Eğitimde fırsat eşitliği ha!..

A -
A +

Türkiye'de eşitlik üzerine çok çeşitlemeler yapılmıştır... Ama bu eşitliği diline en fazla pelesenk edenler, özde devletçiliği savunur olup da, onu sol ideolojinin çeşitli tonlardaki renkleriyle ambalajlanmış vaziyette sunanlardır. Ve sonuç itibariyle de yeni bir açılımı, üretimi, katkıyı sağlayamadıklarından ötürü, dönüp dolaşıp her zaman "YOKLUKTA EŞİTLİK..." şablonuna oturmuşlardır!.. Gerçekten geriye dönüp baktığınızda, sol adına, kalkınma ve ilerlemeyi sağlayan, kolaylaştıran, hızlandıran hangi projeyi görebilirsiniz?!. Yarım asra yakın bir zaman diliminde hep fırsat eşitliğinden dem vuran mesela Ecevit ve arkadaşlarının, yandaşlarının, gelişme ve transformasyon adına (Şu da bizim eserimiz!) türünden ad koyacakları hangi icraat ve plan ve proje var? Eğer Köy-Kent projesi var diyeceklerse, bırakın kalsın... Buna karşılık yokluk, kuyruk, kıtlık, fakirlik, kriz, bunalım vs. nevinden mebzul miktarda icraat var geçmişlerinde. Ve ne gariptir ki, yoklukta da eşitlik hiçbir zaman gözetilmemiştir. Birileri eşitlik edebiyatıyla göz boyayıp gün geçirirken, başka birileri sağlanan ortamdan yararlanarak voleyi rahatlıkla vurmuştur. Yakın tarihe bir bakın bakalım en fazla spekülatif hareketler kimin devri iktidarında vukua gelmiştir? Şimdi durup dururken, bu yoklukta eşitlik veya kuyruk hikayesi de nereden çıktı demeyin. Çünkü şu sıralarda, gerek orta, gerek yüksek öğretimde, hemen herkes bir fırsat peşinde, daha doğrusu var olan imkanların eşit şartlarda olmasa da "uygun kıstaslarla" tevziini arzu ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı, mevcut şartlarda eğitim imkanlarına sahip olmayan ama pek tabii okuma hakları diğer herkes kadar devletin sorumluluğunda bulunan, fakir-fukara çocuklarından on bin kişinin sınav sonucunda başarılı olması kaydıyla, özel okullarda okutulması için bir teşebbüste bulundu. Ama ne gariptir ki, bu teşebbüs "EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ" adına akamete uğratıldı. Hem de bizzat eğitimciler tarafından. Eğitim-Sen'in bu iddia ile Danıştay'a başvurup yürütmeyi durdurma kararı çıkartmasıyla, iyiniyetli bir düşünce ve teşebbüs şimdi bambaşka mecralara taşındı... Ve akıllara ziyan iddiaların bini bir para. Fakir öğrencilere verilecek desteğin, yine en fazla fakir fukara edebiyatı yapanlarca engellenmesi bir tarafa, bu marifetin sahipleri güya hükümetin özel okullara kaynak aktarımını önlemeye çalışıyormuş. Hükümet tarikat okullarını zenginleştirecekmiş, bu gerici okullarda yetiştirecekleri kişilerle de laikliğin temelini oyacakmış... Daha bir sürü mış da mış mış mış. Gerçekten tiraji komik bir durum. İflah olmaz saplantılar, dar görüşlülükler bu ülkeyi hep geriye doğru çekti. Yıllarca, "Bu ülkenin bir çakıl taşını dahi sattırmayız!.." zihniyetiyle özelleştirmeye takoz koyanlar, sonunda borç girdabına düşmüş bir Türkiye ile karşı karşıya bıraktılar bizi. Ama bütün bunlar yetmiyormuş gibi, aynı teranelerle, memleketin önünü açacak her icraata ta taş koyma inadından vazgeçmiyorlar... Türkiye, gelişmiş dünya ülkelerinin çoktandır terk ettiği devletçi ekonomik anlayışla, merkeziyetçi ve bürokratik yönetim tarzıyla bir yere varamaz. Ve de yolsuzluk ve usulsüzlüklerden kurtulamaz. Eğitim de, nihai hedefi iyi bir maaş ve rahat bir emeklilik ortamı olan "memur zihniyeti"yle istenen noktaya ulaşamaz. Burada da gerekli olan; yenilik, serbest teşebbüs, piyasa rekabeti, kâr-zararı dengeleyecek kalite ve müşteri memnuniyetidir. Bunun için de "ÖZELLEŞME" zaruridir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.