Kent kültürünü korumak...

A -
A +

St. Petersburg İki gündür Rusya Federasyonunun kültür başkenti St. Petersburg'dayız. Bizim "Deli" dediğimiz, ama Rusların "Büyük Petro" diye isimlendirdiği Çar 1. Petro tarafından 1703'te kurulan ve ikiyüz küsur sene imparatorluğun siyasî merkezi hüviyetini de haiz olan bu önemli şehrin, 300. yıldönümü kutlanıyor... St. Petersburg İstanbul ile "kardeş şehir" olduğu için, Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, resmi davetli olarak törenlere iştirak ediyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Alman ordularına karşı gösterdiği büyük direnişle (O zamanki ismiyle Leningrad Savunması) harbin ve tarihin seyrini değiştirme şöhretine de sahip olan St. Petersburg'u bir yazı ile anlatmak tabii ki mümkün değil. Biz burada çok kısa olarak şehrin kuruluş maksadını ve birkaç özelliğini belirtmekle yetineceğiz. Sadece 300 yıllık mazisi bulunan, ama kurulduktan sonra Rusya'nın hem siyasi hem de kültürel tarihini şekillendiren St. Petersburg, ülkenin en batı noktasındaki şehri... Finlandiya ile sınır komşusu olan şehir, coğrafi özellikleriyle de çok farklı ve meşhur. Her yıl mayıs sonu ile haziran sonu arasında, güneşin neredeyse hiç batmadan tekrar doğduğu "Beyaz Geceler" milyonlarca turist çekiyor. Yazın böylesine güzel bir iklime sahip olan (şu günlerde güneş akşam saat 11'den sonra batıyor) Petersburg, kışın da tam tersine dondurucu soğuklara teslim oluyor. Eksi 35-40 derecelere ulaşan soğuklar çok sayıda insanın donarak ölmesine yol açıyor. Dahası, Petersburg'un kurulduğu bölge aslında bataklıkmış! Deli Petro'nun "sıcak denizlere inme hedefi" engelleri aşma yolunda büyük motivasyon sağlamış. Çok büyük zorluklarla bataklık kurutulmuş, Neva nehrinden kollar ayrılarak kanallar oluşturulmuş ve Roma-Venedik-Amsterdam bileşimi bir şehir kurulmuş... İtalyan mimarisinin hakim olduğu yapılar, savaş tahribatına rağmen büyük bir titizlikle muhafaza edilmiş. Kent dokusunu bozacak herhangi bir yapılaşmaya kesinlikle izin verilmiyor. 300. yıl dolayısıyle şehirde büyük çapta restorasyon çalışmaları devam ediyor. St. Petersburg'un esas özelliği, yukarıda da belirttiğimiz gibi, Rusya'nın kültür başşehri olması. Halen bu şehirde yaşayan insanların yüzde 78'inin üniversite mezunu olduğunu söylersek herhalde net bir fikir verir. Rusların neredeyse bütün büyük sanat ve kültür adamları, ya St. Petersburglu, yahut da, hayatının önemli bir kısmı bu şehirde geçmiş. Ünlü yazar Dostoyevski'nin roman kahramanları da kendisi gibi Petersburgludur. Olaylar da genellikle bu şehrin mahallelerinde cereyan eder ve beldenin karakteristik yapısını bir fotoğraf netliği ile yansıtır... Sizler bu satırları okurken, biz muhtemelen Rus sanatının en ünlü isimlerinden Puşkin Müzesi'ni geziyor olacağız. 200 yıl boyunca Çarların kışlık sarayı görevini yapan Hermitage Müzesi'nde yüzbinlerce eser yer alıyor. Bize anlatıldığına göre, bu müzedeki her eserin önünde bir dakika durup incelemek için, insanın 11 yıl boyunca tam gün mesai yapması gerekiyor!.. Şehirdeki 400 adet tiyatro ve sinema yılın 365 günü lebaleb doluyor... Neva nehri ve kanalların üzerindeki dörtyüz köprüden biri olan Aniçka köprüsünün dört ayağındaki bronz heykel, savaş sırasında zarar görmesin diye yerinden sökülüp toprağa gömülmüş daha sonra tekrar getirilip yerine monte edilmiş. İşte Petersburgluların kültür ve sanata verdiği önemi gösteren küçük bir örnek ve baştan başa kültür ve sanat kokan bir şehirden, kent dokusu ve kültürünün korunmasına dair birkaç satır... 300 yıllık Petersburg'a nazaran 3 bin yıllık muhteşem bir kültür ve medeniyetler merkezi olan güzel İstanbulumuz ne durumda? Ona da pazartesi günü bakmaya çalışacağız...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.