mısır’dan atarlar.
Napolyon geç de olsa bir hakikatin farkına varır. Filistin ve Suriye’yi elinde tutmayan Mısır’da kalamaz. Fravunlar, Emeviler, Fatımîler, Eyyûbîler, Memlûkler hep öyle yapmışlardır zira. 
O hırsla Suriye’ye yönelir. Şubat 1799’da el-Ariş’i, dört gün sonra da Gazze’yi alır. Esirleri direkt infaz eder, bahanesi hazırdır: “Ne onlara bakacak zamanımız var ne de o kadar erzakımız!”
Yafa sakinlerini hile ve desise ile ikna edip kapıları açtırır, ancak hürriyet vaad ettiği dört bin Arnavut askerini Ramazan Bayramı’ndan bir gün evvel kurşuna dizdirip deryaya attırır. 
Bu acımasız katil, Hayfa’da da zorlanmaz ve gelir dayanır Akka’ya. 
 Akka Valisi Cezzar Ahmet Paşa ak saçlı, bükük belli bir pirifânidir. Napolyon ona dostum diye hitap eder, yazdığı mektupta. “Mısır ve Filisitin’i almış gelmişim, bir ihtiyarın ahir ömrünü zehir etmek istemem. Dilerim teslim olur ve vaktini ibadetle geçirirsin bundan sonra.”
Cevap tokat gibidir. “Devletim beni teslim olayım diye paşa yapmadı buraya!” 
Mısır'da yalan dolan Yafa'da katliam
Mısır'da yalan dolan Yafa'da katliam
 
BEY Mİ YAMAN, EL Mİ YAMAN
Napolyon, kalenin fazla dayanacağını sanmaz, ateş gücü, asker sayısı ondan yanadır zira. Gönderdiği ikinci mektupta Gazze, Yafa ve Hayfa’yı bir vuruşta yıktığını söyler iftiharla.
Mektubu getiren subay küstahlık yapınca Cezzar “Yıkın” der, paralatır adamlarına. 
Ceviz, çetin çıkmıştır, Napolyon genarallerine döner, “Bu ihtiyar birkaç günümüzü alacak galiba?” 
Akka’yı fasılasız topla dövdürse de Türklerin umurunda değildir, aksine huruç eder, baskın yaparlar. Şehrin duvarlarını yıksa ne gam, bir çentik bile atamaz ecdadın direncine, inancına. 
Kuşatma uzamakta ve her geçen gün kredisi kaybolmaktadır askeri arasında. Bıkkınlık çökmüştür. Sıcak, sinekler, sâri (bulaşıcı) hastalıklar...  
Bu arada Napolyon da düşer yatağa, Cezzar Paşa ona hekim gönderir, çünkü bu iklimin vakasıdır, Fransız tabipleri nakıstır o mevzuda. 
Napolyon Müslüman Türkü anlayabilmiş değildir hâlâ: “Ölecektim, bu adam beni niye kurtardı ya?”
Topçuların açtığı gedikler, piyade hücumuna imkân sağlar. Lakin şehre giren düşman şiddetle karşılanır ve süngü ile sürülüp atılır dışarıya. Bir arpa boyu ilerleyemeyen Napolyon çileden çıkmıştır. “Bu kadar savaş yaptım, bunca zafer kazandım, böylesiyle karşılaşmadım. Şu işe bak, bir ihtiyarın oyuncağı olduk sonunda!”
 
İŞ KILINCA KALINCA
 Gece baskını mı düzenlesedir acaba? 2 Mayıs imsakinde bunu dener ve çare olmadığını anlar. Hayret herkes uyanıktır. Ne bilsin ki namaza hazırlanıyorlar.
9 ve 10 Mayıs geceleri saldırı tekrarlanır, hatta rütbelileri de sürer safa. İş kılıca kalınca Türklerle baş etmek zordur. Bir ara Ali Burcu’nda tutunmayı sağlasalar da Cezzar Ahmet Paşa lağımları tam zamanında ateşler, alayı berhava! 
Artık huzur düzen kalmamıştır, itirazlar yükselmektedir sağda solda. 
Kuşatmanın 52’nci günü Rodos Mutasarrıfı Hasan Kaptan 3 bin Nizam-ı Cedit askeriyle Akka savunmasına katılınca Napolyon “Bitti” der “Bu iş buraya kadar!” Cihangirlik hülyalarını erteler bir sonraki bahara (21 Mayıs 1799). 
Hayfa ve Yafa’yı boşaltarak hızla çekilse de Osmanlı amansız bir takip başlatır, enselerinde biter âdeta. Napolyon yaralı askerlerini öldürtmekten çekinmez, bekleyemeyecek kadar paniklemiştir, ayağına takılanların, sıktırır kafalarına. 
Hâlbuki Cezzar Ahmet Paşa esir ettiği 200 Fransız’ı insan gibi ağırlamış, hayatlarını bağışlamıştır. 
Fransızlar el-Ariş’e (Sina) çekilir ve bilahare dağılırlar. Napolyon bir gemi ile Paris’e kaçar. 
Söz ne zaman Akka’dan açılsa: “Eğer orada durdurulmasaydım, Şam’a girecek, bütün Doğu’yu ele geçirecektim” der üstüne basa basa. 
Hayal de değildir, propagandayı bilir. Lübnan Hristiyanlarını, Dürzileri ve İran Şahını bağlamıştır yola çıkmadan. Bildiriler dağıtılmış “Ayaklanın geliyoruz” denmiştir azınlıklara. Nitekim Cebel el-Dürzi hâkimi Emîr Beşir, Cezzar’ın yardım taleplerine kulak asmaz. 
Eğer Doğu Akdeniz’deki Türk limanlarını alabilse Haçlı Kralı Philippe Auguste’un yapamadığını yapacaktır kolayca.
Napolyon’un altı çizilesi bir sözü var: “Yenilmekten korkan hezimetten kurtulamaz!” 
Elhak doğrudur! 
Bunu bizzat yaşar Akka’da! 
 
Mısır'da yalan dolan Yafa'da katliam
 
BERBER ÇIRAĞINDAN DEVLETLÜ PAŞAYA
Cezzar Ahmet Paşa, Vidin veya Niş doğumlu olabilir, Boşnak’tır aslında. Gençliğinde İstanbul’a gelir berberlik yapar. Hekimoğlu Ali Paşa onu bir şekilde keşfeder ve himayesine alır. Mısır’a vali olarak giderken, götürür yanında. Bilahare Hekimoğlu ayrılsa da Boşnak Ahmet Mısır’da kalır. Bir süre Kölemen beylerine kâhyalık yapar. 
Bunlar devlet içinde devlet gibidirler, sözleri geçer. Kendi aralarında da nüfuz mücadelesi verirler ki, çekişmeler çok şey öğretir ona. 
Cezzar Ahmet Paşa Sayda Valisi’yken bu birikimi kullanır, yeri geldi mi sertleşir, surda gedik açtırmaz. Zaten bu yüzden Cezzar (Deve kasabı) derler ona. Bir ara Şam Valiliği sunulsa da (1780) Akka’ya yerleşmeyi arzular. Küçük ama disiplinli birliği ile bayrağı dalgalandırır, asayişi sağlar. Denizden gelecek tehditlere karşı mütevazı bir donanma kurar hatta.
Onun vazife yaptığı yıllarda Sayda ve Beyrut da iktisaden kalkınır. Sadece Akka’ya altı cami, iki çarşı, yedi değirmen yaptırır. Hanlar, hamamlar, çeşmeler, sebiller, yollar... Surları esaslı bir şekilde onartır, burçlarla donatır. 
Havalinin ahvaline olan vukufiyetini kaleme alır, hazırladığı “Nizamname-i Mısr” ile tecrübelerini bir sonraki nesle aktarır. 
Mütevazıdır, adildir, dindardır, bağışlayıcıdır. Lakin devlete kastedene acımaz. Bu hususta hassastır, hainlerle gafilleri bir tutar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.