Bir Yalçın Özer vardı...

A -
A +

Evet, bir Yalçın Özer vardı. Fikrinde, ismiyle mütenasip, yalçın kaya gibi sağlam, soyadına tam da yaraşır şekilde sözünün eri. Yani söylediğinin veya yazdığının arkasında dimdik duran... Dürüst, samimi, onurlu ve omurgalı bir adam. Yani adam gibi adam... Ne yazık ki, genç yaşta kaybettik onu. Ve o kaybın üzerinden de bir sene geçivermiş! Oysa bazen sanki hâlâ hayatta imiş gibi geliyor bana. Dostluk, neşe ve samimiyet saçan o güler yüzü ile kapıdan içeri girecekmiş veya telefonla arayacakmış gibi bir his doğuyor zaman zaman. Sevgili kardeşi Metin Özer'in, uzun zaman son yazısı ile birlikte, daha sonra da aziz hatırası için yalnızca portresini yerleştirdiği www.habervitrini.com sitesindeki köşeye baktığımda, her defasında onun ölümünü sanki yeni öğreniyor veya unutup da yeni hatırlıyor gibi bir halet-i ruhiye içine giriyorum. Ama unutsak da, hatırlasak da, ne yazık ki, onu kaybettik. Acı olan gerçek bu. Onu ne kadar arasak da, özlesek de kaybettik... Yalçın Özer hekimlik tahsili yapmıştı. Ama sanki fikir adamı olarak doğmuştu. Maharetli ellerini, hazakat sahibi bir tabip olarak hastalara reçete yazmak veya cerrahi müdahalede bulunmak için değil, daha ziyade güçlü kalemini bir neşter gibi kullanarak önemli meselelerin altını çizmek için kullanmayı seviyordu. "Kaleminden kan damlama" esprisi, bazen onun keskin cümlelerine tam uyardı. Tıbbi operayonda neşterin yaptığı gibi, o da sosyal yaraları deşerek tedavi yollarını göstermeyi vazife biliyordu. Bu sebeple de yazdıkları bazılarının hoşuna gitmiyordu... Ama o, temiz bir toplum, müreffeh bir ülke için doğru bildiklerini söylemekten ve yazmaktan sakınmıyordu. Bu kararlılığı onun fikri hasımlarını çoğalttı ne yazık ki! Bunun için de bazılarınca horlandı, dışlandı ve sonunda da maalesef çok sevdiği yazma işini devam ettiremez oldu. Ama o, yine de bükülmedi, sabır ve metanetini kaybetmedi. Doğru bildiklerinden zerrece şaşmadı. Bir gün yeniden o kıvrak kalemini kullanmayı hep umdu. Ancak ömrü vefa etmedi. Yalçın Özer, mümtaz bir insan, örnek bir müslümandı... Kaderine razıydı. En sıkıntılı zamanlarında bile yüzü hep gülerdi. Kısacası tam bir teslimiyet içindeydi. Onun yaşantısını "Derviş gibi" diye özetlemek mümkündür. Merhum Yalçın Özer hakkında düşündüklerimi, belki de istediğim gibi dile getiremedim. Nedense bir tutukluk geldi bana. Çok şey söylemek istiyorum ama, ifade ediş biçimini bulamıyorum!... Neyse onu tanıyan tanıyor zaten. Onu tanıyan ve bilenlerin bu satırlara ihtiyacı yok. Ben sadece bir tek şey söylemek istiyorum. Bu ülkenin Yalçın Özer gibi yazar ve fikir adamlarına çok ihtiyacı var... Yoksa esen her rüzgâra kürek açan, paraya ve güce tapan, onun için de doğrulardan ziyade hoşa gidecek şeyler yazan gazeteci ve yazar sayısı o kadar çok ki! Yalçın Ağabeye Allah rahmet eylesin, yakınlarına da sabırlar versin...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.