Sicili bozuk medya!..

A -
A +

Evet, maalesef, medyanın sicili pek düzgün değil. Her fırsatta örnek alınması istenen medeni (buna çağdaş da diyebilirsiniz) ülkelerin yazılı ve görsel medyasına göre, daha kısa bir tarihe sahip olmasına rağmen, bozuk sicil yönünden onlara sanki birkaç yüzyıllık fark atıyor!.. Hemen belirtelim ki, bu yargıda istisnasız bir genelleme yoktur. Yani medyayı hiç ayırım yapmadan topyekun mahkum etmek gibi bir yaklaşım içinde değiliz. Elbette ki, işini düzgün yapan, etik değerleri titizlikle koruyan medya, bu çeşit ithamlardan her zaman uzak tutulmalıdır. Mesela bendeniz, bu çeşit analizlerde sicili bozuk kesim için, hep (Bir kısım medya) tabirini kullanıyorum. Yani medyanın tamamı değil de bir kısmı... Bugünlerde ise, bazıları "Merkez Medya" deyimini kullanıyor. Merkez veya kenar medya... ismi ne olursa olsun, görevini düzgün şekilde yerine getirmeyen, kamuoyunu bilgilendirmekten ziyade yönlendirmeye çalışan ve bunu da çoğu kere yanlış ve tehlikeli şekilde, hem de kasıtlı olarak ve ısrarla yapan malum medya... İşte onun bozuk sicilinden bahsetmek istiyorum; Mesela kırk küsur yıl önceye uzanalım; 1960 ihtilalinin sonrasına... Buyrun, size yüz kızartıcı iki örnek; "Gençleri kıyma makinelerinde kıydılar!.." Vay vay vay! Demokrat Parti iktidarına yönelik bu utanç verici iftira maalesef basın tarihimizde silinmez bir kara lekedir! Sıkı durun ona benzer bir tane daha geliyor; "Sarayburnu'ndan Yassıada'ya tünel kazarak DP'li mahkumları kaçıracaklardı!.." Öf öf öf! Kazma kürekle yakalanmış birkaç işçinin fotoğrafı altındaki dehşet verici ifşaat böyle idi. Seviyesizliğin bu kadarına pes doğrusu... İşte bu kısım medyaya göre, değişmez bir durum vardır. Her ne kadar, müftünün keçisi çalınsa da, keçiyi çalan yine müftü olur! Bazılarınızın sinirinden güldüğünü hissediyorum ama, onlara doğrusunu yazdıramazsınız. İki gün boyunca Sayın Rahim Er, köşesinde çok güzel anlattı. Genelkurmay Başkanı'nın sekiz sayfalık konuşmasının yarıdan fazlası medya ile ilgili idi. Ama malum medya, buna hiç işaret dahi etmeden, konuyu hükümete muhtıra şekline dönüştürüverdi.. Alın size taze örnek. Ve medyanın bugünkü sicil notunu da siz verin. Bu arada hatırlatalım ki, iri bir gazetenin iki gün peş peşe verdiği manşetler tekzibe uğradı. Bir diğerinin Irak ile ilgili manşeti de öyle... Yani malum medya konuları saptırmada kararlı ve ısrarlı. Gerçekler ne olursa olsun, onlar bildiğini okur... Tuncay Özilhan'ın çıkışı Herkesin savaşı önlemek için seferber olduğu bir dönemde, üstelik, kendi üyelerinin de iş yapmak için Irak'ta bulunduğu bir sırada, TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan'ın adeta savaş çığırtkanlığını andırır beyanda bulunması çok manidar... ABD'ye temenna çakan bu çıkışın ardında, acaba hangi saik yatıyor? Herkesten önce, İş aleminin tartışması gereken bu açıklamanın ardındaki yönlendirmenin anlaşılması önemli. Zira, Başbakan Gül'ün "İçeriden ve dışarıdan yönlendirmeler var..." beyanıyla bire bir örtüşüyor! Ve bu durum, hiç de normal görünmüyor... Evet, en fazla ülkemize zarar verecek bir savaş için tamtamları kim çaldırıyor? Bilmek hakkımız değil mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.