Şûra kararları ve medyanın yaklaşımı

A -
A +

Şimdiye kadar, her sene daha Ağustos ayı gelmeden Yüksek Askerî Şûra toplantısıyla ilgili olarak epeyce haber medyada yer alır ve muhtemel tayin ve terfilerle ilgili spekülasyonlar yapılırdı. Şûra kararları da, özellikle gazete sayfalarında normalden fazla genişlikte yer bulurdu... Bu sene durum biraz farklı gerçekleşti. Şûra ile ilgili olarak önceden yapılan haberlerin sayısında büyük azalma görüldüğü gibi, kararların açıklanması sırasında kullanılan sütun-santim sayısında da düşüş kaydedildi. Ama buna rağmen yine de, YAŞ kararları demokrasi ile yönetilen ülkelerde benzerine rastlanmayan büyüklükte medyayı meşgul etti! Ben şahsen meydana gelen değişikliği her şeye rağmen önemli bir ilerleme olarak telâkkî ediyorum... Çünkü, yaşı kırkın üstünde seyreden bizim nesil ilk mekteplerde okurken, Cumhurbaşkanı ve Başbakandan sonra en önemli devlet bilgisi meyanında komutanların ismini bellemek durumundaydı. Kırk sene içerisinde darbe, muhtıra, ihtilal, postmodern darbe vs. türünden epeyce askeri müdahaleye maruz kalmış bir ülkede, bugün gelinen noktayı geçmişe nazaran önemli bir gelişme ve değişme olarak görmemizin sebebini daha fazla izaha gerek yok sanırım. Ülkedeki siyasi ve hukuki reformlarla birlikte, belli bir süreç içinde taşların yavaş da olsa yerine oturacağına ve çok uzak olmayan bir gelecekte artık bu konuları tartışmak zorunda kalmayacağımıza da inanıyorum. Ancak, mesleği, tahsili, giyim-kuşamı, sosyal statüsü vs. sivil olmakla birlikte, düşünce kalıpları muvazzaf askerlere nazaran çok daha otokratik ve militarist olan bazı kişilerin bu yeni ortama ayak uydurabileceklerine, doğrusunu isterseniz inanmakta zorluk çekiyorum. Bu zihniyettekilerin, her yönüyle normal seyrinde cereyan eden ve hiçbir sürpriz kararın da sadır olmadığı son Şûrayı ille de başka bir mecraya sürüklemek istemeleri, tereddütlerimizi haklı çıkaracak en açık misaldir... Yaşı büyük, tirajı düşük gazete, daha önceki haberlerine benzer havada manşet atarak sözüm ona asker-sivil gerginliğini ifşa etti. Çeşitli yönlerden sıkıntısı olan başka grup ve ekip gazeteleri buradan alıntılayarak aynı sazı çaldı! Malum gazetenin yaşı geçkin yazarı da güya askerlere yaranmak için, cumhuriyet ve laiklik namına çam üstüne çam devirdi... Neymiş efendim, emekliye ayrılan falanca general Başbakanın gözlerinin içine baka baka diyesiymiş ki, Siz AB sevdasını da arkanıza alarak rejimin hassasiyetlerini bertaraf etmeye çalışıyorsunuz ama ilerde bunun sonuçlarına katlanırsınız vs vs... Generalin böyle konuşup konuşmadığı, medyaya yansıyan çelişkili haberler yüzünden pek belli değil. Zira aynı generale atfedilen hayli değişik konuşmalar gazetelerde yer aldı. Her halde aynı toplantıda bu konuşmaların tümünü yapmış olamaz! Bunu bir tarafa bırakalım ve yine sivil giysili militaristlere dönerek diyelim ki; Cumhuriyetin, rejimin, laikliğin bekçisi olarak sadece askerleri görmek, sivilllere karşı peşinen güvensizlik ve onlara ülkeyi yönetme görevi veren millete karşı da en hafif tabiriyle saygısızlıktır! Eğer bu ülkenin güvenliği, bütünlüğü, rejimi, menfaatleri, hedefleri tehlikeye düşerse görev sadece askerlere mi düşer? Eğer siyasi iktidara karşı bir tereddüt hasıl olursa, herkese düşen görev, o iktidarı meşru yollardan, yani yine halkın iradesiyle iktidar konumundan uzaklaştırmak ve yerine yenisini getirmektir. Buna demokrasi diyorlar. Ama demokrasiyi anlayamayan veya içine sindiremeyenler, her fırsatta millet iradesi yerine başka güçlerden medet umuyorlar. Unutmayalım ki, bu ülkenin de, devletin de, ordunun da sahibi millettir... Ve bu milleti iyi tanıyalım. Onu gücünü de doğru anlayalım!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.