İnsaniyet namına!..

A -
A +

Radikal Gazetesi çarpıcı bir başlık atmıştı; "İNSANİYETTE 11 BASAMAK DAHA GERİLEDİK..." Birleşmiş Milletlerin "İnsani gelişme raporu" gerçekten çok çarpıcı ve sarsıcı. Çünkü Türkiye bu sahada, Fiji, Libya, Küba, Samoa ve Mauritus, Guyana, Grenada, Dominik Cumhuriyeti gibi, bazılarının ismini belki de ilk defa duyduğumuz kabile devletlerin de gerisine düşerek, 175 ülke arasında ancak 96. sırada yer alabilmiş! Bugünlerde herkes güç gösterisinden, güçler dengesinden bahsediyor ya, alın size güç dengesi! Yani "Ne kaa ekmek, o kaa küfte." Türkiye'de tam yedi milyon yüz elli bin kişi günde iki Dolar'dan daha az bir kazançla geçinmek durumunda imiş... Günde bir Dolarla geçinmek mecburiyeti içindeki "mutlak yoksulların" sayısı ise, 3 milyon 850 bin kişi imiş! TÜRK-İŞ'in periyodik olarak yaptırdığı ve çoktan beri dörtyüz milyon TL'nin üstüne çıkmış olan açlık sınırı ile bir milyar TL'nin üstünde seyreden fakirlik sınırı acaba bu veriler ışığında ne anlama geliyor? Bu rakamları ekonomistler nasıl yorumlar? Daha doğrusu sağlıklı şekilde yorumlayabilirler mi? Çetin Altan sık sık basamak meselesini gündeme getirir ve Türkiye'nin kişi başına milli gelir bakımından Yunanistan'ın 35 basamak altında olduğunu her defasında tekrarlar. Böylece, Avrupa ortalaması 26-27 bin Dolarken, Türkiye'nin 2 bin165 Dolarla bir yere varamayacağını birilerine anlatmaya çalışır. Türkiye'nin insani gelişme açısından 11 basamak birden düşmesi, sadece 2002 yılına ait bir gerileme. 2001 Şubat'ındaki meşhur anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla tetiklenen ve ülkenin milli gelirinin dörtte birini bir anda alıp götüren krizin yolaçtığı felaketin yansıması. Türkiye on yıl önce kişi başına milli gelirde üç bin Doları yakalamışken bugün bunun neredeyse yüzde otuzunu kaybetmiş durumda. Bu ekonomik tablo ile küresel rekabette belirleyici aktör olmak hayal. Hayal dedim de aklıma geldi, 1976 senesinde GAP'ın temeli atıldığında şöyle bir hayal kurmuştuk: Bu proje tamamlandığında Doğu ve Güneydoğu bölgesinde 20 milyon dönüm arazi sulanacak ve on milyon kişiye yeni iş sahası açılacak. Türkiye'de işsizlik biteceği gibi, belki de Bangladeş'ten işçi getirecektik... Oysa BM raporuna göre bugün, işsizlik oranı yüzde 8.5. Çalışmayan genç nüfus yüzde 19.9. 12 aydan fazla işsiz kalan erkekler yüzde 20, 12 aydan fazla işsiz kalan kadınlar yüzde 33... Sizleri rakama boğmak istemem ama bazı şeyleri de belirtmek durumundayım; Başlangıçta GAP'ın bedeli 40 milyar Dolardı. Ancak gecikme bu bedeli arttırdı. Şimdiye kadar yaklaşık 30 milyar Dolar harcandı ama projenin ancak yüzde otuzu yapılabildi. Son yıllarda ise yatırımlara ödenek ayrılamadığından ilerleme karınca adımlarıyla oluyor. Buna karşılık Türkiye 20 yıl içerisinde teröre tam 85 milyar Dolar harcamak zorunda kaldı. Bu zaman zarfında terörden dolayı Türkiye'nin uğradığı ekonomik kaybın miktarı ekonomistler tarafından 400 milyar Dolar olarak hesaplanıyor! İşte fakirleşmemizin ve insani açıdan sürekli düşüş kaydetmemizin sebepleri. Teröre 85 milyar Dolar, Hortumculara 160 milyar Dolar. Buna karşılık iç ve dış borç faizine bir yılda ödenen meblağ 73 milyar Dolar... Bu şartlar altında düşüş olmaz da ne olur?! Manzara iç karartıcı ama, Çetin Altan'ın deyimiyle, "enseyi karartmayalım". Eğer aklımızı kullanır da imkanlarımızı doğru yolda seferber edebilirsek ve tabii özellikle kamudaki korkunç israfı azaltabilirsek (Dikkat ederseniz tamamen önleyebilirsek demiyorum, çünkü bu da hayal olur) ülkemizin kaynakları kısa zamanda ayağa kalkmamız için yeterlidir. Ama şunu unutmayalım, geçmişteki hataları tekralamaktan vazgeçmezsek, ne IMF programları ne Avrupa Birliği yardımları kâr etmez. TÜSİAD, IMF'nin vazgeçilmezliğini vurguladığı kadar, gelir dağılımındaki adaletsizliği de dile getirse, YÖK'e destek vermekten daha iyi ve faydalı bir iş yapmış olur!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.