Normalleşme süreci...

A -
A +

Siirt seçimleriyle birlikte, Türkiye'de normalleşme süreci yeni bir ivme kazandı. Artık içte ve dışta anlaşılması ve anlatılması hayli güç olan, iktidar partisindeki iki başlılık resmen ve fiilen sona eriyor. Birkaç gün süreye bağlı prosedürün tamamlanmasıyla, yeni ve "normal" dönem başlamış olacak... Mademki ülkenin normalleşmeye ihtiyacı var. O halde geçmişe artık takılıp kalmamak lazım. Bunu söylerken, geçmişi hepten unutalım gibi bir maksadımız yok. Elbette dünün değerlendirilmesi en iyi şekilde yapılmalıdır. Ama, günümüze sekte vuracak şekilde polemik ve spekülasyonlarla değil, tam aksine bilimsel kaidelere uygun biçimde siyaset bilimcileri, tarihçiler ve sosyologlar tarafından objektif ölçülerde yapılmalıdır. Böyle yapıldığı takdirde, ilerisi için yararlı dersler çıkarılabilir. Aksi durumda, şimdiye kadarki kısır çekişmeler devam eder ve yine ülkemize zarar verir. Zaman ve enerji kaybettirir. Biz de, bugün olduğu gibi hep başkalarına muhtaç kalırız!.. Yanlışta ısrarın manası yok. Evet... Tayyip Erdoğan da nihayet partisinin başında, Meclis ve hükümetteki yerini alacak. Erdoğan'ı çok zor meseleler bekliyor. Kendi ifadesiyle, kucaklarında buldukları "ateş topları"nın üstesinden gelmeye gayret edecek. Pazar günü akşam yaptığı konuşmada, "Milletimiz müsterih olsun. Emanet ehil ellerdedir. Tecrübeli kaptan maharetini en iyi, fırtınalı denizlerde gösterir..." diyerek iddiasını ve kararlılığını bir kere daha izhar etti. Artık önünde herhangi bir engel kalmadığına göre, bu iddiasını ne kadar realize edebileceği yönünde zaman işlemeye başlamıştır. Tayyip Erdoğan'ın önündeki yasal süre olan beş yıla yakın zamanı en iyi şekilde değerlendirebilmesi için, evvela kendisi gibi partisinin de kararlı ve yekvücut bir tablo sergilemesi gerekir. Bu bakımdan, yeni kurulacak kabinenin yapısından tutun da, parti yönetimi ve parlamento çalışmasındaki ahenge kadar bütün dengelerin sağlam olması icap ediyor. Özellikle malum tezkere tartışmaları çerçevesinde başgösteren fikir ayrılığı ve bunun hükümete uzanan etkisinin, parti içindeki farklı görüş ve çoksesliliğin, derin ayrışmalara yol açıp açmayacağı noktasında, bazı çevrelerde tereddüt sözkonusu. Genel olarak AK Parti'ye karşı görüşteki kalemlerin seslendirdiği yorumlar, bu gidişin kopmalara kadar uzanacağını iddia ediyor. Kişisel olarak bu yorumlara katılmadığımı belirtmeliyim. Dünya görüşü açısından, büyük ekseriyetinin homojen bir yapı arzettiği, AK Parti grubunun öyle bir oylama ile, yahut bazı konulardaki vaka-i adiye kabilinden görüş ayrılıkları ile hemen de bir çatlamanın eşiğinde olduğunu düşünmek en azından aceleciliktir. Hem fikir özgürlüğü, hem de parti içi demokrasi yönünden bu tür görüş ayrılıklarının olmasını tabii karşılamak lazım. Yeter ki, geçmişte olduğu gibi, siyaseten hasım duruma gelecek gruplaşmalara yol açmasın. Bu bakımdan yeni bakanlar kurulunun yapısı ve parti grubunun ona yaklaşımı en yakın test olarak görünüyor. Erdoğan'ın önce bu testten, hemen akabinde de "ateş topları" dediği Irak, Kıbrıs, ekonomik sıkıntılar ve AB konusunda alacağı kredi (yani destek), siyasi geleceğini belirleyecektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.