Yolsuzluk ve ahlâk meselesi

A -
A +

Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nun tam binyüz sayfa tutan raporundan sadece bir cümle cımbızla çekilerek üzerinde akla ziyan polemik ve spekülasyonlar yapıldı!.. Böylesine sakat ve yanlış bir mantık, daha doğrusu mantıksızlık medyanın kurtulamadığı ya da kurtulmak istemediği bir hastalık. Pek çok önemli meselede, son derece sığ, laubali, genelde işi mecrasından saptırıcı ve tabii temelde kafa karıştırıcı bir yaklaşım bizim ülke medyasına mahsus kronik bir hastalık. Herhangi bir yazının veya konuşmanın başını-sonunu dikkate almadan, eski deyimle sözün sibak ve siyakını hesaba katmadan, her tarafa çekilebilecek şekilde ve mutlaka yanlış anlaşılacak biçimde, yalnızca bir veya iki cümle çekip çıkarılır ve üzerinde fırtına koparılmaya çalışılır. Maksat tahriktir, provokasyondur, ajitasyondur, şudur, budur... Ama öncelikle insanlara haksızlık, kamuoyuna saygısızlıktır!.. Hani meşhur bektaşi misali var ya; ayet-i kerimenin sadece bir kısmını okuyup, "La takrabussalate=Namaza yaklaşmayınız!" hükmünü çıkaran beynamazın, "Ayetin devamını da okusana" ikazına "Ben hafız değilim ki" diye yan çizmesi... Koskoca rapordan bir tek cümleye takıldılar. Peki neymiş o cümle? Cümlede şöyle deniyor: "Yolsuzluk dini olmaktan çok laik ahlâkla ilgili bir meseledir..." Vaay sen misin bunu yazan, kimi skandal dedi, kimi büyük gaf dedi, kimileri de işi ille irtica hortlaması ve laikliğin tehdit altında olduğu noktasına kadar götürdü. Ve yanlışlar üzerine kurulu bir tartışma aldı başını yürüdü. Artık birbirini cahillikle suçlayanlar mı istersiniz, Türkiye'de felsefe bilgisi olmayanların yazı yazmasındaki sakıncaları irdeleyenleri mi ararsınız, ithamların, ahkam kesmenin bini bir para... Halbuki işin aslı bambaşka idi. Rapora yansıyan o cümlenin kaynağı, TESEV'in TÜSİAD için yaptığı bir araştırma idi. TÜSİAD raporunda yazılınca ses çıkarılmayan bu cümle, Araştırma Komisyonu raporuna taşınınca neden yer yerinden oynadı acaba? Sebep gayet açık; yakın geçmişteki bazı konuşmalardan aparılan montaj kasetler gibi kullanılarak Komisyonun çalışması sabote edilmek istendi. Neyse ki, işin aslı çabuk ortaya çıktı da, lüzumsuz ve de zararlı bir tartışma daha fazla büyümeden etkisini kaybetti. Ancak ahlâk ve din üzerine öyle sığ ve cahilce yazılar yazıldı ki, evlere şenlik. Ülkemizde aydın geçinen bir kesim, özellikle din konusunda zır cahildir. Dinin en basit kaidelerinden habersiz olduğu gibi, öğrenmeye de niyeti yoktur. İşte bunlar zaman zaman genellikle müsteşriklerin İslamiyet hakkında yazdıkları yalan yanlış kitaplardan bir cümle veya paragraf alıntılayarak onun üzerinden dinle ilgili atıp tutarlar. Bazen de bir din kitabından, birkaç satır alıp çarpıtırlar. Her seferinde cehaletlerini ortaya dökerler ama, dinle ilgili fazla hassasiyetleri olmadığından, düştükleri komik durumdan pek de gocunmazlar. İslamiyet hakkında en basit ansiklopedik bilgilerden habersiz olmaktan dolayı rahatsız olmazlar. Böyle olunca da mesela ahlâkın dini kaynaklı olmadığını söylerler. Onlara ahlâkın dindeki yeri ile ilgili yüzlerce ayet ve hadis okusanız da kâr etmez. Çünkü dedik ya, konunun cahilidirler... Felsefe ile dini her zaman karıştırırlar! İnsanların kusurunu dine yüklemeye yeltenirler. Bazıları da zaman zaman dara düşünce, (aslında dine saygılı olduklarını, hatta dindar olduklarını) iddia ederek ikiyüzlülük yapmaktan çekinmezler Ama her nedense dine gönderme yapan bir söz duyunca zıvanadan çıkarlar. Gerçeklerden kaçmak için inkârcılığa saparlar! Muharref dinlere değil de, daha çok İslamiyete çatarlar. Bu tahammülsüzlük niye? İnsan bilmediğinin düşmanı olduğu için mi?!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.