Kafalar yine karıştı...

A -
A +

Türkiye'deki kafa karışıklığını gidermek için ne yapılabilir? Fikir diye orta yerde gezinen bir yığın yazı çizi içinde, gerçekten işe yarar olanı hangi kriterlerle bulup çıkaracağız? Kimin doğru söylediğini nasıl anlayacağız? Mesela bütçeyi dengede tutmak için lazım olan kaynağı ek taşıt vergisi koyarak bulan veya bulduğunu zanneden hükümet mi, yoksa bunu Anayasa mahkemesinde iptal ettiren muhalefet mi? Zaten pamuk ipliğine bağlı güvenin, bıçak sırtındaki dengenin her an kopuvermesi veya başaşağı olması endişesiyle yol almaya çalışan piyasanın ürkekliğini arttıran yap-bozlar, gerginlikler sun'i veya tabii krizler en çok kime zarar veriyor? Vatandaşa herhangi bir yük, ek mükellefiyet getirmeden geliri arttırıp borçları ödemek ve faiz sarmalından kurtulmak gibi bir tılsımlı formül var mı? Var da CHP bunu kendi iktidarına mı saklıyor? Anayasa mahkemesinin iptal kararından sonra, ortaya çıkan kafa karışıklığını gidermek tabii ki, iktidar partisine aittir. Muhalefet partisi ve en az onun kadar muhalefette başarılı olan Cumhurbaşkanının engellemeleri, hükümet için başarısızlığın bahanesi olamaz! Çünkü oldum olası, demokrasi ve parlamenter rejimlerde sistemin işleyişi böyledir. İktidar zorlukları aşmaya çalışacak, muhalefet de yapıcı veya yıkıcı tonda, iktidarı sınırlamaya, engellemeye, durdurmaya, hatta düşürmeye çalışacak... Bunlar herkesin bildiği şeyler. Ama bazen herkesin bildiği veya bildiğini sandığı şeylerin öyle zannedildiği kadar doğru algılanmadığı da meydanda. Her şeyden önce Türkiye'de okuyup yazan, fikir serdederek topluma yön verme iddiasında bulunan "Entilijansiya"nın kafası karışık. Bunlar bu kafa karşıklığı ile başkalarına nasıl doğru yolu gösterecekler? Son günlerde yine Irak'a asker gönderme konusunda ortaya atılan iddia ve görüşlere bakınız; Kimin ne söylemek istediği belli mi? Hâlâ daha asker gönderme isteğinin hangi taraftan geldiğini tesbit etmeye çalışıyoruz. Orta yerde duran resmi belgeleri doğru okuyup düzgün anlamak yerine işin kolayına kaçıp suçlamaya başlıyoruz... İşte Powell açıkladı, "Biz resmen asker istedik" diye. Bakalım şimdi ne gibi orijinal fikirler yumurtlayacaklar!.. Bazıları yanaklarını şişirerek bugünkü siyasi iktidar mensuplarının yetersiz olduğunu söylüyor. Olur olmaz yerde bunu sık sık tekrarlıyorlar. Ama yeterli olmanın ölçüsü nedir acaba? Bunların yeterli ve yetkin gördüğü, hemen tamamı halk tarafından tasfiye edilmiş siyasiler eğer çok yeterli idilerse, niye biz ülke olarak hâlâ perişan vaziyetteyiz? Şimdiki iktidar iş başına geleli şunun şurasında sekiz-dokuz ay oldu. Bunca borcun, faizin, hortumun, dış politikadaki kangrenleşmiş meselenin müsebbibi bunlar olabilir mi? Bu nasıl mantık? Fütuhat devri çoktan kapandığına göre, bir yerlerden ganimet de gelmeyeceğine göre, sıkıntıları aşmak için yine bu ülkenin imkanlarına başvurmaktan başka hangi çare var? Çare aramak yerine veya çare arayanlara yardımcı olmak yerine suçlamayı iş edinenler, iyi düşünsünler; Orman vasfını kaybetmiş arazileri satıp kaynak elde etmek mi, yoksa onları işgalcilerin, rantiyecilerin istifadesine terk etmek mi bu ülkeye faydalı? IMF'ye avuç açmak mı, yoksa kendi kaynaklarımızı harekete geçirip bir an evvel faiz sarmalından kurtulmak mı? Bunu özellikle burnundan kıl aldırmayan entellere herkes sormalı ve cevabını alıncaya kadar da peşini bırakmamalı. Bu ülke evvela kazip şöhretlerin tasallutundan kurtulmalı... Gerisi kolay.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.