Gerçek ve sun'î gündemler

A -
A +

Türkiye o kadar şaşırtıcı bir ülke ki, bir günü diğerine uymuyor... Hava raporu tabirleriyle ifade edecek olursak, ülkenin siyasi iklimi bir gün sisli, bir gün güneşli. Bir gün ufukta kapkara bulutlar geziniyor, ertesi gün masmavi gökyüzü adeta baharı müjdeliyor... Yalnızca bu görünüm bile, Türkiye'nin gelişmemiş ülke statüsünde olduğunu tek başına ortaya oyuyor. Adım başı kriz tehlikesi, yahut tehdidi. Bu tehditlerden fena halde etkilenen kırılgan bir ekonomi ve onun sonucu olarak da bir türlü yakamızı bırakmayan fakirlik ve perişanlık!.. Oysa Türkiye, bu kadar kolayca krizlere sürüklenebilen ve en ufak sarsıntıda dengeleri alt-üst olan bir ülke konumunda bulunmaya hiç de layık değil. İki-üç hafta öncesini ve gündemi işgal eden tartışmaları hatırlayın; 23 Nisan resepsiyonu üzerinde koparılan fırtınaları, MGK Genel Sekreteri'nin Avrupa'da yaptığı konuşmaların yolaçtığı polemikler, akabinde Milli Güvenlik Kurulu etrafında pompalanan fısıltılar, iddialar, beyanlar, açıklamalar vs. vs... Yıllardır devam eden benzerleri ile birlikte ne kadar yorucu, bıktırıcı ve karamsarlığa saplayıcı şeyler. Peki acaba, medyanın da büyük katkılarıyla, gereğinden fazla şekilde bizi meşgul eden tartışmalar, sadece iddialara dayalı senaryolar, hayali tehdit ve tehlikeler Türkiye'nin gerçek gündemi midir? Asla!.. Ama devletten ve hazineden geçinen birilerinin işine geldiği için, asıl meselemiz olan, iş-aş, kalkınma, Avrupa ile bütünleşme, dünyanın gidişatını iyi okuma ve refah standardını yakalama gibi konular hep gölgede kalıyor. Asıl dertlerin üstü örtüldükçe de çare ve çözüm gecikiyor. Buna karşılık problemler kar yuvarlağı gibi hızla büyüyor. Bu noktadan bakınca Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in ikazı çok yerinde. Şöyle diyor Sayın Çiçek: "AB için vakit doldu. Oyun oynamayalım. Bu işte yoksak kendimizi aldatmayalım. Varız diyenler kafalarındaki acabaları kaldırsın.. Türkiye hayati bir karar verme noktasında." Evet... Türkiye'nin resmi politikası Avrupa Birliğine girmek. Bunun için onyıllardır uğraşıyor, didiniyor ve fedakarlıkta bulunuyor. Ama Çiçek'in de belirttiği gibi hâlâ devletin bazı kurumlarında ikircikli tutumlar sözkonusu. Bu şekilde sonuç almamız imkansız. Milli gelir hep iki bin dolarda kalır! Türkiye AB hedefinden şaşmamalı ve daha da kararlı olmalı. Böylece ancak Ortadoğudaki bir "üçüncü dünya ülkesi" olmaktan, geri kalmışlıktan, irtica ve bölünme paranoyasından ve de yerli-yersiz krizlerden kurtulabilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.