İran politikası nasıl olmalı?

A -
A +

Amerika, daha önce "şer ekseni"ne soktuğu İran'ı iyiden iyiye hedef tahtasına oturtmuş durumda... Her yönden sıkıştırıyor. Ancak İran'ın Irak'a benzemediğini iyi bildiği için, askeri bir müdahaleden ziyade, (bilinen başka yollarla) istediğini elde etmeye çalışıyor. Peki istediği nedir? Bilinen, yani ABD'lilerce açıklanan kısmı mevcut rejimin yıkılması! Bilinmeyen kısımlar da herhalde zamanla uç verecek... (Bilinen başka yollar) diye ifade ettiğimiz şey, Washington Yönetimi'nin her devirde değişik dozlarda uyguladığı cinsten özünde zora ve kol bükmeye dayalı metodlar. Çatışmacı diplomasi ve ona yardımcı olabilecek her yol... İşte bu her yolun içinde gizli açık, meşru-gayri meşru, kirli savaşa kadar varan usuller de var. Neyse işin bu tarafı onları ilgilendirir diyeceğiz ama, konunun bizi ilgilendiren yönü de var. Zira bu metodların bir kısmını bizim de tatbik etmemizi istiyorlar! Bundan üç-beş hafta evvel büyük gürültü koparan savunma bakan yardımcısı Wolfovitz'in beyanlarını hatırlayınız; "Eğer Türkiye bizimle ilişkileri düzeltmek istiyorsa, Suriye ve İran politikalarını bizimle paralel olarak yürütmelidir..." demişti. Ardından Dışişleri Bakanlığından başkaları da benzer şeyler söylemişti ve Abdullah Gül'ün Suriye ziyareti yerine, Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerini daha da geliştirmesi ve başbakan seviyesinde bu ülkeye resmi ziyaret gerçekleştirilmesi istenmişti. Evet evet aynen böyle istenmişti. Bilindiği gibi, Gül'ün ziyareti ertelendi veya iptal edildi. Yine bu çerçevede Erdoğan'ın İsrail'e muhtemel ziyareti galiba kesinleşmiş bulunuyor... Ancak Amerika'nın telkinleri bunlarla sınırlı değil. Üç gün önce, Bush'un İran danışmanı Michael Leeden, İran'ı "En tehliklei ülke" ilan ederek, Türkiye'nin İran'daki gösterileri desteklemesini istedi!... Yani alenen bu ülkenin iç işlerine karışmamızı talep ediyor. Amerika'nın kendisini başka ülkelerin içişlerine karışmaya yetkili görmesi ayrı mesele, ama böyle bir şeye Türkiye'yi de alet etmek istemesi kabul edilebilir bir durum değil. Nitekim Amerikan radyo televizyon kurulu, son bir kararla 7 Temmuz tarihinden itibaren İran'daki rejim muhaliflerine destek vermek ve onları "bilgilendirmek" maksadıyla, konuya özel radyo ve televizyon yapma kararı almış bulunuyor. Ancak Türkiye'nin benzer bir yola başvurması, bugüne dek savunduğu ilkelerle ters düşmesi anlamına gelir. Amerika'nın gönlü hoş olsun diye veya onunla ilişkiler daha iyi olsun için, komşularımızla saç-baş olmamız mı gerekmektedir? İran Humeyni dönemindeki rejim ihracı politikasını terk ettiğine göre, bir dönem bölücü teröre destek verme yanlışından vazgeçtiğine göre ve Türkiye ile de münasebetlerini geliştirme arzusunda göründüğüne göre, sırf Washington'un keyfi için yeni bir marazaya meydan vermek akıl dışı olur. Unutmayalım, tarihten gelen problemler açısından, İran diğer komşularımıza göre, yani ne Yunanistan, ne Suriye, ne Irak, ne Ermenistan ve ne de Rusya'ya benzer ihtilaflara taraf olmamıştır. 1639 Kasrışirin anlaşmasından beri, bu ülke ile ne sınır ne de toprak ihtilafımız olmuştur. Ama ne gariptir ki, İran ile Türkiye ne zaman biraz yakınlaşır gibi olsa, hemen ters bir rüzgâr eser ve iki komşunun arası derhal soğumaya yüztutar! İşte Atlantik ötesinden bir telkin daha; ABD'nin düşünce kuruluşlarından Heritage Vakfı uzmanı Ariel Cohen, "Türk Amerikan ilişkilerinin geleceği, İran'ın nükleer silah programı meselesinin çözümünde Türkiye'nin vereceği desteğe göre şekillenecek..." diyor. Acaba?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.