Pert ettiler dert etmedik

A -
A +

Hükûmetin başı Süleyman Demirel-Erdal İnönü katliama sessiz kalır, Millî Savunma Bakanı Nevzat Ayaz, şehitlerin hesabını soramaz.

Deniz Kuvvetlerimizden Muavenet isimli dört savaş gemisi geçer.

İlki Donanma Cemiyetinin halktan topladığı ianelerle (teberru, atıfet) Almanlardan satın alınan Muavenet-i Milliye’dir. Bu torpidobot 1910-23 arası bilfiil çarpışır, boyundan büyük işler yapar.

Yunanlıların Delfin denizaltısını tesirsiz hâle getirir, Kardeşi Gayret-i Vataniyye ile Odesa’yı basar, Rusların önemli gambotlarından Kubanets’i yaralar, Donetsk’i batırırlar.

Petrol depolarını tutuşturur, tankerleri, ticari gemileri kullanılmaz hâle sokarlar. Cihan harbinde Zonguldak’tan gelen kömür gemilerine refakat eder ve Ruslara karşı nöbet tutar.

Yaptığı sayısız hizmet bir yana Çanakkale ağzında (Ayasofyalı Ahmet Saffet Efendi komutasında) kendinden 20 kere ağır HMS Goliath’ı batırması yeter de artar. 570 bahriyelinin kayıp haberi Londra’ya ulaştığında kabine toplantı hâlindedir, sert bir münakaşa başlar.

Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Fisher istifa eder, Bahriye Nazırı Winston Churchill’i de sürükler ardısıra. İngilizleri korku sarar, gelip gidip sahilleri vuran HMS Queen Elizabeth’i cepheden uzaklaştırırlar. Queen donanmanın en pahalı gemisidir, kaldı ki taşıdığı ad itibarıyla...

Muavenet-i Milliye, işgal yıllarında silahsızlandırılır, yıllarca orada burada yatıp çürütülükten sonra yollanır hurdaya (1953). Müzelik bir gemidir ama hani vefa?

Pert ettiler dert etmedik
* * *
İkincisi  (TCG Muavenet)1939’da İngiltere’ye sipariş edilen bir muhriptir, ancak Harb-i Umumi patlayınca üstüne yatarlar (aynı delikten ikinci defa). Adını HMS Inconstant koyar, tepe tepe kullanırlar.

Onu bize iade ettiklerinde (1946) ahı gitmiş vahı kalmıştır, 1960’a kadar kör topal dolansa da pek bi’ hayrı olmaz.
* * *
Üçüncüsü (TCG Muavenet DM-357) - ABD yapımı Allen M. Sumner sınıfı bir muhriptir (USS Gwin).

1942’de suya indirilir, ABD otuz yıl kullandıktan sonra bize bağışlar (72).

Sil baştan elden geçirilir, mayın döşeme kabiliyeti eklenir ve 974 çıkarmasında Kıbrıs’a gönderilir. Evet yaşlıdır ama sonarı ve radarı güçlüdür hâlâ, torpido taşır ayrıca.

Gemimiz Ekim 1992’de ABD uçak gemisi Saratoga’dan atılan iki füze ile vurulur, âdeta imha!

Menfur saldırıda 22 çocuğumuz yaralanır, gemi komutanı Kurmay Yarbay Levent Kudret Güngör, Tğm. Alper Tunga Akan, Astsb. Serkan Aktepe, İkmalci Mustafa Kılıç ve Er Recep Atak şehit olurlar.

KATİL BUNLAR
“Nasıl yani” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Şöyle: Ege’de NOTA planlı tatbikatlarından “Display Determination 92”  icra edilmektedir. Her şey sanal âlemdedir, silah kullanılmaz.

Bir ekibin başında Amerikalı, diğerinin başında Hollandalı komutan vardır, karşılıklı hamle yapar, savuştururlar.

2 Ekim Perşembe yorucu geçer ve bu safhayı da kapatırlar. Yarın Cuma, başka bir noktaya intikal edecek, yeni senaryolar üzerinde çalışacaktırlar.

Gemimiz Saroz Körfezi’nde Türk kara sularındadır, en yakın ülke, yine bir NATO üyesi olan Yunanistan’dır. Herhangi bir taciz ve tehdit mümkün değildir civarda.

Denize sonbahar serinliği dokunsa da hava soğuk sayılmaz. Sular şıpır şıpır, teknemiz tatlı tatlı sallanmakta. Çocuklarımız yorgundur, birer ikişer kamaralarına çekiliyorlardır ki....

Köprü üstünde korkunç bir gümbürtü kopar, kaptan köşkü toz duman, kan revan.

Şaşkınlık geçmeden ikinci bir füze, harekât merkezinde patlar. Göz gözü görmez, alevler, kıvılcımlar, roketler çatapata döner âdeta. Neyse ki, bahriyelilerimiz talimlidir, bir yandan yangını söndürür, bir yandan yaralılara koşar, mühimmatı da suya atarlar bu arada. Allahü teâlâ korur, gemi berhava olabilirdi o kargaşada..

TAAMMÜDEN
Sükûnet sağlanınca iki ABD helikopteri gelir. Biri yaralıları alıp Saratoga’ya götürür, öbüründen inenler roket parçalarını toplamaya başlar, delil karartmaca. Ancak subaylarımız önlerine durur, bu fırsatı vermezler onlara.

Demek gemi infilak etse “cephane faciası” deyip kapatacaklar kolayca.

Pert ettiler dert etmedik

Sahi, füzeler kazaen fırlatılmış olabilir mi? Bu çay bardağı değil ki, kolun dokunsa. Velev ki dalgınlığına geldi, butona bastın, sistem 40 defa “Emin misin” diye sorar, amirlerin onayına sunar. Bir füzenin ateşlenebilmesi için kesin emir gerekir. Komut, beş ayrı subaydan geçtikten sonra komutan inisiyatif almalı ve “Evet, vurun” demelidir açıkça. 

Kaldı ki, tatbikatlarda füzeler kilitlenir, istese de sokamaz saldırı pozisyonuna.

Muavenet’in “kimliği belirsiz düşman yerine konması” için uzun bir prosedür gerekir. IFF kimlik belirleme sistemi bulunurken bu imkânsızdır âdeta.

Lafı eğip bükmeye gerek yok, bilerek planlayarak (eskiler taammüden derlerdi) vururlar.

Hem Sea Sparrow füzeleri öyle “at unut” cinsi değildir, yarı aktif radar güdümlüdür, ateşlendikten sonra yönlendirilir, hedefe varıncaya kadar.  

Üzerine zaman ayarlı tapa konması ise resmen “cinayettir.” Demek köprü üstündeki herkesi öldürmek için attılar.

Peki biz niçin çekilmeyiz de hiçbirşey yokmuş gibi devam ederiz tatbikata?

Muamma!

Pert ettiler dert etmedik

KİM KİME DUM DUMA
Ertesi sabah ABD Dışişleri Bakanı Lawrence Eagle Burger, Washington Büyükelçimiz Nüzhet Kandemir’i arar “Geminizi batırdık, özür dileriz” der diplomatça.

Ardından bir ABD’li binbaşı, mağdurları dolaşır, leblebi çekirdek parasına ibraname imzalatmaya kalkar. Yok Saratoga’dan davacı olmayacağım da filan.

Millî Savunma Bakanı (Nevzat Ayaz) ve hükûmetin başı (Süleyman Demirel- Erdal İnönü) şehitlerin ve gazilerin hesabını soramaz.

ABD mahkemelerinde kendi başına dava açanlar da yalnız kalırlar. Hariciye Bakanı’mız Hikmet Çetin güçlü bir isimdir ama yumruğunu masaya vuramaz.

Dava 97 senesine kadar sürünür, “Bu mesele adli mi siyasi mi” gibi kısır bir münakaşaya girer, oyalarlar. 

Neticede siyasi olduğuna karar verir, hukuk yolunu kapatırlar. 

Hâlbuki yine Saratoga tarafından vurulan İran tayyaresine rekor tazminat ödenmiştir. Hiç yokuş yapmadan. Tıkır tıkır hesaplarına.

Sea Sparrow aslında hava savunma füzesidir, ilk defa bir su üstü hedefine atılır, denemek için bizi mi buldular acaba?

Menderes’i asan darbeciler urgan parasını ailesinden istemişti, bunlar da füze paralarını... Yoo hayır, çaylar firmadan.

Pert ettiler dert etmedik

PEKİ NEDEN?
O günlerde ABD Kuzey Irak’ta PKK’lılara silah ve malzeme taşır gözümüze baka baka. Bir ikaz, iki ikaz, neticede bizimkiler de patlar, helikopterlere taciz ateşi açarlar.

Cumhurbaşkanı Özal zeki ve cesur bir insandır, risk almaktan korkmaz. BAAS güçlerinden arındırılan Kuzey Irak’a girmeyi çok arzular, tezkere için arkadaşlarına çağrı yapar.

Ancak Demirel ve İnönü kokmaz bulaşmaz siyasetten yanadır, çekilirler kabuklarına.

İşte o bizim doldurmadığımız alan Çekiç Güç’e bırakılacak, at koşturacaktır yanı başımızda. PKK semirecek, vukuatları artacaktır o günden sonra.

Zaten ülke çalkantı içindedir, küçük küçük hesaplar. Eğer güçlü iktidarın yoksa tokatlayan çok olur, diklenemeyecek, sineye çekeceksindir nasıl olsa.

Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Vural Beyazıd ortalığı yıkmalıdır ama...

Eh sen evladının kanını yerde bırakırsan, başın çok ağrır daha. Nitekim hedefe rahmetli Eşref Bitlis konacaktır kısa bir süre sonra.

Peki hadiseye karışan sekiz subaya ne olur? Bi’ şeycik olmaz, sadece disiplin cezası alırlar.

O füzenin gücünü en iyi onlar bilir. Cinayetten yargılanmalıdırlar oysa.

ESKİLER ALIRIM!
Bazılarına göre de Türkiye ABD’den modern savaş gemisi satın almak ister, onlar ise elleriindeki Knox tipi hantal fırkateynleri çakmaya bakar.

Knokslar tek şaftlıdır, buhar türbini ha bire arıza çıkarır. Masrafı yüksek, tesiri azdır.

Türkiye de Almanya’ya yönelir... “Vayy sen misin başka kapı çalan, o Knokslar alınacak diyorum, hâlâ geziyorsun sağda solda!”

Bu kadar basit mi? Evet bu kadar.

Neticede Knoksları aldırırlar paşa paşa.

Paslı leşlere yüz milyonlarca dolar sayarız. Ama son gemide iyi bir indirim yaparlar, tazminat deseler olmayacak, artık neye sayarsan. Envantere selefinin adıyla girer

“Muavenet F250” deriz ona. 

Alayı beş sene içinde hurdaya çıkacak, merhem olmayacaktır hiçbir yaramıza.

Hadisenin hayırlı yanı Türkiye yerli ve millî sanayinin ehemmiyetini anlar. Demek ki, onun bunun artığıyla savunma olmaz. Yoksa 100 kilometrede 100 litre benzin yakan ‘REO’ları itelerler sana.

Beşinci Muavenet’imizin %100 yerli ve millî olması dilek ve duasıyla...

Pert ettiler dert etmedik

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.