Çin'e kafa tutan ada Formasa

A -
A +

Eskiden en önemli haber kaynağımız akşam ajansıydı. Radyo 19.00’a saniyeler kala dıııt dıııt dııt diye sinyal verir, saatlerimizi ayarlardık itinayla. Sanki operasyona çıkacaz. Mevzu Çin olduğunda Sun Yat-sen, Mao Zetung, Çu Enlay ve Çan Kay-şek adları dolanırdı. Kulaklarımız alayına aşina.  O zamanlar Tayvan çok önemli bir ada, Milliyetçi Çin ya da Farmosa denirdi halk arasında. Sanırım biraz daha başa sarsak iyi olacak, Ming hanedanının hâkim olduğu yıllara gidelim toplayamayacağız yoksa.  Efendim Sun Yat Sen basit bir terzi çırağıdır, ortaokulu Hawaii’de okur, abisinin yanında. İngilizce öğrendikçe kültürüne yabancılaşır. Avrupai bir idare ister yurdunda. Abisi yoldan çıkacak diye endişeye kapılıp onu eve yollar. Ama Sun delikanlıdır artık, bulur bir kafa dengi birlikte Hong Kong’a kaçarlar. Gider Piskoposluğun himayesine girer. Hırslı ve hareketli bir tiptir, vaftiz eder, sahip çıkarlar. Queen’s College bitirip tıp fakültesine girer, Guangzhou Boji Hastanesinde John G. Kerr’in yanında ihtisas yapar. Artık mutaassıp bir Hıristiyandır, misyonerlere alan açar.  Kalburüstü yaşar, karıları, metresleri vardır (Lu Muzhen, Kaoru Otbuki, Soong Ching-ling, Chen Cufien, Haru Asada...) Karnı toktur, felsefe yapar boş zamanlarında. Bizim altı ok ezberlediğimiz yıllarda “üç ilke” diye çıkar yola. Minzi (milliyetçilik), minsheng (refah) ve minquan (halkçılık). Tabii son maddenin içinde demokrasi filan da var ama tek partili, artık nasıl olacaksa. Kulüpler, edebiyat dernekleri, okuma odaları derken gazete çıkarır, hanedanı (Çing-Mançu) devirmek için deniz aşırı ziyaretler yapar. İngiltere’ye, Amerika’ya, Kanada’ya, Malezya ve Tayland’a gider, ele güne avuç açar. İlk dört ayaklanma hüsranla biter, imparatorun muhafızları isyancıları öyle bi paralar ki cesetleri bile tanınmaz. Gelgelelim Ekim 1911’de, Huang Xing liderliğindeki askerler baş kaldırınca...

Çin'e kafa tutan ada Formasa

YETİŞEN ALIYOR

Sun Amerika’dadır o sıra, koşup gelir dâhil olur halkaya. Bu arada temaslar sürer Sun’ın Kuomintang’ı (Milliyetçi Partisi) ile ÇKP (Komünist Parti) birleşir. Amerika’dan, Rusya’dan, Müslümanlardan herkesten destek alırlar ve yeni bir devir başlar. Sun’ı muvakkat devlet başkanı olarak oturturlar koltuğa. Bilahare başkenti Nanjink’ten, Pekin’e taşır, ancak ipler Cumhuriyetçi Parti lideri Yuan Shikai ve silahlı militanlarının elindedir. Savaş ağaları güç kazanmıştır ayrıca. Sun dikiş tutturamaz, hatta bir ara bırakıp Japonya’ya kaçar. Sun “güneş” demektir, ülkeyi güneş gibi aydınlatmakta… Partinin hamisi, ulusun babasıdır, resmini basarlar paralara. Ölünce (1928) büyük bir mozoleye gömülür ve güç mücadelesi yeniden başlar.

Çin'e kafa tutan ada Formasa
ŞİMDİ MÜMKÜN MÜ? Rejim aynı rejim halk aynı halk 10 yılda ne değişti acaba?

ÇAN KAY ŞEK

O günlerde Milliyetçi Parti saflarında parlayan Çan Kay Şek, Sun’ın baldızı ile evlenip mirasına konar. Herkese boncuk dağıtır, hasımlarına da göz kırpar. Ve ilk icraatı, başkenti imparatorun şehrine (Nanking’e) çekmek olur tekrar.  İşi kolay değildir, rakipleri Mao Zetung ve Çu Enlay kıpkızıl Marksisttir, gözü kara ve teşkilatçıdırlar, üstelik kapı gibi SSCB vardır arkalarında.  Güz Hasadı İsyanı’nı kanlı biçimde bastırsa da iç savaş son bulmaz. Bu arada Japonya musallat olur, Mançurya’dan girer  göstere göstere işgale başlar. ÇKP mukavemet edecek kıvamda değildir düzenli birlikleri yoktur. Eğer Çan Kay Şek yanlarında olursa... Çan Kay Şek Japon Askerî akademisin
den mezun bir kurmaydır, onları iyi tanır, çanlarına ot tıkayabilir icabında.

JAPON’U ÇÖZEN KUMANDAN

Nitekim bir savaş ağası Çan’ı kaçırıp getirir, komünistlerin içine atar. “Sarılın bakayım, ayrı gayrı olmaz şu zamanda!” Teklif omuz silkilecek gibi değildir, birlikte mücadele kararı alırlar, “hele şu Japonlardan kurtulalım da evvela!” Halk arasında Generalissimo diye tanınan Çan da baskıcıdır ancak Uygurların sesine kulak verir ve devlet kurmalarına mâni olmaz. Doğu Türkistanlı liderler de (Mehmed Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin) İslam ülkelerini gezer, Japonların haksız  işgalini anlatırlar dünyaya. Normalde sol iktidarlar azınlıklara yakın durur, halkların haklarını koruma iddiasındadırlar. Gelgelelim SSCB, çarları aratır, Kızıl Çin ise hanedanları...

Lenin Batı Türkistan’ı zapt etmekle kalmayacak, Doğu Türkistan’ı yağmalaması için cesaret verecektir Mao’ya. Doğrusunu isterseniz Japonları Çinliler değil ABD durdurur, Hiroşima ve Nagazakiye bomba atılınca paniğe kapılırlar. Ruslar da süpürürler âdeta.

İKİ BAŞLI YÖNETİM

Japonlar çekilince tekrar iktidar mücadelesi başlar, temaslarda bir ilerleme sağlanamaz. 3 yıl süren (1946-1949) çatışmalarda Kızıllar Japonlardan kalan silahları kullanır, güç kazanırlar. Çan Kay Şek sadık adamlarıyla Tayvan’a çekilir ve Milliyetçi Çin Cumhuriyetini kurar. Hayatının sonuna kadar Çin’in tek meşru hükûmeti olduğu iddiasını tekrarlar. Ana karaya da geçecek, kızıl bayrakları indirecektir güya. Ne zaman? Pek yakında! Batı’nın işine gelir, onu muhatap alırlar.

Çan Kay Şek Mart 1950’de Çin Başkent’ini Taipei’ye taşıdığını açıklar. 1954, 60, 66 ve 72 seçimlerinden zaferle çıkar. Ecnebi firmalar gelir yatırım yapar, Farmosa’da millî gelir yükselir, refah artar. Çin Halk Cumhuriyeti ise ancak Altıncı Kongresinden sonra kaale alınır BM tarafından. Kızıl Çin insanların çuval gibi urbalar giydiği, ancak bisiklete binebildiği sıkıntılı bir rejimdir. Fakirdir, ilkeldir, varmış yokmuş kimin umurunda? İktidara çöken “dörtlü çete”yi tasfiye mümkün olmaz, çünkü Mao’nun karısı da vardır aralarında. Onlar en iyisini bilir, nasihate tokturlar, en ufak tenkitte kinayede bitersiniz, götürüp buharlaştırırlar.

Çin'e kafa tutan ada Formasa
Çan Kay Şek’in anıt mezarı Sun Yat Sen’e nazire gibi âdeta

KOMÜNİSTLER MARSİLYA’YA

1978’de Çin Komünist Partisinin başına geçen Cüce Deng (Xiaoping) ise lise yıllarında Fransa’ya gider, komünizmle tanışır orada. Çu Enlay, Zhao Shiyan, Li Fuchun, Chen Yi, Nie Rongzhen ve Li Weihan gibi partide söz sahibi isimlerle aynı fraksiyonda yer alır, hâliyle önü açılır. Bilahare Moskova’ya yollanır, Doğu Emekçileri Üniversitesi ve Sun Yat-sen Fakültelerinde ideoloji yüklenir. Ancak iktidara gelince ideolojiye değil ekonomiye eğilir, insanlar açtır muhtaçtır zira. Ülkeye yabancı yatırımcı çekmek için kapitalistlere yeşil ışık yakar. O güne kadar nefretle anılan Batılı liderlerle (Jimmy Carter, Richard Nixon, 2. Elizabeth) buluşur ve reformlar yapar. Bunu siyasi yozlaşma olarak görenler de olur, kifayetsiz bulanlar da.

Çin'e kafa tutan ada Formasa
Sun Yat Sen Anıt Mezarı. Kızıl Çin yolunda yürümese de Sun’ ı vitrinde tutar, bir nevi ortak payda. 

YOLUN SONU TİANANMEN

Deng Xiaoping “varsın bazı kişiler ve bölgeler zenginleşsin” der, “refah her tarafa yayılacak değil mi sonunda?” Tepkilere tehditlere aldırmaz, halk kimdir ya, sokağa dökülecek hâli yoktur ya.  Lakin kalabalık meydanlara iner, üniversiteliler açlık grevine başlar. Öğrencilerin akademisyenlerin talebi başkadır, ameleninki başka. Herkes bir şey söyler, rabarba... Şehirli işçiler için en iyi patron devlettir, beceriklilerin daha yüksek ücret alacağı sistemden korkarlar. Rekabete alışık değildirler, firmalara güvenmezler. Çorba iyi kötü kaynıyordur işte, gerek var mı maceraya? Hükûmet “dağılın” deyince gençlerin inadı tutar. Çin ordusu ilk defa sokak gösterisi bastıracaktır, tecrübesizdir. Bir tank ne kadar yumuşak olabilir ki? Hele şarjörlerde plastik değil hakiki mermi varsa. O günlerde Gorbaçov’un planlı ziyareti vardır, ecnebi gazeteciler Tiananmen Meydanı’ndaki kanlı görüntülerini kaçırmaz duyururlar dünyaya. Deng’in bileti kesilmiştir oturamaz artık o koltukta.

Çin'e kafa tutan ada Formasa
Çan Kay Şek ve Mao Zetung

BÜYÜYEN VE KÜÇÜLEN ÇİN

Sonra gelenleri tek tek saymayalım elbette gelişimden değişimden yana olacaktırlar bu saatten sonra.  Nitekim tarım alanlarında başlayan küçük özelleştirmeler açlığı bitirir, Çin, gücünün farkına varır bir anda. Hele sanayii hamlesi ülkeyi değil dünyayı sallar, ucuz iş gücü, saldırgan pazarlama, kimse rekabet edemez onlarla.  Artık kalitesiz de değildirler, benim diyen firmalara taşaronluk yapar, gün gelir kendi markaları ile çıkarlar pazara. Halk daha rahattır, baskılar tedricen azalır, kendi milyarderlerini çıkarır ve övünürler onlarla. Ortalık Porche’den Ferrari’den geçilmez, yarış hastaları keyf için otoban kapatırlar. Ancak mevzu Türkler olduğunda iş değişir. Uygurları asimile etmek için şeytanın aklına gelmeyecek şeyler yapar, aksakallı hocaların ellerine kadeh tutuşturur, ağızlarına domuz eti tıkarlar. Gençleri kamplara kapatır akıl sağlığı ile oynarlar. Camiler yıkılır, medreseler kapanır, selamün aleyküm demeniz bile suç sayılır. Su içerken besmele mi çektiniz, rejime sadakatsizlikten zindana. Şu anda Doğu Türkistan dünyanın en büyük hapishanesi. Hâlbuki Çin’in Türkiye’ye, Türkiye’nin Çin’e ihtiyacı var. İpek Yolu’nu canlandırabilir, birlikte kazanabiliriz pekala... Çin eski ve köklü bir imparatorluk. Kabile mantığı hiç yakışmıyor ona.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.