Bilâl'in düğünü...

Kişilerin özel hayatlarıyla, aile meseleleri ile ilgili olarak yazı yazmak adetim değildir. Bu konularda yazı yazılmasını da doğrusu hoş karşılamam. Bunun maddi-manevi pek çok sebebi vardır. Her şeyden evvel hukuk tahsili yapmış bir kişi olarak, insanların "özel" diye belirlenen kendilerine ait hususi dünyalarına müdahalede bulunmayı -gerekli şartların tahakkuk etmesi hali hariç- doğru bulmam. Daha ilkokul sıralarında bize öğretilen, 1961 Anayasasının 15. maddesi o gün bugündür hiç aklımdan çıkmaz: "ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNE DOKUNULAMAZ". 1982 Anayasasında bu hüküm genişletildi ve 20. maddenin birinci fıkrası olarak şöyle ifade edildi: "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Adli soruşturma ve kovuşturmanın gerektirdiği istisnalar saklıdır." Gelgelelim Anayasadaki bu hükme rağmen, (Kamuya mal olmuş kişilerin özel hayatlarının nerede başlayıp nerede bittiği...) konusunda sonu gelmez tartışmalar var ve yine bu alanda, mahkeme kararlarına da yansıyan sade vatandaş ile mesleği ve konumu gereği her daim kamuoyunun ramp ışıkları altında bulunan şahısların özel hayatlarını birbirinden ayırma ve ikinciler aleyhine daha tolerans gösterme gibi bir eğilim ortaya çıktı. Her ne kadar bu ikinci kategoride daha çok "sanatçı" sınıfına mensup kişiler dahil oluyorsa da siyasetçiler de hemen arkalarından geliyor... Bütün bunlara rağmen ben yine de Başbakanımızın küçük oğlu Bilal'in düğününü yazıya konu etmeyi düşünmüyordum. Ancak iş milletlerarası hüviyete bürünüp, şahitlerden biri İtalya Başbakanı ve de AB Dönem Başkanı olunca, bu kadar büyüyen bir olayı görmemezlikten gelemezdim. Girizgah çok uzun oldu ama, maksadımın bir kısmını da ifade etmiş oldum! Efendim, ülkeyi yönetmek gibi çok önemli bir görevi deruhte eden insanların, özel hayatlarında da sade vatandaşlara göre çok daha dikkatli olma mecburiyeti vardır. Çünkü onların en küçük bir yanlışlığını, pireyi deve yapma kabilinden büyütmek için tetikte bekleyenler vardır. Bunların kim olduğunu tek tek saymama gerek yok herhalde... Sayın Erdoğan'ın büyük oğlu Burak'ın evlilik merasimi ve hatta bu mersimde takılan takılar da basına çok malzeme olmuş ve gerçekten üzücü şeyler yazılmıştı. Ben şahsen bu defa daha sade ve dar çerçeveli bir düğün yapılmak isteneceğini sanmıştım. Ama görüyoruz ki, tam tersine öncekinden de daha geniş katılımlı bir düğün sözkonusu. Ancak bunu istismar etmek isteyenler çoktan harekete geçti bile! Bilal'in tam isminin Necmettin Bilal olması ve bundan ötürü Tayyip Erdoğan'ın eskiden Necmettin Erbakan'la olan bağlarının irdelenmesinden tutun da, düğünde (merasimde takı takılmayacağı bildirildi) veya düğün sonrasında takılacak takılar ve verilecek hediyelerin miktarı (Erdoğan'ı her gün topa tutan bir yazara göre, toplam yetmiş kilo altın takılacakmış!...) ve ne gibi yatırımlara dönüştürüleceğine kadar otuziki kısım tekmili birden hikayeler döktürülüyor. Bunlar hem aile adına, hem de ülke adına üzücü şeyler gerçekten. İki gencin evlenmesi üzerine bu kadar rahatsız edici polemikler yapılmamalı. Ancak sorumlu makamlarda bulunanlar da, dedikoducuların, hasetçilerin (doğrusu hasudların olacak) ve her türlü fırsat kollayan kötü niyetlilerin eline malzeme vermemelidir. Geçmişte yaşananlardan da ders çıkarılmalıdır. Ancak ne yazık ki, bu noktada çok fazla dikkat ve hassasiyet göremiyoruz. Neyse, biz evlenen gençlere mutluluklar temenni ederek bu düğünün her iki aileye de hayırlar getirmesini diliyoruz. Bu fırsattan istifade ile ülkemize gelen AB Dönem Başkanı Berlusconi'nin de uyum paketleri ile sağlanan gelişmeleri yakından görmesini ve yılan hikayesine dönen üyeliğimizin de artık fiiliyata dökülmesini bekliyoruz. "İki Tüccar başbakan"ın bu fırsatı değerlendireceğine inanıyoruz. Nikahta keramet olduğunu bu vesile ile bir kere daha hatırlayalım!..