Yangına müdahale mi, yalanla mücadele mi?

A -
A +

 

Sanal mecra kontrolsüz, teşkilat alevlerle boğuşurken "hımmm kesin otel yapacaklar" sözü dolanıyor ortalıkta.  Orman Mühendisleri "tek otel göstersinler" diyor, "5 binimiz istifa edeceğiz o dakika!"  

Eskiden anlatırlardı: Vali köyü ziyaret ediyor. Teyzem ne bilsin samimi konuşuyor. “Oolum sen nerde çalışıyon bakem?” 

-Ben bu vilayetin valisiyim ana.

-Aaa evladım accık daa okuyaydın da, ormancı olaydın ya. 

Ormancılık böyle itibarlı bir meslekti çocukluğumuzda.

Orman Genel Müdürlüğü Anayasa ile korunan bir teşkilat. Ayrı hukuku, kanunu var. Memleketin neredeyse üçte birini idare ediyor ve toz kondurmuyor yeşil vatana. 

Geleneğimiz göreneğimiz de ağaca saygıdan geçiyor, ecdat yaş kesenle, baş keseni bir tutuyor. 

Sonra bir baltalar elimizde devri… 

Yamukluğu fark ediyorlar da “Kestane gürgen palamut”a bağlıyorlar sonunda. 

MÜMTAZ TEŞKİLAT

Duyduk ki OGM yangın eğitimi veriyormuş, bizi de çağırdılar, atladık gittik Antalya’ya. Gazeteciler has bir şey sanıyorduk, meğer bu sene 105 bin gönüllüyü eğitmiş, donatmışlar ayrıca. 

Tamam vatandaş yangına koşuyor ama şibidik terlik, naylon mintan ve benzinli motorla. Bırakın hayrını kendi hedef oluyor bu defa. Keşke üstünde dayanıklı urbalar, fosforlu yelekler, mukavim botlar olsa. 

İşte teşkilat sadece eğitim vermekle kalmıyor, kıyafetleri de temin ediyor, koyun dursun diyor kenarda... 

Hiç unutmam bir yangın tüpü almıştım, satıcı “kullanmak nasip olmasın” demişti üstüne basa basa. Dilerim dolabınızda kalır, geçirmek zorunda kalmazsınız sırtınıza. 

Gördüğüm o ki OGM çalışanları arasında resmiyet değil samimiyet var. Diyelim bir hafta dağda bayırda kalmış alevlerle boğuşmuşsun omuz omuza. Abi kardeş olursun, amir memur mu kalır o saatten sonra. 

Ki geçen yıl Genel Müdür 20 gün boyunca sahadan ayrılmamış, evrakları bile dağda imzalamış hatta. 

OGM büyük bir müessese ve ciddi bir birikimi var. Beynelmilel teşkilatlara ya üye ya da yönetimde yer alıyor.  Avrupalı ormancılar yakinen tanıyor, takdir ediyorlar. 

Eskiden teşkilat yazın teyakkuzda bekler, baharlarda fidan diker bakım yaparmış. Artık arazi araçları var, 12 ay çalışabiliyor rahatlıkla. 

Sürekli eğitim alıyor, yeni teknoloji ve cihazlarla tanışıyor, istim üzerinde duruyorlar.

Yangına müdahale mi, yalanla mücadele mi?

İSTİKBAL YERLERDEDİR

Bizim için yarım evlek bir yer yakıyorlar, gösterdikleri gibi tırmıklarla çalışıyor rüsumatı ateşten ayırıyoruz çabukça.

Yüzümüze vuran sıcaklık 600 ila bin derece arasındaymış, kaşları kirpikleri yakacak kadar büyütmüyoruz. Hanım muhabirler su tabancalarına sarılıyor, yarısını söndürüyorlar.

Peki diğer yarısı?

“Uçak ve helikopter gelecek gösteri yapacak" diyorlar.

Bir değil iki uçak geliyor, kırmızı renkli bir mayi atıyorlar, ne yalan söyleyeyim pek hayrını görmüyoruz. Sonra devasa bir helikopter görünüyor, haznedeki suyu boca ediyor. 

Dostlar alışverişte görsün dumanın rengi bile değişmiyor. 

Anladığım kadarıyla havadan müdahale hikaye... Yangın sön-dü-rü-le-mi-yor.

Ha öyle arazi olur başka türlü yaklaşamazsınız, o başka.  

Medyanın da işi yok, THK niye desteklenmiyor diye diz dövdürüyor vatandaşa.

TEZVİRAT MÜGALATA 

Teşkilatın Kurum ile bir derdi yok bu sene kiralanan 55 helikopterin ellisi, 20 tayyareden 9’u yine THK'ndan. 

Hoş onlar da kendi malı değil, piyasadan bulup buluşturuyor komisyonunu alıyor. 

OGM 1995’den bu yana Kuruma 214 milyon dolar ödemiş. Bir nevi destekleme alımı, payanda.  

Bu küçük bir meblağ değil. Kıymetli mülkleri, kurban derileri, zekat fitre gelirleri, teberru ve bağışlar da yağıyor ayrıca. Peki kendini yeniledi mi? 

Manzara ortada. 

THK’nun elindeki uçaklar piston motorlu ve atmış küsur yaşında. Artık ticari havacılıkta kullanılmıyor, ha antika olarak saklarsın o başka.

Zaten hava meydanlarında yakıtları bulunmuyor. Erzurum’da beş gün kalmış bir kere kalkamamışlar. Motorları 37.5 derece üzerinde çalışmıyor, yazın hiç şansı yok Akdeniz kıyılarında.

Kiralama avantajlı, bu sayede hem yeni araç kullanıyorsunuz, hem de filo yenileme gibi bir derdiniz olmuyor. Zaten yangın uçakları Kanada, Rusya, Ukrayna gibi birkaç ülkenin elinde bulunuyor. İhale kimde kalırsa kalsın tayyare temin edilecek adres belli. THK’da bunu yapıyor. 

Dünyanın kuzeyi yaz iken güneyi kış, mevsim döndükçe hava araçları aşağı yukarı taşınıyor. Yani diyeceksiniz, daha fazlası da gerekmiyor aslında. 

AKDENİZ HASSAS

Orman Yangını daha ziyade Akdeniz ülkelerinin çilesi, bir de Avustralya ile California gibi sıcak coğrafyalarda.

Diyelim bir alan yanıyor yüz tayyareyi arı gibi gezdiremezsin mıntıkada, hava sahası diye bir şey var. Şu an Ormanlarımızda her 5 kmde bir gölet ya da 800-bin tonluk havuzlarımız var, eksildikçe sensör ikaz ediyor. Eskiden helikopterler yarım saatte bir sorti atardı, şimdi her 5 dakikada. 

Küresel ısınma ve iklim değişikliği sıkıntılı bir konu, 2021'de son 140 yılın en sıcak Temmuzu yaşandı, dileriz mutedil geçer bu defa.  

Hainlere de bilgi akıyor, birileri rüzgâr ve nem oranlarını takip ediyor, haydi diyor hayduta. Tesadüf olmadığı belli, yangının çıkış noktaları ortada. 

Zaten orman yangınları % 90’ı insan kaynaklı olur. Cehalet ve ihmalle savaşırsınız yeter ki kasıt olmasa...   

Köylüler eğitilmiş artık çoban ateşi yakmıyor, kuru otları temizliyorlar fırsat buldukça. 

Yangının olması için üç şey lâzım, yanıcı madde ki zaten kendisi, yakıcı madde (belki bir sigara) ve bol oksijen (rüzgârlı hava). 

Bu üçten birini eksiltebilirsen ne âlâ.

Ormanlarımızın % 55’i yangına hassas. Sanıldığı gibi çam risk değil, iyi ki var. O zaten evin yerlisi binlerce yıldır Akdeniz havzasında. Gariptir 100 dereceye kadar zarar görmüyor. Yandığında ise tohumların çimlenme kabiliyeti artıyor. Rabbimizin lütfu ihsanı. Farklı bir tür olsa zahmet çekilirdi ormanlaştırmakta. Yanmış dalları yere ser, neşv-ü nema ediyor biiznillah. 

Blok ormanları bölmek için sırtlarda servi söğüt gibi farklı türler dikiliyor. Bunlar ormancıya mekân ve zaman kazandırıyor yangında.

Yangına müdahale mi, yalanla mücadele mi?

İHA GİBİ MALIN OLSUN

Erken haber alma işi de mühim, kuleler, termal kameralar anlık bilgi akışı sağlıyor. İHA’yı orman yangınlarında kullanan ilk ülke biziz. Artık her şey ekranda. O kadar düzgün koordinatlıyor ki Ankara masa başından müdahale edebiliyor yangına. 

Birinci ekip çekilsin, ikinci ekip sağ tarafa...

Eğitim esnasında birden sirenler çaldı, meğer İHA’nın biri Hisarçandır mevkiinde alev yakalamış. Kamera görüntülerini incelediler "yıldırıma benziyor" dediler, çünkü tek ağaç. Riskli olmasa da helikopter kaldırıldı ve Konyaaltı'ndan ekip sevk edildi sahaya. 

Bu yıl İHA sayısı 8'e çıkmış (TAİ ve Bayraktar) 18 bin feetde (6 km) dolanıyor, nabız tutuyorlar adeta. 

Hatırlarsanız Hatay'da İHA ormanı yakan şahsı evine kadar takip etmişti, elini yıkayamadan polis almıştı karakola. Artık kimsenin yaptığı yanına kalmayacak. 

Yazılımlarımız yerli ve milli, uluslararası fuarlarda hayran kalıyor, inanamıyorlar. Dost ülkelere (Balkanlara, Asya’ya) eğitim ve teknoloji bedava. 

Fransa’da bir konferans düzenleniyor, eko turizm, ağaçlandırma filan konuşuluyor. Mevzu orman yangınlarına gelince "bizim Türkiye’ye vereceğimiz bir şey yok" diyorlar "önümüzdesiniz zira!" 

MAKSATLARI BAŞKA

Geçen sene o hengamede birileri organize olup "Help Türkiye" diye bir hareket başlattı. Maksat devleti güçsüz ve biçare göstermek. İyi niyetli saflar da katıldı onlara. Bittik, battık, göçüyor muyuz acaba?

Birbirine benzemez onlarca yapı, grup, klik, takım hemen organize oldu, ağızlarında hep aynı sloganlar. Twitter’da bir dakikada 25 bin, ardından 50 bin, 75 bin 100 bin gibi sayılar. Kanada, ABD ve Fransa’dan spot hesaplar devreye girdi ve 7 milyona ulaştılar bir anda. 

Anafor başlayınca fenomenler de gezinecek alan buldu, siyasetçilere fırsat doğdu. Mevzu tabiat oldu mu devlete küfredebiliyorsunuz rahatlıkla. 

Ve o meşum fısıltı, "kesin otel yapacaklar!" 

Bu bir kere Anayasa’ya aykırı, bildiğin bir şey varsa suç duyurusunda bulunsana savcılıklara. 

Bazı gazeteciler araştırıyor ve öyle olmadığını görüyor, münakaşa çıktığında “orman arazisinde otel mi olurmuş canım” diyorlar. 

Bazıları da "tamam ben de biliyorum ama" deyip devam ediyor yalana. Bir yere angaje, ona tık kazandıranlar "öyle konuşmasını" istiyor zira. 

Reyting peşinde olanlar da hadiselere menfi bakıyor, tansiyon yükseltiyor. Memlekette şu şu güzel işler oluyor dese takipçi kaçacak başka tarafa

Derken bir haber "eyvah helikopter düştü!" OGM'nin kaybı yok ama TSK, Emniyet ve Belediye’ye de soruluyor, düşen var mı acaba?

Çok şükür yokmuş, iyi de doğrusunu ilan edinceye kadar malum cenah salvo atışta. Tık peşinde koşan için haber "helikopterin uçmasında" değil "çarpmasında!" 

İşin acı yanı bunu uyduran özür, düzeltme ihtiyacı duymuyor. Amcam da kahve muhabbetlerinde "ne helikopterler düştü ne helikopterler" diye yakınıyor. 

20 tane profesör filan hastalığın ilacı budur dese altına imza atsa alakasız biri "ama kısırlık yapıyormuş" diye fısıldasa… Emekler gitti boşa.  

AMAN ORMANCI 

Ormancılar bükük boyunlu insanlar, hem ter döküyor, hem saldırılara muhatap oluyorlar. 

Sadece geçen sene 11'ini kaybettik, bizzat vazife başında vefat eden 133 kardeşimiz var (asker ve polisten sonra 3. sırada) ama kanun şehit statüsünü çok görüyor onlara. Arkadaşları aralarında para toplayıp ailesine sahip çıkıyor.  

Halbuki suda boğulan, duvar altında kalan, ateşte yanan mümin şehit sayılır inancımızda.

Bize "on dakika şurada dur bekle" dense sıkıntı basar, adamlar üç hafta kıpırdayamıyor duman altında, uyku durak yok, şuur bulanmış, gözleri kan çanağı.

2021’de 2973 orman ve 2500'den fazla arazi yangını çıkmış ve neredeyse tamamı o gün söndürülmüş soğutulmuş. Halbuki Kaliforniya’da tek bir yangın 103 gün sürdü, 1300 ev yandı, 380 bin hektar bağ, bahçe, çıt yok vatandaşta.  

ABD güçlü malum, 170 hava aracına sahip ve tek seferde 70 ton su atabilenler var netice yine hüsran!  

Telsiz emirlerine bakarsanız, ormancıları askeri operasyon sanırsınız. Aynı ordu gibi istihbarat, hücum, savunma. Kurşun yerine su sıkıyorlar tabancalarıyla. 

Bir ülkeyi havadan ne kadar bombalasan da piyadeni sokmadıkça senin olmaz. Zemin de itfaiye eri girmedikçe soğumaz.

Ormancılıkta "20-40-40" diye bir kaide var. Eğer hava nemi % 20’nin altına düşmüş, sühunet 40 derecenin üzerine çıkmışsa ve rüzgâr da 40 km hızla esiyorsa bırakın gidin diyorlar, siz artık bir şey yapamazsınız o yangına. Köyleri kasabaları boşaltın, gümbür gümbür geliyor, çekilin kenara.   

Bizim ormancılarımız ise 47 derece sıcakta, % 6 nem oranında ve 70 km hızla esen rüzgara aldırmadan çalıştı. Arkadaşı canını vermiş, hemen defnedip dönmüşler işlerinin başına. Yabancılar anlayamıyor "siz delisiniz" diyorlar açıkça.  

Bu sene hava gücümüz 118 parça, TSK’nın helikopterleri de kullanılacak ayrıca. 21 bin asker evladımız eğitim almış koşacaklar yangına. 

"Yarabbi ordularımızı karada, havada, denizde ve ormanda mansur ve muzaffer eyle" diye dua edeceğiz bundan sonra.

Yangına müdahale mi, yalanla mücadele mi?

TECRÜBESİ YETER 

Düşünün bir okoliptus tohumu 60 yılda üretilmiş, kaç nesil emek verdi ona. OGM böylesine köklü bir müesese ve 8 milyon insanımız ormanla yaşıyor. Ağaç kesmek tabirinden hoşlanmıyor, biz ormana nefes aldırıyoruz diyorlar, bir nevi budama. 

Seyreltme ile orman azalmaz artar. Keşke yangınlardan ziyade bunları konuşuyor olsak. Bölgeye köylüye nasıl hayrımız olur acaba? 

Eğer yangın sayısı yarıya düşürülebilirse herkes rahatlar, enerji zayii olmaz. Bunun için eğitim şart.  

Geçen sene 258 köy yangın sahasında kalmış, ikazlara rağmen kapı pencereler açıkmış, çatı olukları yaprak, kozalak doluymuş, balkonlarda yanıcı maddeler varmış, evlerin etrafını kuru otlar sarmış. 

Sanki amcam İsviçre dağlarında yaşıyor odunları dizmiş duvara. Burası Akdeniz, yazın o odunlar plastik bomba. 

Sene başından beri 22 600 orman köyünü dolaşmış, bizzat başında durup tedbir almışlar. İhmal edersen evinden ocağından olursun Allah muhafaza. 

Anız tam bir baş belası, acımadan böcekleri sürüngenleri yakıyorsun, rüzgâr yön değiştirdi mi sap gibi kalıyorsun ortada. 

Keşke hiç yangın çıkmasa ama bu risk var ve olacak, öyleyse tek şey kalıyor hazırlı olmak. 

ARTSIN EKSİLMESİN

Ormanlarını en çok artıran ülkelerden biriyiz 20 yıl önce 20.8 milyon hektar ormanımız varmış, şimdi 23.1milyon hektar.

Portekiz’in bizim 6 da birimiz kadar ormanı var, 17 700 yangın yaşıyor yılda. 

İspanya’da 11 460, Fransa’da 4215, İtalya’da 5124, Yunanistan’da 946, Türkiye ise 2700 civarında. 

1937’ten itibaren yükselen bir grafik var, ormanlar eskisi gibi bakir değil zira. 

En fazla ağaç kaybı 1945 yılında yaşanmış, kâbus gibiymiş adeta. 

O yılların araçları zayıf tabii, nerede şimdiki imkânlar?

Şu an OGM'nin 1065 arazözü var. Bunlar % 60 rampada % 30 yan eğimde ilerleyebiliyor, kar çamur vız geliyor. Alevler arasında kalırsa su bariyeri ile kendini (ve elemanlarını) koruyabiliyor. 285 su ikmal kamyonu peşleri sıra dolanıyor. 

2270 ilk müdahale aracımız var (4x4 pikap) 178 dozer hazır kıta. 

YANGINI TANIRSAN... 

Örtü yangınları dal, yaprak, yongaları yakar ama ağaçlara zararı olmaz. Tepe yangınları meşcereyi tamamen sarar, alevler boylu olurlar.

Rüzgâr taze oksijen demektir. Alevin ihtiyacı vardır ona, esinti parçaları alır, başka yerlere taşır, yeni yangınlar başlar. 

Gündüz zemin sıcaktır, rüzgâr denizden karaya eser (aşağıdan yukarıya).

 Gece zemin serindir, rüzgar karadan suya eser (yukarıdan aşağıya). 

Ormancı bunu bilir ve kullanır. Ancak Basra alçak basıncı çökünce denge bozulur, geçen sene 14 gün olduğu gibi mesela. 

Haziran ve Temmuz ayları tehlikelidir, gündüz 10-16 arası daha hassas.

Kısa boylu nebat mesela geven hızlı yanar, sizi geçebilir hatta. Boylu makiler hızlı yanar ve çevrenizi sarar, yanını yönünü kaybettirir insana. Girersen çıkamazsın. Fedakâr olabilirsin ama ölümüne çarpışmayacaksın, cepheden değil yanlardan vuracaksın yangına. 

Genç ormanlar da sıkıntılıdır, mümkünse yaklaşma, yolda tarlada bekle, kendini emniyete al ondan sonra. Yaşlı ormanların altları temizdir, en az bunlar uğraştırır, üzmez yormaz.  

Sazlıkların zemini bataktır, dozer arazöz sokamazsınız alana. Ancak hava araçlarıyla. 

Bir de toprak yangınları var Sibirya tundraları 9 ay buzdur, üç ay ise içten içe kızışır duman çıkar, çok da kötü kokar. 

BEYAZ DERSEM ÇIK

Yangın düz arazide sakin ilerler ama eğimle birlikte hızı artar. 

Duman beyaz ise korkma ama siyahsa işiniz var. Yanıcı malzemeyle dolu demektir gider başka yeri de yakar. 

Manavgat yangını 5 km bir hat halinde gelmiş ve alevler on dakikada 50 metre olmuş.

 500 Hiroşima’ya denk bir enerji. Helikopter tayyare bir şey yapamaz ona.

Dere ve yamaçlar çok tehlikelidir, alevi baca gibi çeker yukarıya. Yangını sırtta beklemek lâzım, bazen karşı ateş işe yarar.

Mühendisin biri anlatıyor: "O gün Boyabat gidecekti az daha, bırakmadık, yenileceksek de dedik çarpışa çarpışa. Bir sırtta karşı ateş verdik. Önce müthiş bir aydınlık oldu (videosunu gösteriyor) sonra zifiri karanlık ve yangın çöküverdi oracıkta." 

Bunu vatandaşa anlatamazsınız, görürse mani olur, dövmeye kalkar.  

Yangın bitti diyelim, OGM hemen ertesi gün araziyi ormanlaştırmaya çalışıyor. Tabiri caizse ilmek ilmek işliyor, tohumsa tohum, terassa teras, yetmedi ekskavatör kullanılıyor. Taşlık kayalık yerlere dalları bırakıyorlar, orada çimleniyor kendi başına. 

Peki ben bir yangın gördüm dağda bayırda. Ne yapmalıyım acaba?

Önce alo 177’yi ara diyorlar, sonra al eline bir tırmık dirgen çalı çırpıyı uzaklaştır, elinden ne kadar geliyorsa. 

Yörenin çobanları da onu yapıyor, bazen büyümeden önlüyor, savaşı kazanıyor, ekibe soğutmak kalıyor. 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.