"Yetkilerini kıskançlıkla kullanmak..."

A -
A +

Cumhurbaşkanı Sezer'in AKP'ye başından beri mesafeli durduğu biliniyor. Hatta bu mesafeli deyimini, "müsamahasız" veya "katı" şeklinde anlamak daha doğru olur. Bu yüzden olacak ki, beklenenden de erken zamanda, karşılıklı olarak yaşanan bazı polemik ve spekülasyonlar gereksiz yere siyasi ortamı gerdi. 3 Kasım seçimlerinin hemen öncesini hatırlayalım; Biraz da basının yönlendirmesiyle, Sayın Sezer'in, "Başbakanı ben belirlemeyeceğim de, milletvekili dahi seçilemeyen biri mi belirleyecek..." mealindeki açıklaması günlerce gazetelere malzeme olmuş ve lüzumsuz tartışmalar yol açmıştı. Oysa daha hiçbir şey belli değildi. Seçim sonuçlarının nasıl olacağı ancak tahmin edilmeye çalışılıyordu. Ama Sayın Sezer, mesele önündeymiş gibi algılamıştı. Seçimlerden hemen sonra da, esasen AK Parti yöneticilerini hedef alarak, "Yetkilerimi kıskançlıkla kullanacağım..." hatırlatmasında bulunmuştu. Halbuki, Sayın Sezer, Köşk'e çıktıktan sonra da, önceki beyanlarına paralel olarak, Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin anayasada fazla geniş tutulduğunu, hatta azaltılması gerektiğini söylemişti! Selefi Demirel ve onun da selefi merhum Özal'a nazaran, Sezer; bugüne kadar politikaya fazla hevesli olmayan ve hatta mümkün olduğunca uzak durmaya çalışan bir profil çizdi. Ama AKP iktidarı ile birlikte sanki bu tutumundan vazgeçtiği görülüyor. Öyle ki, muhalefet partisinin de desteklediği ve Meclis'in üçte iki çoğunluğundan da yüksek bir oyla kabul edilen anayasa değişikliğini veto etti. Burada gerekçe, kişilere endeksli yasal düzenleme yapılamayacağı idi ve tabii kast edilen Tayyip Erdoğan'dı. Ama CHP bile bu görüşe katılmadı ve nitekim anayasa değişikliği aynen Meclis'ten geçirilerek kendisine imza için gönderildi. Şimdi ise, vergi mevzuatı ile ilgili benzer bir durum yaşanıyor. Cumhurbaşkanı, mali milat ve nereden buldun uygulamasını kaldıran kanunu imzalamayıp Meclis'e geri gönderdi. Maliye Bakanı Unakıtan, Cumhurbaşkanının sözkonusu kanunu imzalamamasından dolayı, özel iletişim ve özel işlem vergilerinin uygulamalarının uzatılamadığını, bu yüzden de günlük gelir kayıplarının beş trilyon TL olduğunu açıkladı. Sezer'in bu açıklamaya karşı açıklaması da çok enteresan... Özetle, "Günlük gelir kaybını gözönüne alanlar bir de kayıt dışı ekonomiden doğan gelir kayıplarını hesaplasın!.." şeklinde. Bir o kadar tartışmaya sebep olacak başka bir şey de, Erdoğan-Denktaş polemiğine, Denktaş'ı destekleyerek katılması. Kıbrıs'ta bugüne kadarki kazanımların aslan payını Denktaş'a mal ederek!.. Sayın Cumhurbaşkanı, elbette ki, siyaset ve hukuk danışmanları ile istişare ederek, görüşlerini şekillendiriyor. Ama görünen o ki, Sayın Sezer'in bazı tavır ve beyanları çok tartışılacak. AKP'nin gösterdiği esneklik ve yumuşak üslup hükümet ile Köşk arasındaki ilişkilerin rahatlamasına yetmeyecek... Geçmişte de DYP-CHP hükümetleri ile Merhum Özal arasında sert tartışmalar yaşanmıştı. Hatta bu tartışmalar "by-pass" ve "Çankaya'dan indirme" gibi hoş olmayan eylem ve söylemlere de varmıştı. Öyle ki, Sayın Demirel, "864 rakımlı tepe" deyimini de iç politika terminolojisine kazandırmıştı! 2001 Şubat Krizinin tetikleyici hadisesi ise, kendi devrinde, anayasa kitapçığının fırlatılması hadisesi oldu!. Temennimiz 864 rakımlı tepe veya anayasa kitapçığını fırlatma gibi söylem ve eylemlerin artık çok gerilerde kalmış olması. Zira bu kabil zıtlaşmalar kimseye yarar getirmez, ama ülkemize muhakkak zarar verir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.