Zor günlerin halka çıkaracağı fatura...

A -
A +

Bugünlerde gazete yazarlarının önemli bir kısmı, Türkiye'nin yaşamakta olduğu ve gelecekte de yaşaması muhtemel "ZOR GÜNLER"den bahsediyor. Son 20 yılını, terör belası ile boğuşarak geçirmiş ve onun yol açtığı yaklaşık 400 milyar dolarlık ekonomik kayıp sebebiyle de son on yılını hep borçlanarak ve bu borç yükünü de halkın sırtına yükleyerek işin içinden çıkmaya çalışmış olan ülkemiz, şimdilerde hem iç hem dış şartların dayattığı yeni zorlukları göğüslemekle yüzyüze... 1976 yılında başlattığı ve ülkenin önünü açacak ana proje olan GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi)'ın maliyeti 40 milyar dolar iken, bunun iki katından fazla bir meblağı (85 milyar dolar), bu bölgedeki terörle mücadele için, 30 bin vatandaşı ile birlikte toprağa gömmek zorunda kalmış. Buna karşılık GAP'ın ancak yüzde 30'unu tamamlayabilmiş! Tamamlandığında 10 milyon kişiye iş kapısı açacağı söylenen GAP'ın maliyeti her geçen yıl artarken (Şu ana kadar 27 Milyar dolar harcandı), beri tarafta da özellikle genç kuşaklarda işsiz sayısı artıyor. Ve şimdilerde Doğu ve Güneydoğu'nun hemen bitişiğinde, ülkemizin güvenliğini, toprak bütünlüğünü yani topyekun stratejik geleceğini tehdit eder mahiyette yeni meselelerle karşı karşıya bulunuyoruz. Kuzey ırak'ta Türkiye'nin (Ve İran'ın ve Suriye'nin ve tabii Irak'ın ve bütün arap aleminin) karşı çıkmasına rağmen bir kürt devleti kurlmaya teşebbüs edilirse(!), bu bize nelere mal olur? 1991'deki Körfez savaşından bu yana, en iyimser rakamlarla 70 milyar dolarlık kayba uğrayan Türkiye'nin, ABD'nin Irak'a yeni bir müdahalesi halinde, 10 yıl içinde 150 milyar dolarlık zarara maruz kalacağı belirtiliyor. Tabii ki, geçmişte olduğu gibi Türkiye'nin bu zararını tazmin edecek bir muhatap yok! ABD gelecekteki 50-100 yıllık menfaatini garanti altına almaya çalışırken Türkiye'nin yakın geleceğini büyük bir tehlikeye atıyor... İşin daha sıkıcı yanı, Türkiye, bu yakın tehlikeye karşı, kendisini gerektiği gibi emniyete alamıyor. Amerika ile stratejik münasebetleri var! Diğer taraftan Türkiye'nin elini zayıflatan ekonomik durumu, Kıbrıs meselesi, AB ile entegre olma gayretleri vs. vs... Hepsi öyle bir noktaya gelmiş durumda ki, Türkiye'nin manevra sahası her geçen gün daralıyor. Elinde sayısız koz olmasına rağmen, zamanında bunları akıllı şekilde kullanamayan Türkiye, şimdilerde geçmişin faturalarını ödüyor! Şimdi Türkiye kime rest çekecek? ABD'ye mi, AB'ye mi BM'ye mi, IMF'ye mi? Hangisine?!. Elbette koskoca Türkiye çaresiz değildir. Ama o çareleri bulup uygulamaya koyacak yöneticilere ihtiyacı var. Bu yönetcilere sahip miyiz gerçekten? İçerdeki siyasi ayak oyunlarından vakit bulup dış politikada çözüm getirecek arayış ve gayrete yönelmiş kaç tane lider var? Seçim bildirgelerine ve nutuklarına baktığımızda, 10 yıl, 20 yıl öteye ait hesap kitap yapmış olan kaç parti var? Şöyle bir düşünelim, kaç tane var? İşte bunlar olmadığı için de zor günlerimiz bir türlü ne geçiyor, ne de bitiyor!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.