İki kritik tarih: 27 Ocak ve 28 Şubat

A -
A +

Türkiye'nin gelecek on yıllarını çok derinden etkileyecek, iki kritik tarih hızla yaklaşıyor... 27 Ocak ve 28 Şubat... Birincisi, Birleşmiş Milletler'in Irak hakkında vereceği, kitle imha silahları ile ilgili kararın açıklanacağı tarih. Bu tarihten sonra Amerika ve onun daimi destekçisi İngiltere'nin bu ülkeye yönelik hareket tarzının iyice netleşmesi sözkonusu. Ve Türkiye, Irak'a yapılacak bir müdahale karşısında sergileyeceği tavrı belirleyip kesinleştirmek için bu tarihi bekleyeceğini açıklamış bulunuyor. Türk Hükümeti, kalan bir aylık zamanda da, şimdiye kadar olduğu gibi meselenin barışçı yollardan halli için her türlü gayreti sarf edecektir. Düşük ihtimal de olsa, barış için henüz herşey bitmiş değil. Ancak Cumartesi günkü yazımızda da belirttiğimiz gibi (Hariçten Gazel Okumak...); yazılı ve görsel medya, savaş tamtamlarını aralıksız çalmaya devam ediyor: "Vuracak, vuruyor, vurdu bile... 48 saat sonra Bağdat'ta!" şeklindeki manşetler ve "Şunu aldık, şunu verdik, üsler ve limanlar tamam, asker konuşlandırma konuşuluyor. 20 milyarı beğenmedik, 28 Milyar Dolarlık fatura çıkardık..." şeklindeki köşe yorumları işi çığırından çıkardı. Türkiye ile ABD arasında görüşmelerin sürmesi ve her ihtimale karşı hazırlıkların yapılması ayrı şey, "Her şey bitti, savaş başladı bile..." türünden hava estirmek başka bir şey. Halkın ve tabii piyasaların kafasını karıştırmamak lazım. Muhalefetin de, sırf muhalefet olsun diye hamaset yapması ortalığı büsbütün gerdi. Hükümet cenahı bu gelişmelere karşı, çareyi brifing vermekte buldu! Bugün Başbakan Abdullah Gül, Ankara'da Genel Yayın Müdürlerine Irak konusunda bilgi verecek. Bakalım, bu toplantının ardından ne gibi manşetler atılacak... Ve hepsi birer savaş ve strateji uzmanı kesilen kalemler ne gibi yorumlarla hükümete yol gösterecek! İkinci kritik tarih de 28 Şubat... Zira bu tarihe kadar Kıbrıs konusunda bir barış anlaşmasının yapılabilmesi çok önem taşıyor. İki yönden; birincisi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin de yeni kurulacak ortak devletin bir unsuru olarak Güney Kıbrıs ile birlikte Avrupa Birliğine katılma hakkını elde etmesi. İkinci olarak da, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile olan münasebetlerinde önemli bir engelin ortadan kalkmış olması ve hem Yunanistan'ın hem de yeni üye olacak Kıbrıs'ın (Kıbrıs Rum Yönetimi), veto hakkını kullanarak üyeliğimize mani olacak durumunun önüne geçilmesi... Son günlerde, Irak meselesinin öne çıkmasıyla AB ve Kıbrıs konusu biraz soğur gibi oldu. Ancak, birkaç gün önce Kıbrıs'ta yapılan ve şimdiye kadar görülmemiş sayıda insanın katıldığı miting, dikkatleri tekrar buraya çevirdi. Görünen o ki, iki aylık süre, Kıbrıs meselesi için son derece hayatidir. Zira 28 Şubat'tan sonra, anlaşma sağlanamadığı takdirde Kıbrıs konusu çok değişik bir mecraya girecek ve Türkiye ve KKTC için şartlar daha da zorlaşacaktır. Yani, Türkiye hem Batıdaki komşusu (Yunanistan) için AB ile, hem de doğudaki komşusundan (Irak) dolayı ABD ile son derece nazik bir pozisyonda bulunuyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.